14. Hukuk Dairesi 2013/5988 E. , 2013/7875 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08/05/2012 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın 262 ada 10, 7 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar yönünden kabulüne dair verilen 07/02/2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davalılardan ..., 262 ada 10 sayılı parselin yüzölçümünün küçük olduğunu, geçit tesis edildiği takdirde yüzölçümünün daha da küçüleceğini, belirlenen değerin düşük olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıya ait 262 ada 37 parsel sayılı taşınmaz yararına, 262 ada 4,7 ve 10 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden 21.12.2012 tarihli bilirkişi rapor ve krokisinde sarı renk ile gösterilen kısımdan geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu kaydının beyanlar hanesine şerhi de gereklidir.
Somut olayda, aleyhine geçit kurulan 262 ada 10 parsel sayılı taşınmazın 516,36 m2 yüzölçümünde olduğu, 44,07 m2 si üzerinde geçit tesis edildiği anlaşılmaktadır. Geçit hakkı kurulması davalarında uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesine göre, yüzölçümü daha büyük olan taşınmazlardan geçit hakkı kurulması gerekmektedir.
Hükme esas alınan 21.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda, ikinci alternatif olarak belirlenen 262 ada 35 parsel sayılı taşınmaz üzerinde B harfi ile gösterilen 85,85 m2 yüzölçümlü güzergahın 2,5-3m lik kot farkı nedeniyle imar ve ihyası ile birlikte dolgu gerektirdiğinden çok fazla emek ve masrafa neden olacağı gerekçesiyle uygun güzergah olmadığı belirtilmişse de bilirkişi raporunda yapılması gereken masraflara ilişkin hesaplama yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, mahallinde teknik bilirkişiler
aracılığı ile yeniden keşif yapılarak bilirkişilere söz konusu güzergahın geçit ihtiyacına uygun yol haline getirilmesi için yapılması gereken masraflar açıklattırılmalı, fotoğrafları da çektirilmek suretiyle keşfi izlemeye elverişli rapor düzenlettirilmeli, yapılması gereken masraflar geçit ihtiyacı içinde olan davacının katlanması gereken miktarda ise bu alternatiften geçit tesis edilmeli, aksi halde lehine geçit istenen taşınmaz ile 262 ada 35 sayılı parselin öncesinin bir bütün olduğu hususu da göz önüne alınarak Dairemizin yukarıda açıklanan ilkelerine uygun olarak başka güzergahlardan geçit kurulması için araştırma yapılması gerekir.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 23.05.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.