Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/264
Karar No: 2017/153
Karar Tarihi: 25.01.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/264 Esas 2017/153 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/264 E.  ,  2017/153 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 3.İş Mahkemesince kısmen kabulüne dair verilen 16.04.2003 gün ve 2011/129 E.-2013/175 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 21.06.2013 gün ve 2013/9894 E., 2013/14102 K. sayılı kararı ile;
    (...01.08.2001 tarihinden itibaren 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılık tescili bulunan davacı, teslim edilen ürün bedellerinden yapılan prim tevkifatı ve devam eden tarımsal faaliyetine istinaden 01.04.1994 - 01.08.2001 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, uyulan bozma ilamı çerçevesinde yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile; davacının, 01.05.1994 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunun 2’nci ve 3’üncü maddeleri uyarınca; kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyetlerde bulunanlardan Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmayanlar 2926 sayılı Kanun kapsamına alınmış, 3’üncü maddesinde “Tarımsal Faaliyette Bulunanlar”; “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak tanımlanmıştır.
    Buna göre; Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır. Sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Diğer yandan resen tescil başlığını taşıyan 9’uncu maddeye göre bu kanun kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kurum’a kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurum’ca re’sen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Kanunun 36’ncı maddesi kapsamında Kurum’un prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2’nci madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için kurum’a başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.
    Sigortalı sayılanların Kanunun 7’nci maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanuna göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılarak, Kanunun 5’inci maddesi hükmü ile tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, öngörülen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.
    Diğer yandan, 2926 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesine göre kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifler kanununa göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi durumundadır.
    2926 sayılı Kanun"un uygulamasına ilişkin 26.03.1994 tarihli 4 nolu tebliğin “D” bendinde; çiftçilerin, Bağ-Kur primlerinin sattıkları ürün bedellerinden tevkif suretiyle ödendiğini ispatlayabilmelerinin, kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmelerine bağlı olduğu belirtilmiştir. Aynı tebliğin “F” bendinde ise çiftçilerin sattıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben yapılan tevkifatların, tevkifatın kurum hesaplarına intikal etmesi koşuluyla, tevkifatın gerçekleştiği tarih itibariyle cari ve geçmiş dönem prim borçları ile iadenin talep edileceği dönemin sonuna kadar tahakkuk ettirilecek prim borçlarına mahsup edileceği, Kurum hesaplarına intikal etmeyen tevkifatların mahsup işlemine esas alınmayacağı belirtilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2010 gün, 10-308-420 sayılı ilamı)
    Somut olayda, davacının Ziraat odası kaydı 18.07.2001 tarihinden başlamakta ise de; 17.05.1974 – 27.03.2000 tarihleri arasında tarım kredi kooperatifi kaydı ve bulunmaktadır. Tapu kayıtları, özel kuruluşlara ürün teslim tutanaklarından, tarımsal faaliyetinin kesintiye uğramadan halen devam ettiği ve teslim ettiği ürün bedellerinden tevkifat yolu ile prim kesintisi yapıldığı belirgindir. Ne var ki, davacının ürettiği sebze ve meyve ürününü, dava dışı özel kişilere tesliminden dolayı davacı adına tevkifat yoluyla kesilen Bağ-Kur priminin, Kurum hesabına intikal etmediği anlaşıldığından; 2926 sayılı Kanun kapsamında tesciline esas olamayacağı nazara alınmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin 1981 yılından itibaren geçimini tarımdan sağladığını, teslim ettiği ürün bedellerinden tevkifat yolu ile prim kesintisi yapıldığını, ayrıca 25.07.2008 tarihinde Bağ-Kur’a müracaat ederek 2007/44 sayılı genelgeye göre işlem yapılmasını istediğini, Kurumun bu talebini reddettiğini ve bu ret işleminin yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek 01.04.1994 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Kurum vekili 2926 sayılı Kanunda 506 sayılı Kanunun 79. maddesine koşut geçmiş Tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tespitine yönelik bir düzenlemenin mevcut olmadığını, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti için müstahsil makbuzları ile ilgili adına resen prim tahakkuku yapılıp bu primlerin kuruma yatırılması gerektiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece davacının kendisine ait arazilerde tarımsal faaliyetini aralıksız sürdürdüğü, Mehmet Çetiner’e 30.04.1994 tarihinde ürün teslimi sırasında ilk Bağ-Kur prim kesintisinin yapıldığı gerekçesi ile davacının 01.05.1994 tarihinden itibaren sigortalı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili temyize getirmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının ürettiği pamuk ürününü, dava dışı özel kuruluşlara tesliminden dolayı davacı adına tevkifat yoluyla kesilen Bağ-Kur priminin, Kurum hesabına intikal edip etmediğinin araştırılmasına gerek olup olmadığı, Kuruma intikal ettirilmemiş ise sorumluluğun davacıya yüklenip yüklenemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca; Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar. Anılan madde, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 48. maddesi ile değişikliğe uğramış olup ilk tescil tarihinde 58 yaşını dolduran kadınlarla 60 yaşını dolduran erkeklerin istemleri halinde kapsama alınacakları düzenlenmiştir.
    Anılan yasanın 3. maddesinde “Tarımsal Faaliyette Bulunanlar”; “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak ifade edilmiştir.
    Başka bir ifade ile 2926 sayılı Kanunun 2. ve 3. maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan yasanın uygulanma tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla, 55 yaşını dolduran erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır. Sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Diğer yandan resen tescil başlığını taşıyan 9. maddeye göre bu kanun kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca resen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi kapsamında Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2. madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi yasanın kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.
    Sigortalı sayılanlar Kanunun 7. maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanuna göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılarak, Kanunun 5. maddesi hükmü ile tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, öngörülen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.
    Diğer yandan, 2926 sayılı Kanunun 10. maddesine göre kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, Tarım Satış Kooperatifler Kanununa göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.
    Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması ile Tarım Bağ-Kurluluğun kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2002 gün ve 2002/21–69 E.-44 K., 03.07.2002 gün ve 2002/21–576 E.-584 K., 14.02.2007 gün ve 2007/21–73 E.-71 K., 14.02.2007 gün ve 2007/21–172 E.-2007/177 K., 03.03.2010 gün ve 2010/10–107 E.-127 K., 07.07.2010 gün ve 2010/10–359 E.-368 K. sayılı kararları).
    2926 sayılı Kanunun uygulamasına ilişkin 26.03.1994 tarihli 4 nolu tebliğin “D” bendinde; çiftçilerin, Bağ-Kur primlerinin sattıkları ürün bedellerinden tevkif suretiyle ödendiğini ispatlayabilmelerinin kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmelerine bağlı olduğu belirtilmiştir. Aynı tebliğin “F” bendinde ise çiftçilerin sattıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben yapılan tevkifatların, tevkifatın kurum hesaplarına intikal etmesi koşuluyla, tevkifatın gerçekleştiği tarih itibariyle cari ve geçmiş dönem prim borçları ile iadenin talep edileceği dönemin sonuna kadar tahakkuk ettirilecek prim borçlarına mahsup edileceği, Kurum hesaplarına intikal etmeyen tevkifatların mahsup işlemine esas alınmayacağı belirtilmiştir.
    Somut olayda, davacının ziraat odası ve tarım kredi kooperatifi kayıtları, tapu kayıtları, özel kuruluşlara ürün teslim tutanakları mevcut olup, Kurum tarafından 01.08.2002 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği belirgindir.
    Ne var ki, davacının ürettiği ürünlerin teslimi sırasında düzenlenen 30.04.1994 tarihli müstahsil makbuzunda Bağ-Kur prim tevkifatı bulunmadığı gibi, mahkemece davacı adına başka Bağ-Kur prim kesintisinin olup olmadığı ve kesintinin Kurum hesabına intikal edip etmediği hususu yeterince araştırılmamıştır.
    Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; 30.04.1994 tarihli müstahsil makbuzunda davacı adına Bağ-Kur prim tevkifatının olmadığı gözönüne alınarak, Tarım Bağ-Kur sigortalılığa hak kazandıracak şekilde başka prim tevkifatının bulunup bulunmadığını araştırmak ve sonuca göre karar vermek olmalıdır.
    Yukarıda açıklanan bu nedenlerle; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Dairenin bozma kararına uymak gerekirken eksik incelemeye dayanılarak önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi