14. Hukuk Dairesi 2013/6169 E. , 2013/7630 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar tarafından, davalı aleyhine 30.12.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu kayıtlarında vakıf şerhinin terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 21.02.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 100 ada 164 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 43 ve 59 no"lu bağımsız bölümlerin tapu kaydındaki "... mescit vakfı" şerhinin terkini isteğine ilişkindir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu kaydında bulunan vakıf şerhinde yer alan "... mescit vakfı"nın sahih vakıflardan olup taviz bedeline tabi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Kural olarak; Türk Medeni Kanununun 1027. maddesi gereğince ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça tapu sicilindeki yanlışlık ancak mahkeme kararı ile düzeltilebilir. Tek taraflı işlemle tapu kaydı üzerine işlenen vakıf şerhinin Türk Medeni Kanununun 1027. maddesi gereğince terkini gerekir. Böyle bir durumda davalı Vakıflar Genel Müdürlüğünün iddiaları ise ancak tapu kayıtlarına vakıf şerhinin işlenmesi istemi ile açacağı bir davada dikkate alınabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.07.2011 tarihli 2011/14-396 Esas ve 2011/463 sayılı Kararı da bu yöndedir.
Dava konusu, 43 ve 59 no"lu bağımsız bölümlerin üzerinde bulunduğu 100 ada 164 parsel sayılı taşınmazın dayanağı olan kadastro tutanağı getirtilerek dosyadaki 22.04.2011 tarihli 1062 sayılı tapu müdürlüğünün cevapları ile ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/398 Esas, 1999/678 Karar
sayılı 27.12.1999 tarihli dosyası içerisindeki 11.05.1999 tarih 527 sayılı tapu müdürlüğü cevapları arasındaki çelişki giderilerek öncelikle dava konusu 164 parsel sayılı taşınmazın dayanağı olan kadastro tutanakları arasında 100 ada 17 parselin var olup olmadığı, var ise 100 ada 17 parselin kadastro tutanağında belirtilen "Sitti Hatun Vakfı" (Zağnos Paşa Vakfı) ile dava konusu "... Mescit Vakfı"nın bağlantısı olup olmadığı araştırılmalıdır.
Şayet dava konusu 100 ada 164 parsel sayılı taşınmazın dayanağı olan kadastro tutanakları üzerinde vakıf şerhi bulunması ve bağlantı sağlanması halinde tapu kaydı üzerine vakıflar müdürünün yazısı ile yeniden aynen vakıf şerhinin aktırılması Türk Medeni Kanununun 848 ve 849 maddeleri hükmü gereği olduğundan Türk Medeni Kanununun 1027. maddesine aykırılıktan söz edilemez.
"5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Yasanın geçici 5. maddesi hükmüne göre vakıf şerhleri ile ilgili devam etmekte olan davalarda diğer kanunlarda yer alan zaman aşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin hükümlerin bu kanun açısından uygulanmayacağı kuralı getirildiğinden burada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin dolayısı ile 02.04.2004 tarihli ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararının uygulanma olanağı yoktur.
Bu yönde yapılacak araştırmadan sonra; neticesine göre 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesi hükmü gereğince; miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar dışındaki icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de mukataalı vakıf; zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığın çözümü için, kayda işlenen vakfın mukataalı veya icareteynli vakıflardan olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen incelenmesi, taşınmazın konumunun düzenlenecek paftada kadim köy ve kasaba ya da şehirlere göre haritasında işaret edilmesi, vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş bildirilmesi zorunludur.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK’nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde üniversitelerin vakıflar hukuku alanında uzman bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece; TMK"nın 1027. maddesinin uygulama yeri olup olmadığı ve neticesine göre, bu yönler üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 20.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.