11. Hukuk Dairesi 2018/1624 E. , 2019/3413 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 31/05/2017 tarih ve 2015/298 Esas - 2017/225 Karar sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 11/01/2018 tarih ve 2017/1167-2018/20 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 05.03.2015/1683-10 sayılı bayan elbise ürününü içeren tescilli tasarımın sahibi olduğunu, davalı şirketin "LACRİMA" markasının sahibi bulunduğunu ve şirket ortaklarının soyisminin "EKLEME" olduğunu, 26.05.2015 tarihinde diğer davalı ..."nin işyerinden faturayla "LACRİMA" markalı bir bayan elbise ürünü satın aldıklarını, bunun üzerine davalı şirketin işyerinde Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/33 Değişik İş sayılı dosyasında 03.06.2015 tarihinde delil tespiti yaptırıldığını ancak bir ürün bulunamadığını, fakat satın alınan ürünün müvekkiline ait tasarımı tescilli bayan elbise ürünü ile benzer olduğunu, davalıların üretim ve satışını yaptıkları ürünlerin müvekkilinin tasarım tescilinden doğan haklarına tecavüzde bulunduğunu ileri sürerek, davalıların üretim ve satışını gerçekleştirdiği bayan elbise ürünlerinin, davacının tescilli tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, haksız rekabetin ve tecavüzün durdurulmasına ve önlenmesine, şimdilik 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın, delil tespitinin yapıldığı 03.06.2015 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerinin satışını gerçekleştirdikleri ürünün şirket adına tescilli 2015/4051 sayılı tasarım tescili kapsamında olduğunu, ürünlerin farklı olup davacının tasarım hakkına tecavüz oluşturmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davalıların üretim ve satışını gerçekleştirdiği, davacı tarafından 26.05.2015 günlü fatura ile satın alınan bayan elbise ürününün, davalı şirket adına tescilli 2015/4051 sayılı tasarımın aynısı olduğu, davalıların eylemlerinin, davacının tescilli tasarımına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun iddia edilemeyeceği, davalıların kendileri adına tescilli tasarımı kullanma hak ve yetkilerinin bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar aleyhine, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesince, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesinde; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla ve ilk derece mahkemesince görüşüne başvurulan 18.04.2017 tarihli son ek bilirkişi raporunda, davalının iş yerinden satın alınan ve tespit bilirkişisi raporunda incelenen davalı ürünü ile yine davalıya ait 2013/04051 numaralı tasarımın benzer olduğundan, davacının tasarım hakkına tecavüzün oluşmadığının açıkça bildirilmiş bulunmasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, tescilli tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile maddi, manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda; davacı taraf 2015/1683 sayı ile tescilli tasarımına, davalı tarafın ise 2015/04051 sayı ile tescilli tasarıma dayanmaktadır. Mahkemece, Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/33 Değişik İş sayılı dosyasında inceleme konusu yapılan ve tecavüze konu olduğu iddia edilen elbisenin, davalı taraf adına tescilli tasarımın bire bir aynen üretilmesi mahiyetinde olup olmadığı değerlendirilmeksizin, bu nitelikte bir ürün olmadığı belirlendiği takdirde, davalının tasarım tesciline dayanamayacağı gözetilerek bu defa davalı tarafından üretilen elbiselerin, davacı tasarımlarına nazaran ayırt edici özellikleri içerip içermediği ve söz konusu üretimin davacının tescilli tasarım hakkına tecavüz oluşturup oluşturmayacağı tartışılmaksızın Yargıtay denetimine elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış olup, kararın bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Ayrıca mahkemece, görüşüne itibar edilen 14.10.2016 tarihli bilirkişi raporunun 5. sayfasında, davalı şirket adına tescilli olduğu gösterilen ve değerlendirmeye dayanak yapılan elbise tasarımlarının, davalı adına tescilli 2015/04051 sayılı tescil belgesindeki tasarım görsellerinden farklı olduğu halde, davalıya ait tescilli tasarım görseli olarak değerlendirilerek, inceleme yapılması isabetli olmamış olup, kararın bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.