1. Hukuk Dairesi 2016/15460 E. , 2020/873 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...nin maliki olduğu 490, 492 ve 254 ada 5 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akdi ile, 516 parsel sayılı taşınmazını ise satış göstererek davalı kızına devrettiğini, devrin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın sahip olduğu tüm taşınmazları devrettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, mümkün olmazsa tenkisini istemiştir.
Davalı, ölünceye kadar bakım akdinin yükümlülüklerini yerine getirdiğini, kalp ameliyatı geçiren mirasbırakanın ölünceye kadar özel bakıma ihtiyaç duyduğunu, hasta ve yaşlı olan murise baktığını, tüm ihtiyaçları ile ilgilendiğini, davacının ise uzun yıllar muris ile görüşmediğini, 516 sayılı parseli üçüncü kişiden satın aldığını, yapılan işlemlerde muvazaa bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.1935 doğumlu ...’in 28.04.2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak 1962 yılında boşandığı eşi Nazife’den olma davacı ... ’i ile 1964 tarihinde evlendiği ikinci eşi davalı ... ( 1949 d’lu ) ve ondan olma kızı dava dışı ...’i bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu 254 ada 5 parsel sayılı taşınmazını ( 301 m2’lik – arsa ) 17.07.2001 tarih ve 885 yevmiye no’lu ölünceye kadar bakma akdi ile; 490 ( 4500 m2’lik tarla ) ve 492 (2400 m2’lik tarla ) parsel sayılı taşınmazlarını ise 22.03.2006 tarih ve 338 yevmiye no’lu ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devrettiği, dava konusu 516 parsel sayılı taşınmazı ise davalının 09.12.1994 tarih ve 1501 yevmiye no’lu akitle üçüncü kişiden satın alma ile edindiği kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu 516 parsel sayılı taşınmaz bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiği, ancak davalı adına tescil ettirildiği ileri sürüldüğüne göre, bu iddianın gizli bağış iddiası olduğu, mirasbırakan tarafından kayda dayalı bir devir yapılmadığı, o halde 01/4/1974 tarih 1/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmayacağı, koşullarının varlığı halinde tenkis istenebileceği, ne var ki dava konusu 516 parsel sayılı taşınmaz bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiğinin 4721 sayılı TMK’nin 6. ve 6100 sayılı HMK’nin 190. maddeleri uyarınca davacı tarafından kanıtlanamadığı gözetildiğinde, 516 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddi bu gerekçe ve sonucu itibariyle doğrudur. Davacı vekilinin anılan taşınmaza yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın 17.07.2001 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile maliki olduğu dava konusu üzerindeki iki katlı ev bulunan 254 ada 5 parsel sayılı taşınmazını davalıya devrettiği, 1935 doğumlu mirasbırakanın bu devir ile bakım ve gözetimini garanti altına almaya çalıştığı, devredilen 254 ada 5 parsel sayılı taşınmazın miktar ve değeri ile mirasbırakanın o dönem elinde bulunan mal varlığının miktarı gözetildiğinde makul oranın bulunduğu, 17.07.2001 tarihli akitte mal kaçırma amacının bulunmadığı, ne var ki mirasbırakanın bakım ve gözetimini garanti altına almışken 22.03.2006 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile üzerinde bıraktığı tüm taşınmazlarını oluşturan 490 ve 492 parsel sayılı taşınmazlarını da davalıya devrettiği, ikinci akit ile mirasbırakanın daha önce oluşturduğu orantıyı bozarak mirasçılarından mal kaçırma amacıyla hareket ettiği anlaşılmıştır.
O halde, dava konusu 254 ada 5 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak çekişmeli 490 ve 492 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek anılan taşınmazlar yönünden de davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.