Esas No: 2014/11116
Karar No: 2014/19793
Karar Tarihi: 21.10.2014
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2014/11116 Esas 2014/19793 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ermenek Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/02/2014
NUMARASI : 2013/71-2014/70
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan K.. A.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamına ve temyiz nedenlerine göre, temyiz eden davalı Türkiye Kömür işletmeleri AŞ vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 16.11.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yardıma muhtaç % 64,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılardan Türkiye Kömür işletmeleri AŞ vekilince temyiz edilmiştir.
Kusurun aidiyeti ve oranı ile davacının yardıma muhtaç % 64,00 oranındaki iş göremezliğe uğradığı ve ücreti uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Davacının bakıma muhtaç olması nedeniyle, kaza tarihinden başlamak üzere kalan ömür süresince asgari ücretin brütü üzerinden bakıcı gideri hesaplaması da doğrudur. Ne var ki davacının tüm yaşam süresi içinde bakıcı ücreti ödeyeceği varsayımına dayalı olarak asgari ücretin brütü esas alınarak hesap yapılmış olması karşısında, davacının halen ve bakiye ömrü içerisinde de sürekli bakıcı çalıştırmayıp aile içi bakım dayanışmasından yararlanacağı açık olmakla, hesaplanan bakıcı giderinden TBK’nun 51-52. Maddeleri gözetilerek uygun bir oranda indirim yapılması gerekirken, hesaplanan bakıcı gideri tazminatının tamamının hüküm altına alınması isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Türkiye Kömür işletmeleri AŞ vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan K.. A.."ne iadesine
21.10.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, 16/11/2005 tarihinde meydana gelen iş kazasından dolay davalı K.. A.. Ve Ö. M. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine 6098 sayılı Kanunun 49 vd. maddeleri gereğince açılmış bir maddi tazminat davasıdır.
Yargılama sırasında, dosyaya toplanan bilgi ve belgelerden, davalılardan Ö. M. İnş. Ve San. Tic. Ltd. Şti"nin Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 16/11/2009 tarihinde açılan dava sonucu 27/09/2011 gün ve 2009/170 E – 2011/179 K. Sayılı ilamı ile iflasına karar verildiği, iflas işlemlerinin Karaman 4. İcra Müdürlüğünün 2012/1 iflas nolu dosyası üzerinden yürütüldüğü, bu haliyle davalılardan Özsayan Madencilik şirketinin iflas ettiği ve bu şekilde tasarruf ehliyetinin kısıtlandığı anlaşılmıştır.
Maddi tazminat davası Ermenek Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) 20/03/2013 tarihinde açılmıştır.
Davalılardan Ö.Madencilik İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. hakkında ise Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 2009/170 E., 2011/179K. Sayılı ilamı ile 27/09/2011 günü iflasına karar verilmiştir. Yani davalı şirket hakkında, mahkemenin kabulünün aksine yargılama sırasında değil, dava açılmadan önce iflas kararı verilmiştir.
Yerel Mahkemece ise davalı şirketin tasarruf ehliyetinin kısıtlandığı gözetilerek iflas idaresine davanın ihbarı ile davalı müflis şirket hakkında yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkeme, 25/02/2014 tarih ve 2013/71E., 2014/70 K. no"lu ilamla davanın kabulü ile maddi tazminatın davalı şirketlerden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar davalı K.. A.. Tarafından temyiz edilmiştir.
Yerel Mahkeme kararı Yüksek Özel 21. Hukuk Dairesi tarafından oyçokluğuyla maddi tazminatta bakıcı giderinden hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Aşağıda açıklanan nedenlerden ötürü, Yüksek Dairenin davalı Ö. Ltd.Şti. hakkındaki bozma kararına öncelikle görev yönünün düşünülmesi kanatiyle katılmıyorum.
Yüksek Özel Daireyle aramızdaki uyuşmazlık, yargılamadan önce iflasına karar verilen şirket hakkındaki davanın İş Mahkemesinde görülüp görülemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Bu konu öğretide ve yargısal kararlarda da tartışılmıştır.
"İİK"nın 166. maddesi ile 218 ve 219. maddelerinde, iflas kararının iflas dairesine bildirileceği, bu bildirim üzerine iflas dairesinin müflisin mallarının korunması için gerekli tedbirleri alacağı ve defter tutmaya başlayacağı, iflas dairesinin defter durumuna göre ya tasfiyenin tatiline karar vereceği veya basit tasfiye usulü uygulayarak tasfiye yapacağı yahut da deftere kaydı yapılan mallar ve hakların değeri adi tasfiye masraflarını karşılamaya yetecek ise adi tasfiye usulü ile tasfiyenin yapılacağını ilan edeceği belirtilmiştir. Yine İİK"da müflisten alacaklı olanların iflas masasından iflas alacaklarını ve masa borçlarını talep edebileceği belirtirmiştir.
Tasfiye sırasında düzenlenen sıra cetveline yukarıda belirtilen alacaklardan sadece iflas alacakları ile Yasa"da düzenlenen diğer bir kısım alacakların kaydedilebileceği, masa borçlarının sıra cetveline geçirilmeyeceği, masa borçları için sıra cetvelinden ayrı bir pay cetveli düzenleneceği de öngörülmüştür.
Masa borcuna örnek olarak, iflas idaresinin tasfiye işlemlerini yürütebilmek için bir yer kiralaması sonucunda oluşan kira borcu gösterilebilir. Bu borç masa borcu olup, sıra cetveline geçirilmez. Bir masa borcunun, iflas idaresince iflas alacağı olarak, sıra cetveline geçirilmesi durumunda, masa aleyhine genel mahkemelerde dava açılabileceği teoride kabul edilmiştir.
Adi tasfiye usulüne, İİK"nun 219 ve devamı maddeleri uyarınca, tasfiyenin adi tasfiye usulünce yapılacağı ilan edilir, ilanda müflisten alacaklı olanlara ve istihkak iddiası bulunanlara ilandan itibaren bir ay içinde alacakları ve istihkak iddialarını kaydettirmeleri ve delillerini vermeleri gerektiği belirtilir.
İflas idaresi, masaya bildirilen her türlü alacağın mevcut olup olmadığını, ne oranda mevcut olduğunu, alacağı yazdıran kişinin alacağın gerçek alacaklısı olup olmadığını ve alacağın imtiyazlı olup olmadığını, imtiyazlı ise sırasının ne olduğunu araştırıp tespit eder.
İflas idaresinin yaptığı inceleme sonucu kabul edilen her alacak tespit edilen sırasına göre sıra cetveline kaydedilir. Kabul edilmeyen alacaklarda ret sebepleri ile birlikte sıra cetvelinde gösterilir.
İİK"nun 235. maddesinde sıra cetveli düzenlenmiş olup; Maddenin birinci fıkrasında, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki Ticaret Mahkemesinde dava açmaya mecbur olduğu, İkinci fıkrasında, itiraz eden, talebinin haksız olarak ret veya tenzil edildiğini iddia ederse yukarıda belirtilen davanın masa aleyhine açılacağı, başkasının kabul edilen alacağına veya ona verilen sıraya itiraz etmesi halinde ise davanın o alacaklı aleyhine açılacağı, son fıkrasında ise eğer itiraz alacağın esasına ya da miktarına yönelik olmayıp yalnızca sıraya ilişkin ise itiraz edenin şikayet yoluyla İcra Mahkemesinde dava açacağı belirtilmiştir.
İİK"nun 248. maddesinin başlığı "İflas masrafları ve masa borçları" şeklindedir. Bu düzenlemeye göre, iflas masrafları iflas alacaklarından önce ödenecektir. Düzenlemede her ne kadar masa borçlarından bahsedilmemişse de uygulama ve teoride masa borçlarının iflas alacaklarından önce ödeneceği kabul edilmektedir.
İflas masraflarına örnek olarak, iflas kararının ilanı ve gereken yerlere bildirilmesi için yapılan masraflar, defter tutma, malların korunması ve satışı için yapılan masraflar gösterilebilir. İflas masrafları ve masa borçlarının, iflas alacaklarından önce ödeneceğini yukarıda belirtmiştik. İflas masrafları ile masa borçlarının hangisinin önce ödeneceği konusunda Yasa"da bir açıklık yoktur. Ancak bir kez daha belirtelim, iflas masrafları ve masa borçları her halükarda iflas alacaklarından önce ödenecektir.
Ayrıca, iflas masrafları ile masa borçlarından masanın sorumlu olduğu, bu alacaklardan müflisin sorumlu olmadığı uygulamada ve teoride kabul edilmiştir.
Bir alacağın masa borcumu yoksa iflas alacağımı konusunda uyuşmazlık çıkar ise bu uyuşmazlık hangi mahkemede giderilecektir. Varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmayan, iflas idaresince iflas alacağı olarak kabul edilen alacağın masa borcu olduğu iddia edilirse şikayet yoluyla İcra Mahkemesinde değil, iflas masası aleyhine genel mahkemelerde dava açılması gerektiği, bu davada görevli mahkemenin itiraz edilen alacak miktarı esas alınarak tayin edilmesi gerektiği öğretide kabul edilmiştir.
Bu tespitler kapsamında uyuşmazlık, varlığı ve miktarı konusunda tartışma bulunmayan işçilik alacağının masa borcu olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Bu uyuşmazlığın genel mahkemelerde çözülmesi gerektiği, genel mahkemenin önüne gelen bu uyuşmazlıkta, varlığı ve miktarı tartışmasız olan bu alacağın, iflas alacağımı yoksa masa borcu mu olduğu konusunda bir tespit hükmü vermesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu davada İş Mahkemelerinin görevli olmadığı, genel mahkemelerin görevli olduğunun kabulü gerekmektedir."" (Şahin Çil - İş Hukuku - Yargıtay İlke Kararları - 2011 - 2012 yılları - 5. Baskı - Ankara 2012 - Sayfa 40 vd.) (Yargıtay 9. H.D. 09/05/2012 tarih, 2011/11247E., 2012/16262K.)
"İflasın açılması, maddi hukuka ilişkin ilişkileri ve hükümleri cebri şekilde etkilediği gibi Medeni Usul ve İcra Hukuku kuralları üzerinde de etki yaratır. Bu etkilerden biri de görev kurallarında meydana gelen değişikliktir. Görev kurallarındaki değişikliği dava açıldıktan sonra işverenin iflas etmesi hali ve iflas kararı verildikten sonra işçinin işverene dava açması hali bakımından ayrı ayrı incelemek gerekir.
İflasın açılması ile müflisin taraf olduğu hukuk davalarının ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonrasına kadar duracağı genel kural ise de (İİK 194), yine bu hükmün müstacel haller, tazminatsız ceza davaları, şeref ve haysiyete tecavüzden ve cismani zararlardan doğan tazminat davaları ile evlenme, ahvali şahsiye veya nafaka davalarında uygulanamayacağı kabul edilmiştir. İcra ve İflas Kanunun 194. maddesinde ayrık tutulan "Müstacel hallerden” maksat acele görülmesi gereken ve durduğu takdir de verilecek hükmün faydasız kalacağı gerçeğidir. Bu davalardan hakim takdir hakkını kullanarak müstaceliyet kararı vermek suretiyle yargılamaya devam eder. İşçinin alacaklı olduğu iş hukukuna ilişkin bir dava, işçinin sosyal durumu itibarıyla İİK"nun 194. maddesinin gayesine uygun görülerek acele işlerden sayılmalı ve ikinci alacaklılar toplantısı beklenmeksizin yargılamaya devam edilmelidir. Bunun yanında kanunun lafzına göre, davacıların müflise karşı davaya devam edeceği izlenimi hasıl olmakta ise de, masaya dahil mal ve haklar bakımından müflisin yetkisiz kalması keyfiyeti, kendisinin, müstacelde olsa bu davalarda taraf olmaya devam etmesine manidir. Bu durum karşısında birinci alacaklılar toplantısı yapılmış ve iflas dairesi teşekkül etmişse müstacel davalar ikinci alacaklılar toplantısını beklenmeden iflas idaresine karşı; birinci alacaklılar toplantısı henüz yapılmamış ve işin müstaceliyeti icabı ve iflas idaresinin seçimini dahi beklemeye durum müsait değilse, bu takdirde iflas dairesi müflisin yerini alarak davaya iflasın açılmasında önce davanın görüldüğü İş Mahkemesinde devam olunur. Böylece işçinin alacağının tahsili amacıyla İş Mahkemesinde açılan davadan sonra işverenin iflasına karar verilmesi mahkemenin görevini etkilemez ise de işveren müflisin yerine geçecek olanı etkiler.
İflas kararı verildikten sonra işçi, işçilik haklarından doğan alacağının dayanağını ve miktarını iflas idaresine bildirir. Alacaklıların alacaklarını kaydettirmeleri için İİK"nun 219/2. maddesinde öngörülen bir aylık sürenin bitiminden sonra, iflas idaresi alacakların doğru olup olmadığını incelemeye başlar. Maddi yönden inceleme sonucu kabul edilen her alacak tespit edilen sıraya göre sıra cetveline kaydedilir. Kabul edilmeyen alacaklarda ret sebepleri ile birlikte sıra cetvelinde gösterilir. İflas idaresi İİK"nun 232. maddesinde öngörülen sürede düzenlediği sıra cetvelini iflas idaresine verir ve alacaklıları aynı Kanunun 166/2. maddesindeki usule göre ilan yoluyla haberdar eder. Ayrıca iflas masasına müracaat sırasında tebligatı gösterir adres ve tebligat masrafları için avans yatıranlara sıra cetveli tebliğ edilir. Sıra cetveline itiraz davalarında dava açma süresi, görev ve yetki İİK"nun 235. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre dava açma süresinin ilandan itibaren başlayacağı belirtildikten sonra ayrıca İİK"nun 223/3. maddesi hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir. Saklı tutulan hükme göre, iflas masasına müracaat eden alacaklılar tebligatı kabule elverişli adres gösterir, yazı ve tebligat masrafları için avans yatırırlarsa, sıra cetveline itiraz davası açma süresi bu alacaklılar hakkında sıra cetvelinin kendilerine tebliğinden itibaren başlar, Davanın 15 gün içinde açılması gerekmektedir. Bu süre hak düşürücü süre olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınır. İcra ve İflas Kanunun 235/1. maddesine göre sıra cetveline itiraz davası iflas kararı veren Ticaret Mahkemesinin bulunduğu yerdeki her hangi bir Ticaret Mahkemesinde açılabilir. Görevin belirlenmesinde dava değerinin önemli olmadığı gibi, buradaki mahkemenin yetkisi de kamu düzeninde ilişkindir.
Bu durum karşısında İş Mahkemesinde görülmekte olan işçi alacaklarına yönelik dava sırasında, işverenin iflası halinde dahi İİK"nun 194. maddesi uyarınca davaya İş Mahkemesinde devam edilmesi, işverenin işçi alacaklarına ilişkin dava açılmadan önce iflası halinde ise, yukarıda belirtilen şekilde hareket ile alacağın iflas masasına kaydedilmemesi halinde, Asliye Ticaret Mahkemesinde kayıt kabul davası olarak açılması gerekir."(Yargıtay 9.H.D. 30/09/2010 gün ve 2009/44751E., 2010/26566K.)
"İflas borçlunun tüm mal varlığının iflas organlarınca alacaklılar yararına tasfiyesini sağlayan kollektif bir icra yoludur.
İşçiye borçlu olan işveren borcunu ödemeden iflas etmiş olabilir. İşverenin iflası, işçinin alacak ve tazminat davasını açmadan önce olabileceği gibi dava sırasından da olabilir.
Dava açılmadan önce işverenin iflası halinde işverenden alacaklı olan işçi, alacağının kaydı için iflas masasına başvurmak zorundadır. İflas masası istemini reddederse, işçi alacağın kaydı için iflas kararı veren Ticaret Mahkemesinin bulunduğu yerdeki herhangi bir Ticaret Mahkemesinde kayıt kabul davası açmak zorundadır. Bu dava Ticaret Mahkemesi bulunmaya yerlerde Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır. Bu dava sıra cetvelinin ilanından (İİK" nun 223/3. maddesindeki yükümlülük yerine getirilmişse tebliğ tarihinden) itibaren 15 gün içinde açılabilir.(İİK Madde 235)İş Mahkemesinde dava açıldıktan sonra işverenin iflası halinde, iflas eden borçlu işverenin davaya devam ehliyeti kalmaz Vekili varsa vekalet ilişkisi sona erer. (818. s. BK. m. 397/1, 6098 s. T.B.K. m. 513/1) Bu nedenle iflas masasını temsil eden iflas idaresine tebligat yapılarak yargılamanın sürdürülmesi gerektiği Yargıtay"ın yerleşmiş görüşlerindendir." (Ali Güneren - İş Kazası veya Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi Ve Manevi Tazminat Davaları - Genişletilmiş 2. Baskı - Ankara 2011 - Sayfa 34-35)
"İİK’nun 235/1. maddesi, ""sıra cetveline itiraz edenler cetvelin verilmesinin ilanından 7 gün içinde iflasa karar veren mahkemeye müracaatla dava açmaya mecburdurlar. İtiraz eden talebinin haksız olarak ret veya tenzil edildiğini iddia ederse, dava masaya karşı açılır." denmektedir.
Bu durumda iflas açıldıktan sonra davacı işçinin (alacaklının), İİK’nun 235. maddesinin emredici hükmü karşısında öncelikle alacak iddiası için iflas masasına başvuracaktır. İflas masası bu talebi kabul ettiği takdirde o zaman aynı kanunun bahsi geçen 235. maddesinin 1. fıkrası gereğince iflas kararının veren Ticaret Mahkemesine başvurarak hak iddiasında bulunacaktır.
Müflis ile işçi arasındaki alacak davalarının İş Mahkemelerinde bakılacağına dair yasalarda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Kaldı ki, İİK’nun 235/1. maddesi Ticaret Mahkemesini yetkili ve görevli kabul ettikten sonra alacak davalarının niteliği bakımından herhangi bir ayırım yapmamış ve tüm davalara Ticaret Mahkemesinin bakması gerektiğini emredici hüküm olarak ortaya koymuştur.
Nitekim, "İİK’nun 235. maddesindeki prosedür sonrasında masaya kabul edilmeyen işçi alacaklarının haline ilişkin Ticaret Mahkemesi kararları Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından temyizen incelenmekte ve kararlar görev yönünden bozulmamaktadır."" (Yargıtay 11. H.D. 26/12/1988 tarih e 1988/443 E.,1988/7916K.) (Argun Bozkurt - İş Yargılaması Usul Hukuku - 6100 Sayılı HMK"na göre Güncellenmiş 4. Baskı-Nisan 2012 - Sayfa 176 vd.)
"Sosyal Güvenlik Kurumu, iflas eden işverenden prim alacağı bulunduğunu iddia ederek alacağının iflas masasına kaydını talep ederse, taraflar arasında prim borcunun varlığı da uyuşmazlık konusu olduğundan uyuşmazlığın çözüm yeri yine İş Mahkemesinde olacaktır.
Dava açılmadan önce borçlu iflas etmiş ise, Kurum alacağının kaydı için iflas masasına başvurmak zorundadır. İflas masası istemini reddederse alacağın kaydı için iflasa karar veren Ticaret Mahkemesinin bulunduğu yerdeki herhangi bir Ticaret Mahkemesinde kayıt kabul davası açmak zorunda olduğu yönünde Yargıtay İş Dairelerinin farklı yaklaşımları varsa da kanaatimce Kurum alacağı uyuşmazlığının İş Mahkemesinde çözümlenmesi daha uygun olacaktır."(Halil Özdemir- Sicil İş Hukuku Dergisi - Yıl 2014 -Sayı 31 – Sosyal Güvenlik Kurumun 6183 Sayılı Yasa"ya Göre Ödeme Emri Ve İptali Davaları - Sayfa 94)
Bu konuda aksine yargı kararları da bulunmaktadır.
"Davacı Kurum, işyerindeki çalışmaların davalı şirketin iflası sonrasında da devam ettiğini belirterek, prim alacaklarının iflas masasına kaydı ile öncelikli olarak tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın, alacağın iflas masasına kayıt istemine ilişkin olduğu, buna yönelik uyuşmazlığın çözümünün Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiği belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir.
Davalı, İflas idaresi, prim borcuna konu bildirgelerin, işyerlerinde yetkileri bulunmayan kimseler tarafından düzenlenmiş olması nedeniyle, davaya konu Kurum alacağının masa borcu sayılmayacağını belirtmiş olması karşısında, taraflar arasında prim borcuna ilişkin olarak da uyuşmazlık bulunduğu hususu gözetildiğinde; dava 506 sayılı Yasa"nın 79 ve 80. maddeleri kapsamında prim alacağı ve bunun tahsiline ilişkin olup, anılan Yasa"nın 134. (5510 S. Kanun M. 101) maddesine göre uyuşmazlığın çözümü İş Mahkemelerine girdiğinden, mahkemece işin esasının incelemesi gerekir. " (Yargıtay 10. H.D. 22/11/2011 gün ve 2010/7350E., 2011/15713K.)
Yukarıda yapılan tüm bu açıklamalardan sonra, somut olayda, davalılardan Ö. Madencilik İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. hakkında Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 2009/170E., 2011/179K. sayılı ilamla 27/09/2011 gününde iflas kararı verilmiştir. Eldeki maddi tazminat davası ise 20/03/2013 tarihinde ikmal edilmiştir.
İİK"nun 235. maddesine göre "Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren on beş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki Ticaret Mahkemesinde dava açmaya mecburdur. 223. maddenin üçüncü fıkrasında hükmü saklıdır. Bu davaya bakan mahkeme, davacının isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 297. maddenin son fıkrasına kıyasen on beş gün zarfında karar verir.
İtiraz eden, talebin haksız olarak ret veya tenzil edildiğini iddia ederse dava masaya karşı açılır. Muteriz başkasının kabul edilen alacağına veya ona verilen sıraya itiraz ediyorsa davasını o alacaklı aleyhine açar."
İİK’nun 235/1. maddesi Ticaret Mahkemesini yetkili ve görevli olarak kabul etmiştir. Madde, alacak davalarının niteliği bakımından herhangi bir ayrım yapmamış ve tüm davalara Ticaret Mahkemesinin bakması gerektiğini emredici hüküm olarak ortaya koymuştur.
İflas hali görev kurallarını değiştirebilmektedir. İflas, tacir kişinin veya şirketlerin tüm mal varlığının tasfiyesini ve bu şekilde alacaklıların alacaklarına kavuşmasını hedefleyen hukuksal bir kurumdur.
İflas ile tacir – işverenin tüm hak ve yetkileri iflas masasına geçer. İflas eden işverenin tüm mal, hak ve borçları iflas masası tarafından toplanır. İflas idaresi oluşana kadar her türlü önlem ve işlemleri iflas idaresi yerine getirir. İflasın açılmasından sonra iflas eden işveren aleyhine dava açılamayacaktır. İşverenin iflası halinde, iflas eden borçlu işverenin herhangi bir davada davaya devam ehliyeti kalmaz. Vekili varsa vekalet ilişkisi sona erer. (818. s. BK. m. 397/1, 6098 s. T.B.K. m. 513/1) İflasın açılmasından sonra tüm yetki, temsil, hak ve yükümlülükler iflas idaresine geçer. İflas idaresi ile işçi arasındaki alacak davalarının İş Mahkemelerinde bakılacağına dair yasalarda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. İşte bu noktada, İcra Ve İflas Kanunu özel bir yöntemin izlenmesini şart koşmuştur. Buna göre, müflisten alacaklı olduğunu iddia eden işçi iflas dairesine başvurarak, alacaklı olduğunun kabulünü ve alacağının iflas masasına kaydının yapılmasını talep eder. İflas dairesi bu talebi uygun görürse işçi için sorun bu aşamada dava açmaya gerek kalmadan çözümlenmiş olacaktır. Ancak işçinin alacaklılık iddiası masa tarafından kabul edilmez ise, işçi TTK" nun 235/1. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemesinde 7 gün içinde sıra cetveline kabul davası açmak zorunda kalacaktır. Yasadan da açıkça anlaşıldığı gibi, iflas hali söz konusu olduğunda, işçinin işverenine karşı alacaklarından ötürü davasını (kayıt kabul davası) Ticaret Mahkemesinde açmak zorundadır.
Usul kurallarına göre, mahkemelerin görevi kamu düzenindendir. Yargıtay İş Dairelerinin çoğunluk kararlarında, işçi alacağı doğmadan önce şirket iflas ettiği takdirde artık davanın İİK" nun 235. maddesindeki prosedür uyarınca kayıt kabul davası şeklinde Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiği vurgulanmaktadır. O halde, somut olayda İİK’nun 235.maddesinin amir hükmü karşısında, davalı Ö.Ltd. Şirketi hakkında davanın kayıt kabul davası olarak Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi ve bu nedenle mahkemece bu davalı yönünden davanın görev yönünden reddine kararı verilmesi gerekirken, davadan önce iflas eden bu şirket yönünden davaya devam edilerek hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle yerel mahkemenin, davalı Ö. yönündeki kararının Yüksek Özel Dairece başka bir sebepten dolayı bozulması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. Yerel mahkemenin davalı Ö.şirketi hakkındaki esastan verilen hükmün görev yönünden bozulması gerektiği görüşündeyim.