13. Hukuk Dairesi 2016/19132 E. , 2018/3123 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmasız, davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı ... Gnl.Md.lüğü vekili avukat ... ile davacı vekili avukat ..."ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile imzalanan avukatlık sözleşmesine istinaden ... Vakıflar Bölge Müdürlüğü nezdinde sözleşmeli avukat olarak Nisan 2006 tarihinde işe başladığını ve haksız azil tarihi olan 01.12.2010 tarihine kadar görev yaptığını, haksız olarak azledilmesine karşın vekalet ücretinin ödenmediğini ileri sürerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 15.000 TL"nin faizi ile davalıdan tahsilini istemiş; bilahare talebini ıslah sureti ile arttırmıştır.
Davalı, davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini gereği gibi ve zamanında yerine getirmediğini, davacı hakkında... Cumhuriyet Başsavcılığınca rüşvet suçundan iddianame düzenlendiğinin tespit edilmesi üzerine sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, dolayısıyla sözleşmenin 3. maddesi gereğince ücret ödenmesi yapılmayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 15.000,00 TL ücreti vekaletin 17/03/2011, 231.623,26 TL"nin ıslah tarihi 16/01/2014 tarihinden itibaren değişken oranda yasal faiziyle birlikte olmak üzere toplam 246.623,26 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Davacı, eldeki davada davalı ile imzalanan sözleşmeye istinaden davalının dava ve icra takip dosyalarını takip etmekteyken haksız olarak azledildiğini ileri sürerek ödenmeyen vekalet ücretinin tahsilini istemiştir. Davalı, davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve hakkında rüşvet suçundan ceza davası açıldığının tespit edildiğini, dolayısıyla azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiş; Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Avukatın vekil olarak borçları dava tarihi itibari ile yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunun 389. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 505.) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanunu’nun 390. ( Türk Borçlar Kanununun 506.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Davacının sözleşmesi 01.10.2010 tarihli yazı ile feshedilmiş olup, ilgili yazıda ... Cumhuriyet Başsavcılığınca rüşvet alma ve verme suçundan soruşturma açılarak iddianame düzenlenmiş olması fesih nedeni olarak gösterilmiştir. ... Cumhuriyet Başsavcılığının davacı hakkında düzenlemiş olduğu iddianamede, diğer şüphelinin yapmaması gereken bir iş için bilgisayar talep ederek rüşvet istediği, davacının da bunun karşılığında rüşvet verdiği belirtilerek cezalandırılmaları istenmiştir. Davalının fesih sebebi olarak gösterdiği söz konusu iddianame güven sarsıcı nitelikte olup, fesih ve azil işleminin haklı olduğunun kabulü gerekir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil ve fesih halinde ancak fesih tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil ve fesih, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. O halda Mahkemece, davacının sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ile yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bir değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1.630,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 29,20 TL harcın davacıya, 4.212,00 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.