14. Hukuk Dairesi 2013/5557 E. , 2013/7538 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.01.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tecsil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30.01.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı payın iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davaya konu pay satışına ilişkin önalım bedelinin tapu harç ve masrafları ile birlikte depo edilmesi için davacı tarafa verilen kesin süre içerisinde ara kararı gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemleri tarafların ya da mahkemenin arzularına, insiyatifine bırakılmamış olmaktadır.
Hakimin tespit ettiği süreler kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).
Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nun 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.159).
Öte yandan, mülga 1086 sayılı HUMK"nun 163. maddesi ile 6100 sayılı HMK"nun 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir.
Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, 14.11.2012 tarihli oturumda, davacı tarafa, davaya konu pay satışlarına ilişkin bedel ve yargılama giderinin gelecek celseye kadar mahkeme veznesine yatırılması için kesin süre verilmesine, kesin sürenin mahiyet ve sonuçlarının ihtar edilmesine, (ihtarat yapıldı) açıklaması ile belirtilmiş ise de bu süre içerisinde yatırılması istenilen önalım bedeli belirtilmediği gibi yargılama giderinin de neleri kapsadığı ve miktarı açık ve kesin olarak ara kararında gösterilmemiştir.
Öte yandan, Türk Medeni Kanununun 6. maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalılar vekili, dava konusu taşınmazda fiili taksim bulunduğundan önalım hakkının kullanılamayacağını savunmuş olduğundan fiili taksim savunmasının kanıtlanması için yapılacak keşif giderlerinin davacı tarafa yükletilmesi de yerinde değildir.
Bu durumda davacı tarafa yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda önalım bedelini depo etmek üzere usulüne uygun şekilde makul bir kesin süre verilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece usul hükümlerine aykırı şekilde oluşturulan kesin mehile ilişkin ara kararının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.05.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.