14. Hukuk Dairesi 2013/5627 E. , 2013/7487 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.11.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı idare temsilcisi tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mera iddiasına dayalı tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma istemine ilişkindir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 208 ada 35 parsel, 209 ada 1 parsel, 119 ada 16 parsel, 103 ada 29 parsel, 105 ada 11 parsel, 111 ada 6 parsel, 112 ada 11 parsel, 118 ada 1 ve 31 parsel 208 ada 38 ve 42 parsel, 114 ada 9 parsel, 107 ada 43 parsel no"lu taşınmazlar yönünden vazgeçme nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, 102 ada 3 parsel, 103 ada 2, 3 ve 20 parsel, 119 ada 24 parsel, 208 ada 57 parsel, 210 ada 27, 30, 55 ve 57 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, bu taşınmazların tapu kayıtlarının iptaline, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesi gereğince mera vasfı ile mera özel siciline kaydına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Somut olayda; mahkemece dava konusu taşınmazların çevre parsellerine ait tapu kaydı, tapulama tutanakları ve dayanak kayıtları getirtilmemiştir. Ayrıca, dava konusu taşınmazların bulunduğu köye ait olduğu anlaşılan dosya içerisindeki mera tahdit haritası da keşif yerinde uygulanmamıştır. Bunun yanı sıra keşif sonucu alınan ziraat bilirkişisi raporu da dava konusu taşınmazların niteliği ile ilgili kanaat oluşturacak unsurları taşımamaktadır. Buna göre, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli olmadığından, belirtilen eksik kayıt ve belgelerin ilgili mercilerden getirtilmesinden sonra yöreyi iyi bilen komşu köylerden tespit edilecek üç mahalli bilirkişi ve ehil teknik bilirkişilerin katılımı ile yeniden mahallinde keşif yapılarak sözü geçen kayıtlar ve haritalar zemine uygulanmalı, bilirkişilerden keşfi izlemeye elverişli rapor alınmalı, dava konusu taşınmazlara revizyon gören tapu kaydının bu parseli kapsayıp kapsamadığı, buraya ait olup olmadığı, çevre parsellere ait dayanak tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazları ne olarak okuduğu belirlenmeli, ziraat bilirkişinden taşınmazın niteliğine ilişkin ayrıntılı rapor alınmalı ve sonuçta tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
Tüm bu hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 16.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.