10. Hukuk Dairesi 2015/10820 E. , 2015/10094 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hak sahibi konumunda yer alan davacıya bağlanan aylıkların kesilmesi yönündeki davalı Kurum işleminin iptali ile aylıkların yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle, davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ...tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum avukatının, sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmelidir.
2-5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu kapsamında müteveffa oğlundan dolayı yetim aylığı ve müteveffa babasından dolayı ölüm aylığı alan davacının, muhtaçlık durumunun araştırıldığı gerekçesi ile aylıklarının kesilmesi üzerine iş bu davanın açıldığı, davalı Kurum tarafından aylıkların yeniden bağlanması nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemelerin görevi ve yargı yolu "yasa" ile belirlenmiş olup, kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır.(HMK 1. Madde)
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile mülga 506 sayılı Kanunun 134’üncü maddesinde, bu Kanunun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesinde ise; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir... Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” hükmü öngörülmüştür.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; dava konusu uyuşmazlığın 5510 ve 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu, hak sahibi davacının, müteveffa babasından dolayı aldığı ölüm aylığının, 5510 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davalı Kurum tarafından kesildiği, yapılan araştırma neticesinde boşandığı eşi ile birlikte yaşamadığının anlaşılması üzerine, kesilen aylığın yeniden bağlandığı anlaşılmakla, mahkemece bu yönden verilen kanusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar isabetli ise de; müteveffa oğlundan dolayı aldığı yetim aylığının kesilmesi nedeniyle oluşan uyuşmazlık, 5434 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasından kaynaklandığından ve 5510 sayılı Kanunun uygulama alanı sözkonusu olmadığından, davada adli yargı ve giderek iş mahkemeleri görevli olmayıp, idari yargının görevli olduğunun belirgin bulunmasına göre, bu talep yönünden "yargı yolu yanlışlığı nedeniyle davanın usulden reddine," karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.