10. Hukuk Dairesi 2021/7592 E. , 2021/10056 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : İzmir 12. İş Mahkemesi
Dava, prime esas kazanç tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, davacının davalı işverene ait avukatlık bürosunda sekreter ve icra katibi olarak 02.07.2011-28.08.2015 tarihleri arasında 1.550,00 TL net ücret ve 250,00 TL yemek yardımı olmak üzere toplam 1.800,00 TL ücretle çalıştığı halde, prime esas kazancının Kuruma eksik bildirildiğini belirterek davacının ilgili dönemde prime esas kazancının 1800 TL olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı ..., davacının iddialarının doğru olmadığını, davacıya sekreterlik hizmetinin karşılığında aylık asgari ücret tutarı olan 1.000,54 TL ile birlikte 250,00 TL yemek ve yol yardımı türünden ücret ödendiğini , davanın reddini talep etmiştir.
Davalı SGK vekili, davacının iddiasını yazılı belgeler ile somut ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalının bu yöndeki kabulüne ve taraflar arasında İzmir 10.İş Mahkemesi 2015/675 Esas sayılı dosyasında görülen alacak davasında dinlenen tanıkların işyeri ...’ya taşındıktan sonra yemek bedelinin nakden 250 TL olarak ödenmeye başladığı yönündeki beyanına dayalı olarak , 2015/5 aydan sonrası için yemek ücreti olan 250 TL nin (istisna dışında) günlük asgari ücretin %6"sını aşan kısmının prime esas kazanç matrahına eklenmesi gerektiği gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne ,davacının 2015/05.ayda 177,91 TL prime esas kazancının, 2015/06.ayda 177,91 TL prime esas kazancının, 2015/07.ayda 173,59 TL prime esas kazancının, 2015/08.ayda 162,01 TL prime esas kazancının kuruma eksik bildirildiğinin tespitine, senetle ispat zorunluluğu dikkate alınarak davacının yazılı delille ispatlanamayan asıl ücrete ilişkin talepleri ile 2015/5.ay öncesine ilişkin yemek ücretine dair fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı tarafından iddiasını kesin delillerle kanıtlayacak para makbuzu, banka kayıtları gibi herhangi bir yazılı belge sunulmadığı, çalışma süresinin tespiti konusundaki iddianın kamu düzenine ilişkin niteliği gereği her türlü delille ispatlanabilmesi olanağına karşın; prime esas kazancın kanıtlanmasında böyle bir serbestliğin söz konusu olmadığı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2005/21-409 E., 2005/413 K. sayılı kararı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere, HMK 200-201 (HUMK 288) maddelerindeki düzenlemeler dikkate alınarak, kayıtlarda yer alan tutarları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu karşısında; davacı tarafından işyeri ve Kurum kayıtlarının aksini ispata yarar herhangi bir kayıt ve yazılı delil başlangıcı sayılacak belge sunulamaması nedeniyle prime esas kazanç tespiti istemi yönünden, kayıtların aksi yönde soyut iddianın kabulüne yasal olanak bulunmadığı, ancak İzmir 10.İş Mahkemesi"nin 2015/675 Esas sayılı dosyasında görülen alacak davasının 17.11.2016 tarihli duruşmasında davacı tanığı olarak dinlenen ... ve ..."un anlatımlarından yemek ücretinin çalışanlara davalının bürosunun Bayraklı"ya taşındığı 20.04.2015 tarihinden sonra 250,00 TL olarak nakden ödenmeye başlandığı, daha öncesinde ise Konak"taki büroda iken yemeğin dışardan söylenip ücretinin davalı tarafından karşılandığının anlaşıldığı, davalının da kabulünün bu yönde olduğu, bu durumda bu tarihten sonraki aylarda prime esas kazancın Kuruma eksik bildirildiğini tespit ederek davayı kısmen kabul eden mahkeme kararının yerinde olduğu gerekçesi ile davacı vekili ile davalı SGK Başkanlığı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
SGK vekili ,eksik inceleme ile karar verildiği,kurum feri müdahil olduğundan aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek temyiz etmiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belir bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 200. ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusunun her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas-2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas-2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlığını taşıyan 80. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, 4/1(a) maddesi kapsamındaki sigortalıların prime esas kazançlarının hesabında; idare veya yargı mercilerince verilen karar gereğince yukarıdaki (1) ve (2) numaralı alt bentlerde belirtilen kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, brüt toplamının esas alınacağı öngörülmüştür.
Buna göre, maddenin 1/(b) bendinde sayılan istisnalara girmemesi koşuluyla hizmet akdi karşılığı elde edilen gelirlerden sigorta primi kesilmesi asıldır. Anılan Kanunun 3. maddesinde ücret, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bendi kapsamında sigortalı sayılanlara saatlik, günlük, haftalık, aylık veya yıllık olarak para ile ödenen ve süreklilik niteliği taşıyan brüt tutar olarak tanımlanmış, 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde de genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tarif edilmiştir. 5510 sayılı Kanunun 80. maddesinin 1. fıkrasının (a)/(1) alt bendindeki “ücretler” kavramı içine asıl ücretle birlikte fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri gibi unsurlar da girmektedir. (3) numaralı alt bend gereğince, idare veya yargı makamları tarafından belirlenen ücretlerin prim hesabına esas alınabilmesi için bu tür kazançlara hak kazanmak yeterli olmamakta, işçilik alacaklarına ilişkin taraflar arasında çıkan uyuşmazlıkta mahkemece verilen karar sonrasında işçiye (sigortalıya) ödeme yapılmış olması aranmakta, bu durumda, yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların primlerinin sigortalı payının infaz sırasında sigortalıya yapılan ödemeden düşülmesi işverenin Kuruma karşı prim yükümlülüğünü kaldırmadığı da dikkate alınmak suretiyle, ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç matrahına dâhil edilmesi, hizmet akdi daha önceki bir tarihte sona erdiği takdirde ise yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde,ücret bordrolarında davacıya yemek yardımı adı altında yapılan bir ödemenin görülmediği, dosya kapsamında davacıya yemek yardımı ödemesi yapıldığına dair yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge bulunmadığı anlaşılmakla, davanın niteliği gereği senede karşı iddianın ancak senetle ispat edilebileceği ve tanıkla ispat sınırının üzerinde kalan miktar açısından senetle ispat zorunluluğunu öngören usul hükümleri karşısında; işçilik alacaklarına yönelik davada ücret ile ilgili verilip kesinleşen bir karar ve sonrasında davacıya işverence yapılmış ödeme bulunmadığı da dikkate alınarak, sadece davalının bu husustaki kabulüne ve tanık beyanlarına dayanarak prime esas kazanç matrahına dahil edilecek şekilde yemek ücretinin tespitine karar verilmesi hatalı bulunmuştur.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi"nin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.