Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/68
Karar No: 2017/157
Karar Tarihi: 25.01.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/68 Esas 2017/157 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/68 E.  ,  2017/157 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “kıdem tazminatı ve işçilik alacaklarının tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. İş Mahkemesince davanın yargı yolu nedeniyle reddine dair verilen 18.04.2013 gün ve 2012/1670 E., 2013/345 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 01.07.2013 gün 2013/15351 E., 2013/16105 K. sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiş ise de davacı vekilinin bu defa maddi hatanın giderilmesi ve kararın bozulması isteminde bulunması nedeniyle, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 03.12.2013 gün ve 2013/24116 E., 2013/27759 K. sayılı kararı ile onama kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra;
    "...Davacı vekili, davacının Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı bünyesinde usta öğretici olarak çalıştığını, iş sözleşmesini haklı sebeplerle feshettiğini, alacak ve tazminatlarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı Kurum vekili, uyuşmazlığı çözme görevinin idari yargıya ait olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece, davacının statü hukukuna tabi olduğu, uyuşmazlığa bakma görevinin idari yargıda olduğu gerekçesi ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin statü hukuku kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda davaya bakmakla hangi yargı yolunun görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
    657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 4. maddesi kamu kurumlarındaki istihdam şekillerini düzenlemektedir. Buna göre kamu hizmetleri, memur, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle yürütülür. Aynı Kanun"un 5. maddesinde bu kanuna tabi kurumlarda belirtilen dört istihdam biçiminden başka personel istihdam edilemeyeceği düzenlenmiştir.
    657 sayılı Kanun"un 4/A. maddesinde, “Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu Kanunun uygulanmasında memur sayılır. Yukarıdaki tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar da memur sayılır.” düzenlemesi ile memur tanımı ve kapsamı belirlenmiştir.
    Memurluğa giriş önceden unvanları dereceleri ve nitelikleri belirlenmiş kadrolara atanma ile başlar. Belirli bir kadroya atanan memur o kadro ile ilgili görevlerden sorumludur ve memurluk ünvanı da atandığı kadronun ünvanıdır. Kamu personel sistemimizde memur istihdamı kadro rejimi esas alınarak düzenlenmiştir. Bu sistemde kadro ön plandadır. Kadro ve buna bağlı kadro ünvanı oluşturulur. Ünvanın görev tanımı ve kadronun nitelikleri tespit edilir. Buna göre mali ve sosyal hakları belirlenir. Tespit edilen bu niteliklere uygun adaylar ancak bu kadrolara atanabilirler. Yetki ve görevlerin bu şekilde önceden mevzuatla düzenlenmiş olması halinde ancak "statü hukuku"ndan söz edilebilir.
    Dairemizin daha önceki kararlarında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca istihdam edilen usta öğreticilerin statü hukukuna tabi olduğu görüşü benimsenmiştir. Ancak, konu ile ilgili Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 30.09.2013 tarihli, 2013/851 esas, 2013/1277 karar sayılı ilamında, aynı statüdeki davacının, idareye verdiği bir taahhütnameye istinaden çalışması ve taahhütnamede ek ders ücretinin hesaplanmasında 657 sayılı Kanun"un 176. maddesinin esas alınmasının, davacının kamu personeli statüsünde değerlendirilmesi için yeterli olmadığı, bu düzenlemenin taahhütnameyi idari sözleşme haline de getirmeyeceği belirtilerek uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıklanmıştır. Bu görüş dairemizce de benimsenmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesi ile yargı yolu caiz olmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin 18.10.2002 tarihinde başlamak üzere iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiği 10.10.2012 tarihine kadar ... Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı tarafından her yıl Eylül ayı başından Haziran ayı sonuna kadar düzenlenen Belmek Kurslarında el sanatları usta eğiticisi olarak çalıştığını, davacıya işe başladığında "Taahhütname" başlıklı bir belge imzalatıldığını, anılan belgede 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 176. maddesinde düzenlenen ders ücreti karşılığı çalışılacağı, çalışacağı süre boyunca ücret ödeneceği, verdiği aylık ders ücretinin 7,5"e bölünerek bulunacak gün sayısının sigorta primine esas alınacağının öngörüldüğü, davacının önceleri haftanın 5 günü, son dört yılda ise haftanın 6 günü çalıştığı, ancak davacıya hafta tatili-bayram ve genel tatil günlerindeki çalışmaları için ödeme yapılmadığı gibi sürekli yenilenen iş sözleşmeleri ile fiili çalışması 14 tam yılı aştığı halde yıllık ücretli izin haklarının kullandırılmadığını, 6772 sayılı Kanunun 1. maddesinde düzenlenen ilave tediye alacaklarının ödenmediğini, ayrıca ek ders ücretlerinin de yanlış hesaplanarak eksik ödendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle 100,00 TL kıdem tazminatı, 100,00 TL ihbar tazminatı, 100,00 TL ücretli izin alacağı, 200,00 TL ödenmeyen ücret alacağı, 25.000,00 TL eksik ödenen ücret ile 6.500,00 TL ilave tediye alacaklarının faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının Belediye Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığına bağlı olarak açılan El Becerileri ve Meslek Edindirme Kurslarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 89 ve 176. maddeleri uyarınca ek ders ücreti verilmek suretiyle usta öğretici olarak çalıştığını, imzaladığı "Taahhütname" başlıklı belgenin dayanağının da aynı kanun maddeleri olduğunu, İş Kanunu kapsamında yapılmış bir iş sözleşmesinin bulunmadığını, davacının çalıştığı statü gereğince işçi sayılamayacağını, bu nedenle uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı olmayıp, idari yargının görevli olduğunu, ayrıca talep edilen işçilik alacaklarının da yersiz olup, zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek, davanın öncelikle görev yönünden, olmadığı takdirde ise esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel Mahkemece, davanın yasal dayanağının 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 89 ve 176. maddeleri olduğu, anılan kanun hükümleri kapsamında belirli bir süre için görevlendirme yolu ile çalışan davacı ile davalı arasında İş Kanunu uyarınca imzalanmış bir sözleşmenin bulunmadığı, uyuşmazlığın statü hukukunu ilgilendirdiği ve görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğu gerekçesi ile yargı yolu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

    Davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Özel Dairece yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş ise de davacı vekilince onama kararının maddi hataya dayandığı belirtilerek, maddi hatanın düzeltilmesi ve kararın bozulması isteminde bulunulması nedeniyle bu defa Özel Dairece onama kararı kaldırılarak, yerel mahkeme kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece, ilk hükümde benimsenen gerekçelerle önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacı vekilince temyize getirmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı Belediye bünyesinde açılan el sanatları kursunda usta öğretici olarak çalışan davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi bulunup bulunmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin statü hukuku kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda uyuşmazlığın çözümünde idari yargının mı yoksa adli yargının mı görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, devlet ya da diğer kamu kuruluşlarında çalışan kamu hizmeti görevlileriyle ilgili genel esaslar T.C. Anayasa"sının 128. maddesinde düzenlenmiştir.
    Anayasa"nın 128. maddesi;
    “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.
    Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.
    Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir.”
    hükmünü içermektedir.
    Anayasa"daki bu düzenleme ile kamu personeli sisteminde "asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi " , "memurlar ve diğer kamu görevlilerinin özlük işlerinin kanun ile düzenlenmesi" ve "üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesinin kanun ile özel olarak düzenlenmesi" ilkeleri benimsenmiştir.
    Devlet memurlarının hizmet şartları, nitelikleri, atanma ve yetiştirilmeleri, ilerleme ve yükselmeleri, ödev, hak, yüküm ve sorumlulukları, aylıkları ve ödenekleri ile diğer özlük işleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda düzenlenmiş olup, anılan Kanunun 1. maddesinde, Genel ve Katma Bütçeli Kurumlar, İl Özel İdareleri, Belediyeler, İl Özel İdareleri ve Belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan fonlarda, kefalet sandıklarında veya Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüklerinde çalışan memurlar hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı, sözleşmeli ve geçici personel hakkında da Kanunda belirtilen özel hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
    Yine, kamu personel sistemi içerisindeki çalışanların "istihdam şekilleri" 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4. maddesinde dört ana kümede toplanarak, kamu hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle görüleceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca madde metninde istihdam şekli olarak belirtilen "memur", "sözleşmeli personel", "geçici personel" ve "işçi"nin tanımları yapılmıştır.
    Aynı Kanunun 5. maddesinde ise "Bu Kanuna tabi kurumlar, dördüncü maddede yazılı dört istihdam şekli dışında personel çalıştıramazlar." denilmek suretiyle Devlet Memurları Kanununun uygulandığı kurumlarda bu dört istihdam biçimi dışında kamu personeli çalıştırılamayacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir.
    657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/A maddesindeki tanıma göre memur; devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerinde görev yapan, genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken hizmetlerde çalışan, asli ve sürekli görevleri üstlenmiş olan kamu personelidir. Ayrıca, maddede tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar da memur sayılır. Görüldüğü üzere, memur tanımının temel unsuru asli ve sürekli kamu hizmetlerinin ifasıdır. Bir kimsenin memur sayılabilmesi için 657 sayılı Kanunun birinci maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlardan aylık almak, asli ve sürekli olan kamu görevi yapmak, atama ile hiyerarşi içinde göreve getirilmiş olmak şartlarını taşıması gerekmektedir.
    Yukarıdaki yasal düzenlemeler göstermektedir ki kamu personel sisteminin temeli memurluk olup, memurlar statü rejimine bağlı olarak çalışırlar. Bu nedenle, memurluğa giriş önceden unvanları, dereceleri ve nitelikleri belirlenmiş kadrolara atanma ile başlar. Atama, kişinin kamu hizmetine girmesini sağlayan idari bir işlem olup, kanunlarda belirtilen yetkili amir ya da organlar tarafından gerçekleştirilir. Kamu yönetiminde atama işlemi, sözleşmeden ziyade bir şart işlem niteliğindedir. Atama ile kişi, hak ve yükümlülükleri ile yetki ve sorumlulukları önceden mevzuat ile saptanmış belli bir statüye girmekte ve statü hukukuna tabi olmaktadır.
    Diğer kamu görevlileri ise, genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli nitelikteki kamu hizmetlerinin yürütümüne katılan, ancak özlük hakları itibariyle kendi özel yasalarına bağlı personel olup, bunlar da tıpkı memurlar gibi statü ilişkisi çerçevesinde görev yaparlar.
    Çalışma ilişkisinin iş sözleşmesine ya da idarece yapılan bir atama ya da idari sözleşmeye dayalı olup olmadığının tespiti, sonuç itibariyle yargı yolunu da belirleyeceğinden önemlidir.
    Özel hukuk ilişkilerinde kural olarak irade serbestisi ilkesi (sözleşmenin tüm koşullarını özgür irade ile belirleme yetkisi) geçerlidir. Niteliği itibariyle bir özel hukuk sözleşmesi olan iş sözleşmesinde de taraflar, yasaların öngördüğü sınırlar içinde, sözleşmenin konusunu, amacını, biçimini, bağlantı kuracakları kişileri serbestçe belirleyebilirler. Buna karşılık, istihdamın idari sözleşme veya atama suretiyle yapılması durumunda, çalışma ilişkisinin çerçevesini oluşturan yasal mevzuat tarafların hareket serbestisini kısıtlamakta ve statü hukukuna tabi kılmaktadır. Eş deyişle, ilgili kişinin içine girmek istediği statünün koşullarını belirleme olanağı bulunmamaktadır. Memur ile onu atayan idare arasında farklı bir uygulamanın kararlaştırılması söz konusu olamaz.
    Bu nedenledir ki; özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar adli yargıda, idarece yapılan atamalardan doğan uyuşmazlıklar ise idari yargıda çözümlenmektedir.
    Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olaya bakıldığında; davacının, davalı idareye verdiği ve tek taraflı olarak imzaladığı taahhütnameye istinaden ... Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı tarafından her yıl düzenlenen Belmek Kurslarında el sanatları usta öğreticisi olarak çalıştığı, ücretlerinin ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 176. maddesinde yer alan ders ücreti esaslarına göre ödendiği anlaşılmaktadır.
    Tüm memurlar hakkında genel kanun niteliğinde olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 46 ve devamı maddelerinde "Devlet Memurluğuna Alınma"nın usul ve esasları düzenlendiği gibi 5393 sayılı Belediye Kanununun "Norm Kadro ve Personel İstihdamı" başlıklı 49. maddesinde de "Belediye personeli, belediye başkanı tarafından atanır." düzenlemesi bulunmaktadır. Bu düzenlemeye paralel şekilde 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun "Personel İstihdamı " başlıklı 22. maddesinde de "Büyükşehir belediyesi personeli büyükşehir belediye başkanı tarafından atanır." hükmü mevcuttur. Görüldüğü üzere, davacı hakkında bu usullere göre yapılmış bir atama tasarrufu ya da Belediye Başkanlığınca yapılan bir görevlendirme bulunmamaktadır. Kamu hukuku kural ve mevzuatı çerçevesinde gerçekleşmeyen bir çalışma nedeniyle davacının kamu personeli statüsünde sayılması ve statü hukukuna tabi kılınması mümkün değildir. İdare ile davacı arasındaki ilişki, tek taraflı olarak imzalanan taahhütname ile kurulmuştur. Taahhütnamede davacının parasal haklarının 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 176. maddesindeki esaslara göre ödeneceğinin düzenlenmiş olması, anılan taahhütnameyi tek başına idari bir sözleşme haline getirmez. Davacı ile idare arasındaki ilişki, özel hukuk alanında tanımını bulan bir hizmet sözleşmesi niteliğindedir.
    Diğer taraftan, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm görevi 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesi uyarınca iş mahkemelerine verilmiştir.
    Davacının iş hukukundan kaynaklanan talepleri gözetildiğinde, eldeki dava hukuki nitelikçe iş mahkemesinin görev alanına girmektedir.
    O halde, yerel mahkemece işin esasına girilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 25.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi