Esas No: 2021/10353
Karar No: 2022/2031
Karar Tarihi: 16.03.2022
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2021/10353 Esas 2022/2031 Karar Sayılı İlamı
12. Ceza Dairesi 2021/10353 E. , 2022/2031 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ile kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ile kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 134/2, 62/1. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 123/1, 62/1. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca ayrı ayrı 5 yıllık denetim süresine tabi tutulmasına dair ... 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.05.2011 tarihli, 2011/223 Esas - 2011/279 Karar sayılı kararının 06.06.2011 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanığın denetim süresi içinde 09.04.2014 tarihinde TCK'nın 123/1. maddesinde tanımlanan kişilerin huzur ve sükununu bozma ile TCK’nın 106/1-1. maddesinde tanımlanan tehdit suçlarını işlediği ve ... 11. Asliye Ceza Mahkemesinin bu suçlardan sanığın mahkumiyetine karar verdiği, hükümlerin 08.09.2015 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak önceki hükümlerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına dair ... 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.11.2015 tarihli ve 2015/633 Esas - 2015/748 Karar sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
1- Sanık hakkında görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ile kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından açıklanması geri bırakılan hükümlerin 5271 sayılı CMK'nın 231/11. madde ve fıkrası uyarınca açıklanmasına esas alınan ... 11. Asliye Ceza Mahkemesine ait 10.07.2015 tarihli ve 2014/573 Esas - 2015/481 Karar sayılı ilamındaki mahkumiyetlerin, 5237 sayılı TCK'nın 123/1. madde ve fıkrasında düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ile aynı Kanunun 106/1-1. madde, fıkra ve cümlesinde düzenlenen tehdit suçuna ilişkin olduğu, anılan hükümlerden sonra 02.12.2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK'nın 106/1-1. madde, fıkra ve cümlesinde tanımı yapılan tehdit suçunun da uzlaşma kapsamına alındığı, yasal değişiklikten önce uzlaştırma kapsamında olan bir suçun uzlaştırma kapsamında olmayan bir suçla birlikte işlenmesi halinde fail hakkında uzlaştırmanın uygulanmasına olanak olmadığı, belirtilen değişiklikten sonra tehdit ile kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarının beraberce uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasına tabi olduğunun anlaşılması karşısında; hükmün açıklanmasına esas alınan ihbara konu hükümdeki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna ilişkin uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması, uzlaşma hükümleri yerine getirilmiş ise hükmün açıklanmasında isabetsizlik bulunmayacağı; uzlaşma hükümleri yerine getirilmemiş ise; karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK'nın 106/1-1. madde, fıkra ve cümlesinde tanımı yapılan tehdit suçunun uzlaşma kapsamına alınması, tehdit suçuyla birlikte işlenmesi nedeniyle 5271 sayılı CMK'nın 253/3. madde ve fıkrasına 26.06.2009 tarihli 5918 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen ve 09.07.2009 tarihinde yürürlüğe giren “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz” hükmü gereğince suç tarihi itibariyle uzlaşma hükümleri uygulanmayan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu açısından da, 6763 sayılı Kanunla yapılan değişiklik uyarınca uzlaştırma önerisinde bulunulmasının gerektiğinin anlaşılması karşısında, 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinin 3. fıkrasına 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 26. maddesi ile, “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere “aynı mağdura karşı” ibaresinin eklenmiş olması da göz önünde bulundurulup, 5237 sayılı TCK'nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca; “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin etkinleştirilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapılması ve basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların ertelenmesi hakkında Kanunun “Dava ve cezaların ertelenmesi” başlıklı geçici 1. maddesinde;
“1) 31.12.2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
a) Soruşturma evresinde, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,
b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,
c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine,
Karar verilir.
2) Hakkında kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verilir. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen soruşturma veya kovuşturmaya devam olunur.
3) Mahkûmiyet hükmünün infazı ertelenen kişi hakkında bu mahkûmiyete bağlı olarak herhangi bir hak yoksunluğu doğmaz. Ancak bu kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlemesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen mahkûmiyet hükmüne bağlı hukuki sonuçlar kişi üzerinde doğar ve ceza infaz olunur.
4) Bu madde hükümlerine göre cezanın infazının ertelenmesi hâlinde erteleme süresince ceza zaman aşımı durur, kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi hâlinde, erteleme süresince dava zaman aşımı ve dava süreleri durur.
5) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmiş olması hâlinde dahi, bu madde hükümleri uygulanır.
6) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı verilmiş mahkûmiyet hükmünün infazının tamamlanmış olması hâlinde bu mahkûmiyet hükmüne bağlı yasaklanmış hakların 25.5.2005 tarihli ve 5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun 13/A maddesindeki şartlar aranmaksızın geri verilmesine karar verilir.
7) Bu madde hükümlerine göre verilen kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya cezanın infazının ertelenmesi kararları adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
8) Bu madde hükümlerine göre kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya cezanın infazının ertelenmesi kararlarının verildiği hâllerde, bu suçlar 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun erteleme ve tekerrüre ilişkin hükümlerinin uygulanmasında göz önünde bulundurulmaz” hükmü yer almaktadır.
Madde gerekçesinde de; “Temel hak ve hürriyetlerden kabul edilen ifade ve basın özgürlüğü, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilemez bir hak kabul edilmektedir. İleri demokrasilerin 'olmazsa olmaz şartı' olan ifade ve basın hürriyeti, birçok hak ve hürriyetin temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, ifade hürriyeti, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Anayasamızda da ayrıntılı düzenlemelere tâbi tutulmuştur. Bu özgürlüğün kullanım araçlarından biri de basın yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıdır. Bu araçların, amacına uygun olarak işlevlerini yerine getirmeleri bakımından korunmaları demokratik toplumlarda asıl olup, bu anlamda basın ve yayın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılarak ve güvenceler sağlanarak, haber ve düşünceyi özgür kılmak hedeflenmektedir. Bu nedenle, basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesine ilişkin bazı düzenlemeler yapılması toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır” açıklamalarına yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde yer alan düzenleme ile 31.12.2011 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, soruşturma evresinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine, kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine karar verilebilmesi için suçun;
1- 31.12.2011 tarihine kadar işlenmiş olması,
2- Basın ve yayın yoluyla veya sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş bulunması,
3- Adli para ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektirmesi,
Koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Kanun koyucu tarafından tıpkı 03.09.1999 tarihli ve 23809 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4454 sayılı basın ve yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların ertelenmesine dair kanunda olduğu gibi, bu düzenlemeyle kanunun kapsamına giren fiiller suç olmaktan çıkarılmamış ve unsurlarında değişiklik yapılmamıştır. Maddenin ikinci fıkrasında, hakkındaki kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesine karar verilen kişinin kararın verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkradaki kapsama giren yeni bir suç işlememesi hâlinde kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verileceği, aksi durumda ise soruşturma ve kovuşturmaya devam olunacağı hüküm altına alınmıştır.
“Basın ve yayın yoluyla” işlenmiş suçların bahse konu madde kapsamına girdiği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ceza kanunlarının uygulanmasında, “basın ve yayın yolu ile” deyiminden anlaşılması gerekenin; “her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar” olduğu TCK'nın 6/1-g madde, fıkra ve bendinde açıkça ifade edilmiş olup, işlenen suçun, “Basın ve yayın yoluyla” işlenip işlenmediğine karar verilirken, anılan düzenleme dikkate alınmaldır.
“Basın ve yayın yoluyla” işlenmiş suçlar dışında, madde kapsamına alınan diğer suçlar ise “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle” işlenmiş suçlar olup, bu suçlardan ve “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle” ibarelerindeki “yöntem” sözcüğünden ne anlaşılması gerektiği ise Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.10.2018 tarihli ve 2017/632 - 2018/436 sayılı kararında; “... 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesindeki düzenlemenin gerekçesi de göz önüne alındığında ‘sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri’ ibaresi geniş yorumlanarak, sadece düşüncenin değil, kanaat ve değer yargılarını içeren açıklamaların da korunduğu, maddenin uygulanma kapsamının suça göre değil, suçun işlenme yöntemine göre belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, suç bir düşünce ve kanaat açıklama yöntemi ile işlenmiş ise hangi suç olursa olsun, suç tarihi ve maddede öngörülen cezanın tür ve süresi nazara alınarak madde kapsamında değerlendirilecektir. Yöntemin, ‘bir amaca ulaşabilmek için izlenen yol, usul ve metot’ anlamına geldiği gözetildiğinde, basın yayın yoluyla işlenen suçlar dışında ‘sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen suçların anılan madde kapsamına girebilmesi için düşünce ve kanaat açıklama yönteminin, a- Hukuk düzeni karşısında meşru bulunması, yani yöntemin kendisinin bizzat suç teşkil etmemesi, b- Toplum düzeni içerisinde konuşma, seminer, sempozyum, konferans, resim, heykel gibi mutat bir ifade ve kanaat açıklama yöntemi olması, c- İfade ve kanaat açıklama hakkının özüne aykırı bulunmaması, gerekmektedir... Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.09.2014 tarihli ve 96-375, 16.09.2014 tarihli ve 147 - 376, 11.07.2014 tarihli ve 386 - 353, 10.11.2015 tarihli ve 111 - 381 ile 22.05.2018 tarihli ve 195 - 225 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır...” şeklinde açıklanmış, anılan karardaki; “basın yayın yoluyla işlenen suçlar dışında ‘sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen suçların anılan madde kapsamına girebilmesi için” ibareleri ile de “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle” işlenmiş suçların madde kapsamına girebilmesi için belirlenen koşulların, basın ve yayın yoluyla işlenmiş suçlar bakımından aranmadığı ayrıca vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada;
Sanık ...’ın, aralarındaki arkadaşlık ilişkisine sona erdiren mağdur ...’in özel hayatına ilişkin resimlerini, mağdur tarafından yazılmış algısı doğuran ve onun huzurunu bozan yorumlarla birlikte mağdurdan habersiz açtığı facebook hesabı üzerinden 12.12.2010 tarihine kadar yayımlayarak, üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ile TCK’nın 123/1. madde ve fıkrasındaki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarını işlediğinin iddia edilmesi karşısında, sanık hakkında, suç tarihinden sonra, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapılması ve basın yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların ertelenmesi hakkında Kanunun geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerekirken, sanığa yüklenen suçların belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden işlendiği kabul edilmesine rağmen 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 1. fıkrasını göz ardı eden gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
b) TCK'nın 6/1-g madde, fıkra ve bendinde, ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağının belirtilmesi karşısında, mağdurun özel hayatına ilişkin resimlerini, facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden belirsiz sayıda kişinin görgüsüne sunan sanık hakkında, hükmedilen temel cezada, suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TCK'nın 134/2-2. madde, fıkra ve cümlesi gereğince, yarı oranında artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, anılan maddenin uygulanmaması suretiyle görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığa eksik ceza tayini,
c) T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna ilişkin ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının infazda gözetilerek saklı tutulmasına, 16.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.