14. Hukuk Dairesi 2013/3823 E. , 2013/7832 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.07.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; elatmanın önlenmesi talebinin reddine, tazminat talebinin kısmen kabulüne dair verilen 11.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili ile duruşmasız temyizi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 21.05.2013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden ....ile karşı taraf davacılar vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; elatmanın önlenmesi talebinin reddine, tazminat isteminin kısmen kabulü ile 9.810 TL ağaç zararı ve 142.267,38 TL yapılması gereken istinat duvarı bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili ile davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davacılar vekilinin tüm, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hükmedilen ağaç zararına ilişkin diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan Kanun’un taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır. Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
“Kazı ve Yapılar” başlıklı Türk Medeni Kanunu’nun 738. maddesi gereğince; malik kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır. Yine aynı Yasa’nın 749. maddesi gereğince sınırlıklar üzerinde paylı mülkiyete ilişkin hükümler saklı kalmak üzere; her arazi maliki, taşınmazının sınırının çit veya duvar gibi sınırlıklarla çevrilmesi için yapılan giderleri karşılar.
İcra ve İflas Kanunu’nun 30. maddesi hükmü gereğince de; bir işin yapılmasına dair olan ilamın icra müdürlüğüne verilmesi üzerine borçluya bir icra emri gönderilerek ilamda gösterilen süre içinde ve eğer süre verilmemişse işin mahiyetine göre başlama ve bitirme zamanları tayin edilerek icra müdürlüğü tarafından o işin yapılması emredilir. Borçlu emir gereğini yerine getirmezse lazım gelen masraf icra müdürü tarafından bilirkişiye hesaplattırılarak ayrıca bir hüküm gerekmeksizin bu masraf borçludan tahsil edilir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; davacılar, davalı tarafça komşu taşınmazda yapılan kazı ve hafriyat çalışması esnasında taşınmazları ile davalı tarafa ait taşınmaz arasında kot farkı oluştuğunu ve bunun sonucunda 591 parsel numaralı taşınmazlarında toprak kayması meydana geldiğini, ağaçlarının yıkıldığını, meydana gelen zarar ile parseller arasına yapılacak istinat duvarının masrafının tespiti için Samandağ Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/35 D.İş sayılı dosyasında tespit yaptırdıklarını belirterek, bilirkişi tarafından tespit edilen ağaç zararı 11.568 TL ile istinat duvarının yapımı için gerekli olan 169.427,80 TL"nin yasal faiziyle birlikte hüküm altına alınmasını talep etmişlerdir. Yargılama sırasında da taşınmazların bulunduğu yerde keşif yapılarak aynı hususlarda bilirkişi raporları alınmıştır. Mahkemece
hükmedilen 9.810 TL ağaç zararı dışında, istinat duvarının yapımı için gerekli olan ve bilirkişi tarafından tespit edilen 142.267,38 TL"nin de hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
Ne var ki; davaya konu olayda, öncelikle bilirkişisi raporları değerlendirilerek davalının komşuluk hukukuna aykırılık teşkil eden davranışının ne şekilde giderilmesi gerektiği belirlenerek buna ilişkin hüküm kurulması, hükmün infazının da yukarıda belirtildiği şekilde yapılması gerekir. Eda davalarında davalının olumlu (yapmak, vermek) veya olumsuz (yapmamak, kaçınmak) bir edaya mahkum edilmesi istenir. Ancak davacının bu yönde bir talebi (istinat duvarı yapmak şeklinde eda davası) olmadığından ve istinat duvarını bizzat kendisinin yapması için gerekli olan bedeli talep ettiğinden taraflar arasındaki çekişmenin yukarıda belirtilen açıklamalara göre sonuçlandırılması gerektiği halde istinat duvarına ilişkin tazminata hükmedilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca; istinat duvarı yönünden tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda açıklanan Yasa hükümleri de gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tüm, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 21.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.