3. Hukuk Dairesi 2020/496 E. , 2020/8048 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 22/12/2020 tarihinde davacılar vekili Av ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; murisleri ..."ün 19/07/2011 günü yol yapımında çalışırken kamyonun damperinin yüksek gerilim hattına değmesi suretiyle elektrik akımına kapılarak vefat ettiğini, yüksek gerilim hattının yoldan geçen kısmının gerekli yükseklikte olmamasının söz konusu olayın meydana gelmesinde en büyük etken olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacılardan ... için 10.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi, ... için 4.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi; ... için 6.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmişler; 05/10/2015 tarihli dilekçelerinde davacılardan Halime için maddi tazminat talebini 42.078,54 TL"ye yükseltmişlerdir.
Davalı; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın, davalı tarafından temyizi üzerine Dairece verilen 28/02/2018 tarihli ve 2018/1142E. 2018/1813K. sayılı kararla; bilirkişi heyetinden iki rapor arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde somut verilere dayalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınması, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elektrik çarpması sonucunda desteğin ölümünden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 58 nci maddesinde; bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı mes"ul olur denmektedir. Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenleri, mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkanı sağlayarak, onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir. Öngörülen sorumluluğun söz konusu olması için, yapı eserinin, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gereklidir.
Davalı dağıtım şirketi tarafından yapılan elektrik dağıtım işi de, yüksek risk içermesi nedeni ile davalı, ağır özen yükümlülüğü altında olup, sürekli gözetim ve denetim sorumluluğu bulunmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2003/4-144 Esas, 2003/161 Karar, 2006/536 Esas, 2006/557 Karar sayılı ilamları da bu yöndedir.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15).
Kusursuz sorumlulukta, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının, olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir. Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Uygun illiyet bağı ancak, üç halde kesilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusurudur.
Diğer taraftan, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği’nin 5 inci maddesinde; "Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır.
Herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki kuvvetli akım tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulması olanaksız olmalıdır ve ilerideki bölümlerde belirtilen emniyet mesafeleri ile koruma önlemleri sağlanmalıdır." hükmüne,
27 nci maddesinde ise; "Tesislerin ve aygıtların teknik belgelerinde belirtilen aralıklarda bakım ve onarımları yapılmalıdır. Yapılan bakım ve onarımlar kalıcı bir şekilde kaydedilmelidir." düzenlemesi mevcuttur.
Bu kapsamda enerji nakil hattının sahibi bulunan davalı, bu yapı eserinin fena yapılmasından, bakımı ve işletilmesindeki eksikliklerden sorumlu olup, bu tür hatları kişilerin can ve mal güvenliği açısından tehlike arz etmeyecek şekilde inşa etmek, bulundurmak, bu hatlara güvenli yaklaşma sınırının aşılmasını önleyici tedbirleri almakla yükümlüdür.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; bir kısım tanıkların, olayın vuku bulduğu yerde yol çalışması yapıldığını, mıcır yüklü kamyon damperinin elektrik kablosuna takılması nedeniyle müteveffanın elektrik akımına kapılarak hayatını kaybettiği yönünde beyanda bulunduğu; başka bir tanığın ise elektrik direklerinden 10-15 cm uzakta olan damperin havanın rüzgarlı olması nedeniyle elektrik kablosuna temas etmesi nedeniyle müteveffanın eleketrik akımına kapılarak hayatını kaybettiği şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, bilirkişilerden alınan raporlarda; olayın meydana geldiği yolun dolgu ile yükseltildiği, bu yükseltmeye bağlı olarak emniyet mesafesinin yönetmelikte belirlenen 7 m’nin altına düştüğü; kamyonun damperi tam açıkken tepe noktasının yüksekliğinin 6.13 m olduğu, davaya konu kamyonun çıplak iletken tele doğrudan temas ettiği gözönüne alındığında, telin yönetmeliklerin emrettiği mesafenin altında kalmasından kaynaklandığı yönünde tespitlerin olduğu görülmektedir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kazanın meydana gelmesinde hattın mülkiyet sahibi olan davalının sorumluluğunun olmadığı, sorunsuz olarak çalışan hattın EKAT Yönetmeliği’ne göre yasal olarak tesis edildiği, dışarıdan gelenler tarafından ihlal edilerek hattın yasal olmayan şekle dönüştürüldüğü bu durumda davalıya kusur atfetmenin mümkün olmadığı, dava dışı ... Kardeşler Ltd. Şti’nin %80 oranında, müteveffanın %20 oranında kusurunun bulunduğu belirtilmiştir.
Ne var ki, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; elektrik tellerinin yönetmelikle belirlenen emniyet mesafesinde olup olmadığı, olayın meydana geldiği yolun, çalışma nedeniyle ne kadar yükseltildiği, bu yükseltmenin emniyet mesafesini ne oranda etkilediği ve davalı elektrik şirketinin tehlikeli işletme faaliyeti ve Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği gereği bakım ve özen borcunu gereği gibi yerine getirip getirmediği, olabilecek tehlikeleri düşünerek gerekli denetimleri yapıp yapmadığı, olayın meydana geldiği enerji nakil hattının yola mesafesi ile ilgili davalı elektrik şirketi yönünden bir ihlalin olup olmadığı hususunda hiçbir değerlendirmeye yer verilmemiş olduğundan, bu yönüyle bilirkişi raporunun dava konusu olay içeriğine uygun ve hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece; meydana gelen olayda, davalı elektrik şirketinin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk kapsamında bulunduğu dikkate alınarak, önceki bilirkişiler dışında konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden, davacıların murisi ile dava dışı kişi ve kuruşların kusur durumları ile davalı şirketin (kusursuz sorumluluğu dışında) var ise ek kusurunun ve oranlarının gerekçeleriyle belirtildiği; maddi olayda davalının kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde illiyet bağının kesilip kesilmediği hususlarını da içeren denetimine elverişli, itirazları karşılayacak şekilde rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
, 22/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.