14. Hukuk Dairesi 2013/6158 E. , 2013/7824 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 15.11.2007 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.01.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, davalı maden işletmesinin dereye bıraktığı zehirli atıkların davacıların taşınmazlarına verdiği zararın tazmini isteğine ilişkindir.
Davalı, somut bir zararın bulunmadığını, mevzuata aykırı bir faaliyetleri olmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi ve aynı konuya ilişkin tazminat davasını etkilemez.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davalının madencilik faaliyetleri nedeni ile söz konusu derede davacıların taşınmazlarında zarar oluşturacak şekilde bir kirlenme meydana gelip gelmediği ve davacıların taşınmazlarını etkileyip etkilemediği araştırılmamıştır. Ayrıca davacıların 108 ada 1 parsel sayılı taşınmazı yargılama sırasında davalıya satmış olmaları dava tarihine kadar olan zararlarının tazminini isteme hakkını ortadan kaldırmayacağından davanın reddine karar vermesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda dava konusu her iki parsel yönünden birlikte değerlendirme yapılarak, bilirkişilerden alınacak ek rapor ya da lüzum görülür ise uzman bilirkişiler eşliğinde yapılacak yeni bir keşif ile davalının eyleminin derede kirlenmeye yol açıp açmadığı, açmış ise bu kirliliğin davacıların taşınmazlarında bir zarar meydana getirip getirmediği belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 21.05.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.