17. Hukuk Dairesi 2014/2914 E. , 2014/4341 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/09/2013
NUMARASI : 2012/329-2013/545
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait ve davalı şirket tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalı aracın davacının eşi B. A."ın sevk ve idaresinde iken 06.06.2012 tarihinde başka bir araçla çarpışarak hasarlandığını ve pert hale geldiğini, davalının hasarın teminat harici olduğundan bahisle ödeme yapmadığını ileri sürerek, 32.000,00 TL’nin hasar tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, kaza sırasında aracı davacının eşinin değil kendisinin kullandığı ve sürücü değişikliğine gidildiğinden teminat dışı kaldığı, ayrıca olayın oluş şekli ve sürücünün durumuna göre hasar ödenmesini engel teşkil eden kaza sonucu hasarlandığı (ehliyetsiz veya alkollü) için sürücü değişikliğine gidildiğini haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, TTK"1281 maddesine göre kural olarak rizikonun teminat dışı kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerektiği, TTK"nun 1292/3 maddesine göre de rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmemiş veya iyiniyet kurallarına aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği, somut delille kanıtlanmış ise ispat külfeti
yer değiştireceği, somut olayda davalının sürücü değişkliği yapıldığını ispat ettiğinden, sürücü değişikliğinin kazanın oluş şekli ve saatine göre alkolün etkisi ile olduğu düşünüldüğünde,ispat yükü kendisine geçen davacı alkolsüz ve Karayolları Genel Şartları A-5 maddesinde sayılan teminat dışı hallerden olmadığını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindedir.
Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan TTK.nun 1282. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda açıklanan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının B.1.5 maddesi ve TTK.nun 1292/3 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.
Öte yandan, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Uyuşmazlık, sürücü değişikliği yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa rizikonun teminat dışında kalıp kalmadığı hususların da toplanmaktadır.
Somut olaya bakıldığında, davacının aracı ile çarpışan diğer araç sürücüsü gerek sigorta eksperlerince gerekse mahkemece alınan ifadesinde, davacıya ait aracın davacı tarafından kullanıldığı, sonradan olay yerine davacının eşi Başak Sayar"ın geldiğini ve tutanağa Başak Sayar"ın yazılmasını önerdiğini kaza nedeni ile şoka girdiği için bu teklifi kabul ettiğini, 5 dakika sonrada, polislerin geldiğini ve polislerin söylediği şekilde tutanağın yazıldığını, beyan etmiştir. Mahkemece dinlenen polisler ise, dava konusu olayla ilgili tutanağın kendileri tarafından tutulmadığını, olayla ilgili bilgilerinin olmadığını ancak kazada sürücünün alkollü olduğu yolunda şüphe duyulması halinde, tutanağın onlar tarafından tutulmasına izin vermediklerini ve gerekli işlemi yapacaklarını belirtmişlerdir.
Buna göre, kaza sırasında sigortalı aracın davacı tarafından değil eşi tarafından kullanıldığı sabittir. Ancak tekbaşına sürücü değişikliği yapılması teminat dışı kalmayı gerektirir hallerden olmadığından, kazanın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir. Davalı sigorta şirketi, olayın alkolün etkisi ile yapıldığını ileri sürdüğüne göre, kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kazayı yapmış olduğunu davalı ispatlamalıdır.
Dava konusu olayda,kaza anında aracı kullandığı anlaşılan davacının alkollü olduğu yolunda tek bir somut bulgu olmayıp, sadece varsayımlaradan hareket edildiği davalı sigorta şirketinin olayın salt alkolün etkisi ile meydana geldiğini ispatlayamadığı anlaşılmaktadır.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alındığında, sürücü değişkilğinin tekbaşına teminat dışı kalmayı gerektirir bir durum olmadığı, davalı sigorta şirketinin de kazanın teminat dışı kalan hallerden biri ile oluştuğunu ispatlayamadığından, davacının aracındaki hasar ve pert durumu araştıralarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.