14. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/5296 Karar No: 2013/7182 Karar Tarihi: 13.05.2013
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/5296 Esas 2013/7182 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2013/5296 E. , 2013/7182 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.04.2011 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayanarak tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, davacının dava konusu 57 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğunu, davalının paydaş bulunan ..."nın 521/563200 payını satın aldığını, davalıya bildirim yapılmadığını öne sürerek önalım hakkına dayanarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur. Davalı vekili, taşınmazın paydaşlar arasında fiilen paylaşıldığını öne sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz edilmiştir. Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazda, paydaşlardan birisinin payını üçüncü kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyetin oluşması ile doğar ve satışla kullanılabilir hale gelir. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK"nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Olayımıza gelince, mahallinde 19.10.2011 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenen davalı tanıkları dava konusu taşınmazın fiilen paylaşıldığını belirtmiş, davalıya pay satan dava dışı ... da taşınmazın paydaşlar arasında paylaşıldığını, kendine düşen yerin bir bölümünü davalıya sattığını bildirmiştir. Davacı tanıkları ise taşınmazın bir bölümünün davacı ..., bir bölümünün ise davalıya pay satan ... tarafından kullanıldığını söylemiştir. Ancak fen bilirkişi keşif sonucu düzenlediği rapor ve krokisinde dava konusu taşınmazda bir çok paydaş bulunduğundan paydaşların fiilen kullandıkları yerleri gösteremediğini belirtmiştir. Bu durumda mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak taraf tanıklarından davacı ... ve davalıya pay satan ... tarafından ayrı ayrı kullanıldığını söyledikleri yerleri taşınmaz üzerinde göstermelerinin istenmesi, göstermeleri halinde uzman fen bilirkişiden fiili kullanım hususunu gösterir krokili denetime elverişli rapor alınması, eylemli paylaşım olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 13.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.