14. Hukuk Dairesi 2013/6152 E. , 2013/7891 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.07.2010 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminatın tahsili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin reddine dair verilen 27.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranış nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, manevi tazminat isteminin reddine, maddi tazminat isteminin kabulüne karar vermiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin maddi tazminata yönelik temyizine gelince;
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nun 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Mahkemece, 11.10.2011 tarihinde yapılan keşif sonucu bilirkişiler tarafından düzenlenen 14.3.2011 tarihli raporda ve 19.9.2011 tarihli ek raporda hafriyat sırasında eklentide çatlak meydana geldiği, ana yapıda çatlak oluşmadığı ve eklentide meydana gelen zararın 14.400 TL ile giderilebileceği belirtilmiştir. Ancak Belediye görevlilerince düzenlenen 11.06.2010 tarihli ""Statik Raporda"" ise binanın ağır hasarlı olduğu ve artık ayakta kalamayacağı bildirilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmiştir.
Bu durumda mahkemece bilirkişilerden ek rapor alınarak ya da gerek duyulur ise 6100 sayılı HMK"nın 266. maddesi uyarınca uzman bilirkişi marifetiyle mahallinde yeniden keşif yapılarak bilirkişilerden çelişkiyi ortadan kaldıracak nitelikte rapor alınmak suretiyle zararın belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde yatıran davacı tarafa iadesine, 23.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi