Esas No: 2021/2631
Karar No: 2022/2885
Karar Tarihi: 30.03.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/2631 Esas 2022/2885 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/2631 E. , 2022/2885 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasında davanın kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşmasız, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 20/01/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı ... San. A.Ş. vekili Av. ...... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Gelen taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlenildi. Dosyanın evrak üzerinden incelenerek daha sonra gerekli kararın verilmesi uygun görüldüğünden, dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ikametgahı olan konutunda 10/10/2015 tarihinde hırsızlık olayı meydana geldiğini, davalının ise oturduğu sitenin güvenliğinden sorumlu şirket olduğunu ve üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, hırsızlık olayı nedeniyle maddi zararının 735.590-TL olduğunu, hırsızlık olayında güvenlik şirketinin ihmali bulunduğunu belirterek şimdilik 5.000-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, bilahare vermiş olduğu ıslah dilekçesiyle dava konusu talebini toplam 533.827,55-TL'ye çıkartmıştır.
Davalı, görev itirazında bulunarak, olayın gerçekleştiği sitenin korunaksız bulunduğunu, ayrıca davacının da kusuru bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince, davacının maddi tazminat taleplerinin belirlenmesinde maddi tazminata ilişkin bilirkişi raporu ile davacılar tarafından dava konusu olay sırasında çalındığı kanıtlanan ve sigorta şirketi tarafından ödenen 107.363,39 TL'nin mahsubu sonucu ve tarafların %50 kusur oranı dikkate alınarak zarar miktarının 266.913,78 TL olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, bu kez ilk derece mahkemesince, Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararının gerekçesinde vurgulanan hususlar dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile 373.679,29 TL'nin 5.000,00 TL'sinin dava tarihinden 368.679,29 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Tarafların kararı istinaf etmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf talebinin kabulüne, davalının istinaf talebinin esastan reddine, Ankara 7. Tüketici Mahkemesi'nin 01/10/2019 tarih ve 2019/9 Esas - 2019/368 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, dava konusu 373.679,29-TL maddi tazminatın, 5.000-TL kısmına dava tarihinden, 368.679,29-TL kısmına ise 24/05/2017 ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine şeklinde hüküm kurulmuş, hükme karşı taraflar temyiz yoluna başvurmuşlardır.
1-Dava, site içerisinde bulunan davacının konutunda gerçekleşen hırsızlık olayı nedeniyle, uğramış olduğu zararın, konutun bulunduğu sitenin güvenlik şirketinden tahsili talebine ilişkindir. Az yukarıda anılan dosya safahatı ve münderacatı incelendikten sonra, sonuç olarak Bölge Adliye Mahkemesi’nin 02/07/2020 tarihli kararında “Hırsızlık olayının gerçekleşme şekli dikkate alındığında, davalı şirketin güvenlik hizmetine ilişkin site bahçesi ve açık alanlardaki ortak kullanıma ayrılmış kısımlara izinsiz girişleri önleme yükümlülüğü kapsamında görevini yerine getirmemesi nedeniyle hırsızlık eyleminin gerçekleştiği ve davalının bu kapsamda birinci derecede sorumluğu bulunduğunun kabulü gerekir. Buna göre, davalı şirketin olayda %70 oranında kusurlu olduğu; davacının ise, konutun bulunduğu sitenin çevre güvenlik tedbirlerinin yetersizliği ve olay anında konutu için yeterli çevre güvenlik tedbiri almadığından olayda %30 oranında ikinci derecede kusurlu olduğu kanısına varılmıştır. Davacının faiz konusundaki istinaf talebine gelince; davacı, dava dilekçesinde maddi tazminata avans faizi uygulanmasını istemesine rağmen, mahkemece, yasal faiz üzerinden hüküm kurulmuştur. Davalı şirket tacir olup dava konusu tazminat ticari işletmesi ile ilgili olduğundan ve uyuşmazlığın da ticari iş niteliğinde olması sebebi ile (TTK m.3,19) davacı tazminatın avans faizi ile tahsilini talep edebilecektir. Buna göre mahkemece, hükmedilen tazminata avans faizi yürütülecek şekilde bir karar verilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece; davanın taraflarının müterafik kusurları uyarınca yazılı olduğu şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ise de, dava konusu maddi tazminata avans faizi yerine, yasal faiz işletildiğinden avans faizi yönünden mahkeme kararının düzeltilmesi gerektiği” gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulüne, davalının istinaf talebinin esastan reddine, Ankara 7. Tüketici Mahkemesi'nin 01/10/2019 tarih ve 2019/9 Esas - 2019/368 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, dava konusu 373.679,29-TL maddi tazminatın, 5.000-TL kısmına dava tarihinden, 368.679,29-TL kısmına ise 24/05/2017 ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine şeklinde hüküm kurulmuştur.
Dosyaya kazandırılan belgelerden, davacıya ait sigorta şirketi tarafından, davacıya maddi zararına istinaden birkısım ödeme yapıldığı, yine sigorta şirketi tarafından, ödenmiş olan bu meblağın, eldeki davanın davalısı site güvenlik şirketi ve dava dışı site yönetiminden rücuen tahsiline ilişkin Ankara 8. Tüketici Mahkemesinin 2021/291 E.s. lı dava dosyası bulunmakta olup, dosya halihazırda derdesttir. Hemen belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Davaların birleştirilmesi” başlıklı 166. maddesinde, “1- Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar. 2- Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. 3- Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. 4- Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Davaların birleştirilmesi ve ayrılması müessesesinin temelinde usul ekonomisi ilkesi yatar. HMK'nın 30'uncu maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi, Anayasal dayanağı olan bir ilke olup, Anayasanın 141'inci maddesinin dördüncü bendinde davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğuna açıkça işaret edilmiştir.
Öte yandan HMK'nın 166'ıncı maddesinde, aralarında bağlantı bulunan, daha açık anlatımla aynı veya benzer sebeplerden doğmuş yahut biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek mahiyette olduğu davaların aynı sıfat ve düzeydeki mahkemelerde açılmış olmak kaydıyla davanın her aşamasında birleştirilebileceği hüküm altına alınmıştır. Birleştirilen davalarda tek bir yargılama yapılır ve ortak deliller tek bir kez toplanır. Bunun sonucunda mahkeme uyuşmazlığın bütün taraf1arının menfaatini aynı yargılama içerisinde görme, değerlendirme ve uyuşmazlığı bu çerçevede çözme imkanına sahip olur. Bu da hukuk güvenliğinin korunması ve çelişkili kararların önüne geçilmesine hizmet eder.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yukarıda açıklandığı üzere eldeki davaya konu işlem ile açıklanan dosyanın aynı işlem olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda her iki davanın konusu ve tarafları bakımından davalardan biri hakkında verilecek karar diğerini etkileyeceğinden ve çelişkili kararların çıkmasının önlenmesi bakımından yukarıda mahkeme ve esas numarası zikredilen dava dosyası ile eldeki dosyanın birleştirilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 30/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.