11. Hukuk Dairesi 2018/1904 E. , 2019/3384 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 22/06/2017 tarih ve 2017/130-2017/270 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin kendisi adına tescilli 2000/17219 ve 2007/14922 sayılı “Açı” ibareli markaları tescilli oldukları “Hukuki hizmetler, hukuki araştırma hizmetleri, telif hakları yönetim hizmetleri, sınai mülkiyet hakları konusunda danışma hizmetleri.” açısından ciddi bir biçimde kullanmadığını ileri sürerek, davalı adına tescilli 2000/17219 ve 2007/14922 sayılı “Açı” ibareli markaların anılan hizmetler bakımından 556 sayılı KHK’nın 14. ve 42. maddelerine göre hükümsüz kılınarak sicilden terkin edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının işbu davayı ikame etmekte hukuki yararı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, marka hakkının Anayasa ile güvence altına alınmış mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, mülkiyet hakkına getirilecek sınırlandırmanın sadece kanunla getirilebileceği, kanun hükmünde kararname ile getirilemeyeceği, anılan hükmün bu sebeple iptaline karar verildiği, iptal kararlarının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olamayacağı, ancak kesinleşmemiş ve anılan hükme dayalı olarak açılmış ve derdest bulunan ve hatta kesinleşmemiş tüm kararlara etki edeceği, zira mülkiyet hakkını sınırlandıran bir hukuki norma dayalı hüküm tesis edilebilmesi için anılan normun bu yönde tesis edilecek kararın kesinleşmesine kadar hukuki varlığını sürdürmesinin zorunlu bulunduğu, dolayısıyla mahkememizin iptal edilen kararname hükmüne dayalı olarak davalıya markasını kullanma külfetini yükleyemeyeceği, marka ile ilgili ülkemizin katılmış olduğu uluslararası sözleşmelerde kullanma yükümlülüğü getiren doğrudan uygulanabilecek bir hüküm olmadığı, diğer yandan Anayasanın 90. maddesi hükmünün mülkiyet hakkı sahibi bakımından bir teminat getirdiği ve uygulanabilir olduğu, mülkiyet hakkının kaybı sonucunu doğuran karar verilmesini isteyenlere bir hak sağlamadığı, esasen kullanma yükümü getiren bir uluslararası sözleşme hükmü bulunmadığından bunun sonuca etkisinin de olmadığı, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu"nun 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, oysa iptal kararının 06.01.2017 tarihinde yayımlandığı, arada 4 günlük bir boşluk olduğu, bu sebeple SMK hükümlerinin işbu davaya uygulanma olanağının olmadığı, zira SMK"nın ancak yürürlüğünden sonra açılan davalar bakımından bu yükümlüğü getirmiş olduğu, ortada bir kanun boşluğu da olmadığı, zira kanun koyucunun mülkiyet hakkına sınırlama getirdiği bir kararname hükmünün yine yetkili bir yargılama makamı kararıyla ortadan kaldırıldığı, ortada sadece mülkiyet hakkına getirilmiş sınırlandırmanın ortadan kaldırılmış bulunması halinin bulunduğu, mahkemelerin mülkiyet hakkına sadece yasa yoluyla getirilebilecek bir sınırlandırmayı kanun boşluğu doğduğu gerekçesiyle bir kararla tesis etmelerinin veya getirmelerinin olanaksız olduğu, zira bunun Anayasa ve hukuk sistemine aykırı olacağı, bu sebeple usul ekonomisi gerekçesiyle yargılamaya devam edilip bir karar tesis edilmesinin de mümkün olmadığı, açıklanan nedenle açılan davanın reddedilmesinin gerekli bulunduğu, kanun yahut kanun hükmünde kararname hükmünün iptali nedeniyle gerçekleşen davanın reddi halinde yargılama giderlerinin davanın bir tarafına ve taraflara eşit olarak yükleneceğine dair 6100 sayılı HMK"da bir hüküm bulunmadığı, bu sebeple vekalet ücreti dahil yargılama giderlerinden de davacının sorumlu bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 06/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.