
Esas No: 2021/3953
Karar No: 2022/1819
Karar Tarihi: 09.03.2022
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2021/3953 Esas 2022/1819 Karar Sayılı İlamı
12. Ceza Dairesi 2021/3953 E. , 2022/1819 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Gizliliğin ihlali, hakaret
Hükümler : 1- 6352 sayılı Kanunun geçici 1/1-b maddesi gereğince ertelenen kovuşturmaya, aynı Kanunun geçici 1/2. maddesi gereğince devam olunarak, sanık hakkında gizliliğin ihlali suçundan CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat
2- 6352 sayılı Kanunun geçici 1/1-b maddesi gereğince ertelenen kovuşturmaya, aynı Kanunun geçici 1/2. maddesi gereğince devam olunarak, sanık hakkında hakaret suçundan TCK’nın 125/1-3-a, 125/4, 62, 52/2-4, 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddeleri gereğince mahkumiyet
Gizliliğin ihlali suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan tarafından, hakaret suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gizliliğin ihlali ve hakaret suçlarından sanıklar ...ve... hakkında yapılan yargılama sonucunda, sanık ...’nın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223/2-a ve sanık Hasan’ın aynı Kanunun 223/2-b maddesi gereğince beraatlerine dair Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.05.2012 tarihli ve 2010/1145 Esas, 2012/233 Karar sayılı kararının, katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 17.04.2014 tarihli, 2014/3583 Esas, 2014/4568 Karar sayılı ilamı ile “…Sanıklara yüklenen suçların tarihi, işlenme yöntemi ve temel şekli itibariyle gerektirdiği cezanın süresine göre; hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kaldığı ve anılan maddenin birinci fıkrasının ‘b’ bendinde yer alan ‘kovuşturma evresinde kovuşturmanın ertelenmesine karar verilir’ şeklindeki düzenleme karşısında; hükümlerin sair yönleri incelenmeksizin…” bu sebepten dolayı bozulmasına karar verildiği ve bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda verilen 6352 sayılı Kanunun geçici 1/1-b maddesi gereğince kovuşturmanın ertelenmesine dair Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.09.2014 tarihli ve 2014/133 Esas, 2014/127 Karar sayılı kararının 10.10.2014 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanık ...’nın erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde 14.10.2015 tarihinde 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 1. fıkrası kapsamına giren ve TCK'nın 285. maddesinde tanımlanan gizliliğin ihlali suçunu işlediği ve Bakırköy 35. Asliye Ceza Mahkemesinin bu suçtan sanık ...’nın mahkumiyetine karar verdiği, hükmün 28.02.2018 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak, 6352 sayılı Kanunun geçici 1/1-b maddesi gereğince ertelenen kovuşturmaya, aynı Kanunun geçici 1/2. maddesi gereğince devam olunup, sanık ...’nın gizliliğin ihlali suçundan beraatine ve hakaret suçundan mahkumiyetine dair Bakırköy 2. Asliye
Ceza Mahkemesinin 18.02.2020 tarihli ve 2018/244 Esas, 2020/99 Karar sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
A) Sanık hakkında gizliliğin ihlali suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanık hakkında 6352 sayılı Kanunun geçici 1/1-b maddesi gereğince 23.09.2014 tarihinde verilen ve 10.10.2014 tarihinde kesinleşen kovuşturmanın ertelenmesine dair karardan sonra, sanığın, 14.10.2015 tarihinde işlediği suç nedeniyle 6352 sayılı Kanunun geçici 1/2. maddesi gereğince kovuşturmaya devam olunması karşısında, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 4. fıkrasında yer alan; “Bu madde hükümlerine göre cezanın infazının ertelenmesi hâlinde erteleme süresince ceza zamanaşımı durur; kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi hâlinde, erteleme süresince dava zamanaşımı ve dava süreleri durur.” biçimindeki düzenleme uyarınca, erteleme süresince dava zamanaşımının durduğu belirlenerek; ayrıca, gerek süre tutum gerek gerekçeli temyiz dilekçelerine göre, sanık müdafinin temyiz isteminin sanık hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ile sınırlı olması ve gizliliğin ihlali suçundan kurulan beraat hükmünün yalnızca katılan tarafından temyiz edilmesi nedeniyle tebliğnamedeki gizliliğin ihlali suçundan kurulan beraat hükmünün sanık müdafii tarafından da temyiz edildiğine dair yanılgılı kabule iştirak edilmeyerek yapılan incelemede:
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
Sanığa isnat edilen ve daha ağır bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eylem, TCK'nın 285/1. maddesinde gizliliğin ihlali başlığı altında yaptırıma bağlanmış olup, TCK'nın 66/1-e maddesi gereğince anılan suçun asli dava zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, TCK’nın 67/4. maddesi göz önünde bulundurulduğunda kesen nedenlerin varlığı halinde süre yeniden işlemekte ise de, zamanaşımını kesen en son işlem olan sanığın sorgu ve savunmasının alındığı 07.03.2012 tarihinden itibaren TCK'nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık zamanaşımının, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 4. fıkrası uyarınca erteleme süresince duran süre de eklendiğinde, temyiz inceleme tarihinden önce gerçekleştiği anlaşıldığından, CMK'nın 223/9. maddesindeki derhal beraat kararı verilmesini gerektirir şartlar da bulunmadığından, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, sair yönleri incelenmeksizin hükmün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; sanık hakkındaki davanın TCK'nın 66/1-e ve CMK'nın 223/8. maddeleri gereğince isteme uygun olarak DÜŞMESİNE,
B) Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin dava zamanaşımının dolması nedeniyle hükmün bozulması gerektiğine, katılanın temel cezanın asgari hadden tayin edilmesinin isabetsiz olduğuna ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanık tarafından hazırlanıp, Hürriyet Gazetesinin 23.10.2010 tarihli nüshasının 1 ve 13. sayfalarında; “Fuarcılık davasına rüşvet karıştı”, “Ceyda Hanım'la hesaplaşma yaktı, yargıdaki ‘rüşvet’ İTO'ya da sıçradı” başlıklarıyla yayımlanan haberde; “... İki tahliye davası aleyhine sonuçlanan İDTM; üçüncü davayı sürpriz şekilde kazandı. Adalet Başmüfettişi …, 22 Mayıs 2008 günü Sincan Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak hakimleri dinleme kararı aldı. Dinlemelerde ihbar mektubunda iddia edildiği gibi CNR'ın değil, İDTM yönetiminin rüşvet ilişkisi içinde olduğu ortaya çıktı. Bakırköy hakimleri A.Ü, U.B. ve F.A'nın davalarla ilgili rüşvet, kadın temin edilmesi ve uyuşturucu ticaretine karışan kişilerle iritbat içinde bulundukları kanısı oluştu...” biçimindeki ifadelerle hâkim olarak görev yapan ve henüz hakkında soruşturma aşamasına geçilmeyen katılana yönelik iddialar alenen ifşa edilip, görev yeri açıklanan ve “F.A.” şeklindeki kısaltma ile de ismi ve soyismi anlaşılan katılanın, mesleki kimlik ve kişiliği hedef gösterilerek, onur, şeref ve saygınlığına alenen saldırıda bulunululması nedeniyle sanığın kamu görevlisine karşı görevinden dolayı ve alenen hakaret suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
İddiaya konu haberin yayımlandığı tarihte güncel ve görünür gerçeğe uygun olup, yeterli düzeyde olgusal temele dayandığı, haberin başlığı ve ara başlıkları ile haberde yer alan bazı ifadelerin rahatsız edici, kışkırtıcı ve hatta bir kısmının suçlayıcı olduğu değerlendirilebilir ise de, gazetecilerin, tamamen temelden yoksun olmamak koşuluyla; nezaket sınırlarını aşan, polemik yaratan, provokatif, saldırgan, sert ifadeleri, gazeteci tekniği gereği sansasyonel/çarpıcı başlıkları kullanma hakkına sahip oldukları gözetildiğinde, kendi bağlamı ve ifade ediliş şekilleri içerisinde de dikkate alındığında, haberdeki bu ifadelerin, hâkim olan katılana yönelik gerçekliği kanıtlanabilir olgu isnadı, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide etmeyi amaçlayan keyfi bir kişisel saldırı değil, rüşvet, yargıya müdahale iddiaları gibi kamu yararı bulunan ve toplumu yakından ilgilendiren konularla ilgili daha önce de farklı basın ve yayın organları tarafından dile getirilen görüş, yorum ve eleştiri niteliğindeki değer yargılarından ibaret olduğu, sanığın, söz konusu haberle okuyucuları aldatmak, özellikle de katılan hakkında karalama kampanyası başlatmak amacıyla kötüniyetle hareket ettiğine ve günlük gazetede yayımlanan bu haberin halen hâkim olan katılanın mesleki kariyerine ya da özel hayatına olumsuz etkisi olduğuna dair dosya kapsamında hiçbir delil bulunmadığı da göz önüne alındığında, katılana karşı hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı, aksi düşüncenin, hakaret suçu ile korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum anlamına gelebileceği gözetilerek, haberdeki ifadelerin, kullanıldığı zaman ve ifade ediliş şekli göz önüne alındığında, açıkça katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, “…Somut olay incelendiğinde ise haber içerisinde yer alan ‘Bakırköy hakimleri A.Ü., U.B. ve F.A.'nın davalarla ilgili rüşvet, kadın temin edilmesi ve uyuşturucu ticaretine karışan kişilerle iritbat içinde bulundukları kanısı oluştu...’ şeklindeki ifadede her ne kadar hakimlerin isimlerinin baş harfleri yazılarak kısaltma yapılmış ise de yargı çalışanlarınca veya katılan ile tanışıklığı bulunan kişilerce haberdeki kişilerin katılan olduğunun rahatlıkla anlaşılabileceği, dosya içerisine celp edilen belgeler incelendiğinde katılan hakkında habere konu olaya ilişkin herhangi bir soruşturmanın dahi bulunmaması göz önüne alındığında haberin katılanın itibarsızlaştırılmasına yönelik nitelikte olduğu, katılanın rüşvet, kadın temin edilmesi ve uyuşturucu ticareti gibi yüz kızartıcı suçlar ile irtibatlı olduğunun itham edilmesinin TCK'nın 125/1. maddesinde düzenlenen hakaret suçu kapsamında kaldığı anlaşılmış, lekelenmeme hakkı ile suçsuzluk karinesinin ihlali niteliğindeki haberin basın özgürlüğü kapsamında kabul edilemeyeceği kanaatine varılarak sanığın hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir…” biçimindeki yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
Hükmedilen adli para cezası taksitlendirilen sanık hakkında, TCK'nın 52/4. madde ve fıkrası yerine infaz aşamasında nazara alınması gereken 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106/3. madde ve fıkrası gereğince ihtarda bulunulması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin ve katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 09.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.