16. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/5300 Karar No: 2013/6229 Karar Tarihi: 05.06.2013
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2013/5300 Esas 2013/6229 Karar Sayılı İlamı
16. Hukuk Dairesi 2013/5300 E. , 2013/6229 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Müftü Mahallesinde kain 68 ada 7 parsel sayılı 8031 m2 yüzölçümlü taşınmazın 52/8008 payı davacı, 157/8008 payı davalı ... ve 208/8008 payı davalı ... adlarına kayıtlı iken, 2981 sayılı Yasa"nın 10/b maddesi uyarınca yapılan kadastro uygulaması ile aynı mahallede 746 ada 61 sayılı parsel ve 436.46 m2 miktarlı olarak 16/37 pay davalı ... ve 21/37 pay davalı ... adlarına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı vekili, davacının 68 ada 7 sayılı parselde bir daire satın alıp, adına 52/8008 pay devri yapıldığı halde, 2981 sayılı Yasa"nın 10/b maddesi uyarınca yapılan uygulamada, taşınmazdaki binanın tümü davalıların tasarrufundaymış gibi 746 ada 61 sayılı parselin tamamının davalılar adlarına oluşturulduğunu, davacı sadece zeminde paydaşmış gibi lehine sadece ipotek tesis edildiğini, ancak bu değerlendirmenin hatalı olduğunu, davacının bu uygulamadan yeni haberdar olup, kendisine tebligat yapılmadığını ileri sürerek, 746 ada 61 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının 1/6 pay oranında iptal ve davacı adına tescili isteğiyle dava açmıştır. Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu 746 ada 61 parsel sayılı taşınmazın; 68 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 2981 sayılı Yasa"nın 10/b maddesi uyarınca yapılan kadastro uygulaması sonucu oluştuğu ve kadastro tutanağının 01.09.1997 tarihinde kesinleştiği; eldeki davanın ise 18.10.2010 tarihinde açıldığı dosya kapsamıyla sabittir. 2981 sayılı Yasa"nın 10/b maddesi “üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş hisseli veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde, kişilerin hisse miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak valilik veya belediyelerin talebi üzerine: 1. Henüz kadastrosu yapılmamış yerlerde, kadastro müdürlüklerince bu Kanunda belirtilen mülkiyet tespitine dair hükümler de uygulanarak, 2. Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmış yerlerde ise bu Kanunla verilen yetkiler kadastro müdürlüklerince kullanılarak, ıslah imar planlarının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın: onayların alınmasına ve ilanların yapılmasına (askı ilanları hariç), komisyonların kurulmasına lüzum kalmaksızın 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri veya 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edilir” şeklinde düzenlenmiş olup, somut olayda da yapılan işlem kadastro işlemidir. 3402 sayılı Yasa"nın 12/3. maddesinde “kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı” öngörülmüştür. O halde, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yanılgı ile “idari karar idari yargı yerinde iptal edilmediği ve ayakta durduğu sürece eldeki davanın dinlenme olanağı bulunmadığı ve davacı tarafa idari işlemin iptali için idare mahkemesinde dava açılması için verilen süreye rağmen davacı tarafça iptal davası açılmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz ise de, verilen karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, hükmün, gerekçesi açıklanan şekilde DÜZELTİLMEK suretiyle ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 05.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.