14. Hukuk Dairesi 2013/5717 E. , 2013/7493 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.06.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, birleştirilen dosyada davacı ... tarafından davalı Hazine aleyhine 11.11.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 03.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Alacaköy Tüzel Kişiliği, tapuda ham toprak vasfı ile kayıtlı 117 ada 6 parsel sayılı taşınmazın köylerine ait mera olduğu iddiasıyla tapu kaydının iptalini ve mera olarak sınırlandırılmasını istemiştir.
Birleştirilen dosyada davacı ..., dava konusu taşınmazın 40-50 yıldır zilyetliğinde bulunduğunu belirterek adına tescilini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; asıl davanın ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilerek 117 ada 6 sayılı parselin bilirkişi raporunda (B) ile gösterilen 2028,03 m2 kısmının mera vasfı ile köy tüzel kişiliği adına tesciline, (A) ile gösterilen 7292,73 m2 kısmının da davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla
kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece dava konusu taşınmazın çevre parsellerine ait tapu kaydı, tapulama tutanakları ve dayanak kayıtları getirtilmemiştir. Ayrıca mahkemece dinlenen mahalli bilirkişiler aynı köyden olduklarından köyün hasım olduğu bu davada tarafsız olduklarını söylemek mümkün değildir.
Bunun yanı sıra, birleştirilen dosya davacısı ..."un zilyetliğini ne şekilde sürdürdüğü, TMK"nın 713. maddesinde öngörülen taşınmazı zilyetlikle kazanma şartlarını nasıl sağladığı konusu üzerinde de yeterince durulmamıştır. Bu sebeple mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli olmadığından, belirtilen eksik kayıt ve belgelerin ilgili mercilerden getirtilmesinden sonra yöreyi iyi bilen komşu köylerden tespit edilecek üç mahalli bilirkişi ve ehil teknik bilirkişilerin katılımı ile yeniden mahallinde keşif yapılarak sözü geçen kayıtlar zemine uygulanmalı, bilirkişilerden keşfi izlemeye elverişli rapor alınmalı, çevre parsellere ait varsa dayanak tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı ne olarak okuduğu belirlenmeli, ziraat
bilirkişisinden taşınmazın niteliğini belirleyen yeterli rapor alınmalı ve sonuçta tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
Tüm bu hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 16.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.