1. Hukuk Dairesi 2016/14489 E. , 2020/959 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, eşi Hasan Bayraktar ile davalı ...’nın eser sözleşmesinden kaynaklı iş ilişkisi bulunduğunu, eşinin işine teminat olarak maliki olduğu 627 parsel sayılı taşınmazın satışını içerir vekaletname ile davalı ...’yı vekil tayin ettiğini, ancak ...’in bir gün sonra taşınmazı kardeşi ..."ya, ...’nın da iş ortakları davalı ...’ye temlik ettiğini, devirden haberi olmadığı gibi kendisine ödeme de yapılmadığını, işlemlerin muvazaalı olduğunu ve vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde taşınmazın değerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... ve ..., davacının eşi için otel inşaatı yaptıklarını, davacının eşinin borcuna karşılık dava konusu taşınmazın 79.200,00 TL’ye sayılarak alındığını, taşınmazı diğer davalıya satarak işçi ücretlerini ödediklerini, davacının eşinin kalan borcu için dava açmaları nedeniyle huzurdaki davanın açıldığını belirterek davanın reddini istemişler; davalı ... ise, davacının eşi ile diğer davalılar arasındaki ilişkiyi bilecek durumda olmadığını, taşınmazı tapu kaydına güvenerek edindiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin ise davalılar ... ve ... yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın... Noterliğinin 25.08.2009 tarihli ve 6507 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ...’yı vekil tayin ettiği, ...’in anılan vekaletname uyarınca Tülay’a ait 627 parsel sayılı taşınmazı 26.08.2009 tarihinde davalı ...’ya, ...’nın da 17.01.2012 tarihinde davalı ...’ye temlik ettiği, Dikili Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/586 (bozma öncesi 2012/144) esas sayılı alacak davasının davacılarının ..., ..., ...ve ... davalısının ...’ın eşi Hasan Bayraktar olduğu, konusunun eser sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacağı olduğu, davanın kabulüne karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karış en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekalet borcunun bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumlulu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilimiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda, yukarıdaki ilkeler gereğince davacının çekişme konusu taşınmazın satışına ilişkin yetkiyi içerir vekaletnameyi eşi Hasan’ın işçi alacaklarından kaynaklanan borcuna karşılık verdiği anlaşılmaktadır. Nitekim, Dikili Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/586 esas sayılı davasında, dava konusu 627 parsel sayılı taşınmazın davacı ...’ın eşi Hasan’ın eser sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacağı borcuna karşılık verildiği kabul edilmiş ve alacak hesaplamasında da taşınmazın bedeli düşürülmek suretiye davanın kabulüne karar verilmiştir. Tüm dosya kapsamından; vekilin, vekaleti vekil edenin iradesine göre kullandığı ve vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı ... ve ... vekillerinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalılara geri verilmesine, aşağıda yazılı 25.20 TL bakiye harcın davacıdan alınmasına 17.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.