Hukuk Genel Kurulu 2014/2313 E. , 2017/152 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “ödeme emrinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 2. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.05.2011 gün ve 2010/161 E., 2011/259 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 12.03.2013 gün ve 2011/13873 E., 2013/4479 K. sayılı kararı ile;
“...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, .... Denizcilik Teknik Yatırım Yapı A.Ş"nin 2008/4-2009/3. aylara ilişkin prim borcunun tahsiline yönelik, davacı aleyhine düzenlenen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının primlerin ödenmesi yönünde tek başına işlem yapamayacağından prim ödememesinin haklı nedene dayandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
5510 sayılı Yasanın uygulanmasından önce yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa"nın 80/12. maddesinde, sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları öngörülmüş ve primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu "üst düzey yönetici" ve "yetkiliden" söz edebilmek için ise primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi unvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekli idi.
5510 sayılı Yasanın 5754 sayılı Yasa ile değişik 108. maddesi uyarınca yürürlük tarihi 01/07/2008 olan 5510 sayılı Yasanın 88.maddesi yeni bir düzenleme getirmiştir. 88. maddeye göre “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise Kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliğe haiz diğer işverenlerin şirket Yönetim Kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere 506 sayılı Yasa döneminde tüzel kişiliğe haiz işverenlerin yönetim Kurulu üyelerinin prim borcundan sorumlu olması için, üst düzey yönetici, şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunması gerekirken 5510 sayılı yasada prim borçlarından sorumlu tutulmak için Yönetim Kurulu üyesi olması yeterli bulunmuştur. Buna göre, primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi unvan taşınmaması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip olunmaması 5510 sayılı Yasanın 88. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki dönem için haklı bir neden olarak kabul edilemez, bunlar dışında bir nedenin ileri sürülüp kabul edilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, dava dışı ....Denizcilik Teknik Yatırım Kimya ve Taşıt S.T.A.Ş.’nin prim borçlarından dolayı adına 19.06.2009 tarihli 2009/11255 sayılı ödeme emrinin düzenlendiğini, şirkete ortak olduğu dönemde ödenmemiş sermaye borcunun olmadığını, bu yönden kendisinin sorumlu tutulamayacağını, şirket ortağı ve yönetim kurulu üyeliğinin sadece kağıt üzerinde geçerli olduğunu, ayrıca öncelikle şirketten tahsil edilmesi gerekirken kendi adına ödeme emrinin tanzim edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davacının ödeme emrinin iptali için 7 günlük süre içinde davayı açmadığını ve 506 sayılı Yasanın 80. maddesine göre Kurumun sigorta primlerinin ve diğer alacaklarının haklı bir sebep olmaksızın ödenmez ise şirketin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri görevleri ile ilgili olarak kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece davacının eşi .... tarafından kurulan ....Denizcilik Teknik Yatırım Yapı Kimya ve Taşıt Sanayi Ticaret Anonim Şirketi hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olduğu, ancak şirketi temsil ve imza yetkisi bulunmadığı, daha sonra ise yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği ve hisselerini devrettiği, .... ile boşandığı, şirketle ilişkisinin kalmadığı, SGK tarafından davacı hakkında şirketin üst düzey yönetici olması nedeniyle 16.06.2009 tarih ve 2009/011255 sayılı 247.795,98-TL bedelli ödeme emri tanzim edildiği, davacının aktif yönetim kurulu üyesi olmaması nedeniyle süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde; sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın yasal süresi içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzey yönetici veya yetkilileri, kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur denildiği, ancak davacının sorumlu tutulabilmesi için alacağın gerçekleştiği dönemde kanuni temsilci sıfatını taşıması, tüzel kişiyi borç altına sokma ve yönetme yetkisine sahip olmasının gerektiği, oysa davacının şirketi temsil veya imza yetkisinin bulunmadığı, primlerin ödenmesi yönünde tek başına işlem yapamayacağı, buna göre prim ödememesinin haklı nedene dayandığı ve davacıya ödeme emri gönderilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece davacının sorumluluğunun tam olarak belirlenebilmesi için 5510 sayılı Yasanın hangi tarihte yürürlüğe girdiğinin tespitinin gerektiğini, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin bozma kararında 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihi 01.07.2008 olarak belirtildiğini, ancak Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 2012/5912 sayılı kararında ve Hukuk Genel Kurulunun 2011/680 sayılı kararında 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihinin 01.10.2008 olduğunun belirtildiği, bu nedenle 5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girdiği kabul edilerek, davacının prim borçlarından sorumlu olmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme hükmü, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 5510 sayılı Yasanın 88. maddesi kapsamında 01.07.2008 tarihinden sonra oluşan şirketin prim borçlarından dolayı borçlu şirketle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, Türk sosyal sigortalar sistemi, ağırlıklı olarak primli rejime dayanmaktadır. Kurumun sosyal sigorta yardımlarını sağlaması, en önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesine bağlıdır.
Gerek prim borcunun ait olduğu dönemde yürürlükte bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 80. maddesi, gerekse 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasının 88. maddesi primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yöneliktir. Anılan maddeler uyarınca işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur. Süresinde ödenmeyen prim ve diğer kamu alacakları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca Kurumca tahsil edilecektir.
5510 sayılı Yasanın 88. maddesinin 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe girdiğine dair düzenleme aynı yasanın yürürlük maddesi olan 108. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Yine 5510 sayılı Yasanın 88. maddesi “…Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Kurum, kamu idarelerinde işyerinin özelliği nedeniyle primlerin farklı zamanlarda ödeme süresini belirlemeye yetkilidir. Prim alacaklarının tahsili için muacceliyet tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde icra yoluna başvurmayan Kurum yetkili personeli hakkında genel hükümlere göre kovuşturma yapılır. (Ek fıkra: 10/9/2014-6552/52 md.) Sigortalılar ile tüzel kişilerin kasıt, kusur, hata veya yanıltıcı beyanından kaynaklanmaması şartıyla, sigortalılarca ödenen prim ve prime ilişkin borcun noksan tahakkuk ettirildiğinin Kurumca sonradan tespit edilmesi hâlinde tespit edilen fark prime ilişkin borç aslına, tebliğ tarihinden itibaren 89 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, özel hukuk tüzel kişilerinin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. İşverenin prim borcundan ötürü, 5510 sayılı Yasanın 88. maddesinde tanımlanan özel nitelikteki tüzel kişilerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu getirilirken, primlerin tahsilinin güvence altına alınması ve prim ödeme işinin özendirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
5510 sayılı Yasanın 88. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten sonra oluşan prim borçları yönünden, işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, tüzel kişiliğe haiz işyerlerinde yönetim kurulu üyesi olması yeterli olup ayrıca yetkili üst düzey yönetici, yönetim kurul başkanı veya başkan yardımcısı gibi unvan taşımasına veya temsil ve ilzam yetkisine sahip olmasına gerek yoktur.
Somut olayda, davacının 07.08.2007 tarihinde kurulan BMSG Denizcilik Teknik Yatırım Yapı A.Ş’nin kurucuları arasında olduğu ve aynı tarih itibariyle yönetim kurulu üyesi seçildiği, davalı Kurum tarafından şirketin 2008/4. ile 2009/3. ayları arasına ilişkin prim borçlarının tahsilinin istendiği, davacının 506 sayılı Yasanın 80. maddesinin yürürlükten kalktığı 01.07.2008 tarihine kadar sadece yönetim kurulu üyeliğinden dolayı prim borçlarından sorumlu olmayacağı konusunda Özel Daire ve Yerel Mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmadığı ve dava dışı şirketin 5510 sayılı Yasanın 88. maddesinin yürürlüğe girdiği 01.07.2008 tarihinden sonra oluşan dönem borçları yönünden davacının sorumlu tutulabilmesi için yönetim kurulu üyeliğinin yeterli olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre Yerel Mahkemece yapılacak iş; bozma ilamında açıklanan şekilde davacının 5510 sayılı Yasanın 88. maddesinin yürürlüğe girdiği 01.07.2008 tarihinden sonra oluşan dönem borçları yönünden sorumlu olduğu göz önüne alınarak bir karar vermekten ibaret olmalıdır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında 29.09.2008 tarihli noter onaylı belgede davacının 19.09.2008 tarihinde dava dışı şirketin yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğinin belli olmasına rağmen, Özel Dairece bu konu üzerinde durulmadığı dikkate alındığında mahkeme tarafından bu hususunda değerlendirilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ve bozma ilamına bu hususunda eklenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bu itibarla, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.07.2008 tarihi ile davacının yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği 19.09.2008 tarihleri arasında, 5510 sayılı Yasanın 88. maddeleri gereği şirketin prim borçlarından dolayı Kuruma karşı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu bulunmaktadır.
O halde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, bozma ilamında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç :Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.