Abaküs Yazılım
6. Ceza Dairesi
Esas No: 2014/10322
Karar No: 2018/1500
Karar Tarihi: 27.02.2018

Yağmaya kalkışma - yaralama - suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak - Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2014/10322 Esas 2018/1500 Karar Sayılı İlamı

6. Ceza Dairesi         2014/10322 E.  ,  2018/1500 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250 ile Yetkili)
    SUÇ : Yağmaya kalkışma, yaralama, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar savunmanı tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

    Hükmolunan cezaların miktarına göre sanıklar ..., ... ve ... savunmanının duruşmalı inceleme isteminin, 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE,

    I- Sanıklar ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak; sanıklar ... ve ... hakkında yaralama suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

    Sanıklar ... ve ... hakkında, eylemine uyan ve zamanaşımı bakımından daha lehe hükümler içeren 5237 sayılı TCK’nın 220/2-3, 66/1-e, 67/4. maddelerine uyan suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak suçlarını aynı Yasanın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık olağan zamanaşımına bağlı olduğu ve suçun işlendiği 01.03.2005 tarihinden incelemenin yapıldığı tarihe kadar 67/4.maddesinde belirtilen 12 yıllık sürenin geçmiş bulunması,

    Sanıklar ... ve ... hakkında, eylemine uyan 765 sayılı TCY.nın 456/2, 457/1, 102/4. maddelesine göre, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY.nın aynı suça uyan 86/1, 86/3-e, 87/1-c maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu, anılan Yasanın 7/2 ve 5252 sayılı
    Yasanın 9/3. maddeleri ışığında, zamanaşımı bakımından 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanıklar yararına olması ve aynı Yasanın 102/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık olağan zamanaşımına bağlı olduğu ve suçun işlendiği 01.03.2005 tarihinden incelemenin yapıldığı tarihe kadar 104/2. maddesinde belirtilen 7 yıl 6 aylık sürenin geçmiş bulunması,

    Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve sanıklar ..., ... ve ... savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak ve yaralama suçlarından açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,

    II- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında yağmaya kalkışma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

    Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    Ancak;

    Katılan ..." ün 01.03.2005 günlü kolluktaki ilk ifadesinde; 01.03.2005 günlü gündüz saat:08.30 sıralarında aracı ile evinden işyerine doğru gitmek için aracı ile caddeden geçmek istediği sırada plakasını tam hatırlamamakla beraber 01 FD 365 veya 01 FD 635 plakalı beyaz renkli Brodwey veya spring marka oto sürücüsünün trafik kurullarını ihlal etmesi üzerine aracının önünde durduğunu, aralarında kavga başladığını, birbirlerini darp ettiklerini, kendisinin sol göğsünden bıçakla yaralandığını, eline geçirdiği bir sopa ile o şahsın aracının sağ ön kapı camını kırdığını, buna rağmen şahsın aracı ile kaçtığını, şahsı daha önceden tanımadığını, herhangi bir husumetininde bulunmadığını belirttiği;

    Katılanın bu olay nedeniyle; göğsünden ve yüzünden yaralanıp Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 03.03.2005 tarihli adli raporuna göre, “Şahsın hayatını tehlikeye maruz kılmadığı, 15 gün süreyle mutad iştigaline engel edeceği”; Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 12.04.2011 tarihli adli raporuna göre, yüzde sabit iz niteliğinde olduğu belirlendiği,

    Katılanın belirttiği plakaların trafik şubeden araştırılmasında, motosikletlere ait olduğu belirlenmesi üzerine faillerin bulunması amacı ile dosyanın daimi aramaya alındığı;

    Bu olaydan sonra sanık ... hakkında katılan ..."e yönelik 2007 yılında meydana gelen başka bir yağmaya kalkışma suçundan Adana 8.ACM"nin 2007/200 Esas sayılı dosyası ile yargılamaya başlanmasından 4 yıl sonra katılanın 25.06.2009 günü Cumhuriyet Savcılığına başvurup ifadesinde; “Ben halen yukarıda ablam ..... yanında kalmaktayım, Temmuz 2004 tarihinde Şirin Aksoy isimli şahısla ortaklık yaparak Adana Büyükşehir Belediyesi karşısı Avea iletişim merkezini açtık daha sonra Şirin Aksoy bir suçtan dolayı firar veya tutuklu idi bu nedenle maddi sıkıntı çekmiş olacaklarki kardeşi ... bana telefon ederek evlerine yani Yenibey mahallesindeki evlerine davet etti, bunun üzerine evlerine gittiğimde benden 7.000 dolar para istediler, bende kabul etmedim, esasen bu iş yerini açarken ben sizden alacaklıyım, bunu tahsil etmedim, para veremem çünkü ben sıkışık durumda idim, diyince bana hitaben "Bu parayı bulacaksın yoksa senin için kötü olur" dilerek bir hafta müddet vererek oradan ayrıldım, bir hafta sonra tekrar beni çağırdılar gittiğimde parayı sordular ben de olmadığını söyleyince bu kez ..., ... ve isimlerini bilmediğin 2-3 kişi beni darp ederek ... başıma silah dayayıp bu parayı bulacaksın yoksa seni öldüreceğim diye tehdit etti, ben oradan ayrıldıktan sonra üç gün beni telefonla arayarak para istediler ben olmadığını söyledim, bu kez yanlarına çağırdılar bende korkumdan gitmedim, daha sonra sabahleyin arabamla iş yerine giderken ... plakasını hatırlayamadığım bir araçla kullandığım aracın önünü keserek beni dışarı çıkartarak küfrederek sol göğsümden ve sol göz yan tarafından bıçakla yaralayarak kaçtı beni yanımda çalışan ancak onlarla işbirliği içerisinde olan Abdulkadir Ögüt beni hastaneye kaldırdı tedavim yapılırken bana polis gelmeden önce ... yanımda bulunan Abdulkadir Ögüt"ü aramak suretiyle benimle konuşmak istediğini söyledi, bende kabul ettiğimde bana hitaben "Kadir bir cahillik yapmış seni yaralamış, ancak benim adamlarım şimdi ikamet ettiğin evin önündeler, yanlış bir ifadede çocuklarını öldürürüz; bizi sen biliyorsun, Şirin abim seni affetmez" diye tehdit edince bende korkumdan gerçekleri görevlilere beyan etmedim, ancak olay yukarıda izah ettiğim şekilde meydana gelmiştir, kendileri ile aramızda başka davalardan dolayı ceza mahkemelerinde yargılandılar ve hatta cezada aldılar, benim Aksoyların evinde darp ve tehdit edildiğimi bilen bir şahidim yoktur, orada olanlar kendilerinin adamları idi, bıçakla yaralanma ve hastanede tehdit edilme olayına Abdulkadir Ögüt şahittir ancak bu şahısta kendi adamları olduğu için gerçeği söylemez, hatta çete suçundan ... ceza almıştır. Şüpheliler ..., ... ve arkadaşları hakkında şikayetçiyim, bu şahısları görürsem teşhis edebilirim” şeklinde beyanda bulunduğu;

    Katılanın 14.03.2011 tarihli mahkemedeki ifadesinde; Ben daha önce sanıklardan Turgut ve ... ile birlikte işyeri işlettik, bu olay sebebiyle benim kendilerinden alacağım vardı. O işyerinin kirası gelmişti, kirayı da bana bu şahıslar zorla ödettiler, birgün telefonla sanıklardan ... benim arayarak evine gelmemi söyledi, ben de gitmedim. Bunun üzerine ... beni tekrar aradı ve eve neden gelmediğimi sordu, daha sonra olay tarihinde ... benim yolda önümü kesti ve bana "biz seni çağırıyoruz niye gelmiyorsun lan", "şimdi sen benimle beraber geleceksin, amcamın emri (..."un). Eve geleceksin ve bizim dediklerimi yapacaksın" diye söyledi. Bana yaptırak istedikleri şey dükkanın kirasını ödettirmek ve tekrar benden para almaktı ve bu anlamda işyerinin kirasın ödedim. Ayrıca ... ile.......n ihtiyaçlarını karşılamak için benden istedikleri peyder pey 1000.-TL, 3000.-TL verdim, cep telefonu verdim, ... benim önümü kesip çağırdığında gitme teklifini reddettim, bunun üzerine üzerinden çıkardığı falçata ile beni göğüs kısmımdan ve yüzümden yaraladı. Beni o sırada hastaneye gelen ambulansla yanımda çalışan Bayram isimli şahısla ... isimli şahıs götürdü ancak ben o sırada korktuğum için kimseden şikayetçi olmamıştım ancak şu anda şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum dediği; mahkemece soruşturma aşamasındaki ifadesi okunup, çelişki sebebiyle sorulduğunda; Ben o zaman sanıklardan korktuğum için o şekilde beyanda bulundum, şimdiki ifadem doğrudur” şeklinde beyanda bulunduğu;

    Katılanın ifadesinde belirttiği tanık ... 15.06.2010 tarihinde Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde; “Ben müşteki ile birlikte .... Güvenlik şirketinde çalışmaktayım, kendisi şirket müdürü idi, ben satış pazarlama bölümüne bakıyordum, olay günü iş yerimde iken beni müşteki telefonla aradı, sabah saatleriydi. Bana acele Vali yolu caddesine gelmemi kendisinin yaralandığını söyledi, hemen tarif ettiği yere gittim, kendisi caddede yaralı bir halde elinde sopa olduğu halde duruyordu, "ne olduğunu sorduğumda bana bir kişi ışıkta beklerken küfretti, ardından bıçakla saldırdı, ben de o kişiye küfrettim, arabadaki sopayı aldım o arabanın camını kırdım, o da bana saldırdı, yaralandım" demesi üzerine kendisini alarak Numune Hastahanesine götürdüm, hastahanede iken bana bir kimseden telefon gelmedi, kendisinin iddia ettiği gibi telefonumda müştekiyi bir kişi ile görüştürmedim, isimleri geçen Aksoy isimli şahısları tanırım, fakat onlarla iş ilişkisi dışında bir irtibatım yoktur, müştekinin benimle ilgili söyledikleri doğru değildir, bilgim bundan ibarettir” şeklinde beyanda bulunduğu, 14.03.2011 tarihli mahkemedeki ifadesinde de; “Ben olay tarihinde müştekinin işyerinde çalışıyordum ve kendisinin bir kaza geçirdiğini, yaralı olduğunu bana telefonla müşteki haber verdi, bunun üzerine olay yerine gittiğimde müştekinin yüzünde ve koltuk altından yaralandığını gördüm, O sırada müşteki trafik meselesi yüzünden kavga ettiğini söyledi, ancak kimle kavga ettiğini söylemedi, bunun üzerine arabamla kendisini hastaneye götürdüm, hastanede ifadesi
    sırasında müşteki tutarsız ifadelerde bulundu, olaya karışan araçların plakalarını sürekli değişik verdi, müştekiye kimin saldırdığını ve niçin saldırdığını bilmem, ayrıca ben müşteki ile ... arasında herhangibirşekilde aracık yapmadım, olayla ilgili bilgim bundan ibaretettir” diyerek katılanın beyanını doğrulamadığının görüldüğü;

    Dosya içerisinde yer alan 2007 yılında meydana gelen başka bir yağma olayı nedeniyle sanık ... hakkında katılan ..."e yönelik yağma suçundan dava açıldığı Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/200 Esas ve 2009/108 karar sayılı ilamı ile sanık ... hakkında yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün Yargıtay 6. CD"sinin 14.03.2011 gün 2009/24142 esas ve 2011/2583 karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine dosyanın Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/112 Esas ve 2011/262 karar sayılı ilamı ile sanık hakkında yakınan ..."e yağmaya kalkışma suçundan mahkumiyet hükmü kurulup Yargıtay 6. CD" sinin 20.06.2013 gün 2012/13549 esas ve 2013/14073 karar sayılı kararı ile onama kararı verilerek kesinleşen ilamına konu dosya içerisinde yer alan müştekinin 19.02.2007 tarihli ayrıntılı kolluk beyanında; davamızın konusu olan 2004-2005 yılında meydana gelen olaylarla ilgili olarak; “Ben....."dan aldığım borcu ödeyemediğim için, 2004 yılının 8. ayında .... bana Ömer senin bize borcunu ödeyeceğin yok, ben sana Süper Online Telekom işi çok karlı bir iş ben sana bir dükkan tutacağım, kirasını vereceğim, benim koyduğum kadar da sen para bulacaksın ve bu iş yerini ortak olarak açacağız, sende buradan kazanıp bana olan borcunu ödeyeceksin dedi...... beni tehdit ederek illa bu işi yapacaksın dedi bende kabul etmeyince, o tarihlerde .... beni telefonla aradı ve Yenibeydeki evlerine gelmemi söyledi Bende tek olarak oraya gittim, kendisi evde yoktu. Evde ..... vardı, Kemal beni telefon açarak.....ile görüştürdü. ....da telefonda bana küfür ederek ablamı evden aldıracağım söyleyip tehdit etti ben ısrar edince Kemal Aksoy orada yani evinde beni dövdü ve yine ablamı evinden aldıracağını, çocuklarıma zarar vereceğini söyledi. Ben de bunun üzerine kendilerinin ..... olarak güçlerini bildiğim için korkumdan şikayetçi olamadım ve bu iş yerini ortak .... Güvenlik Şirketinin Şubesi olarak Büyükşehir Belediyesi karşısı .... Apartmanı Altı No:113 sayılı yerde halen faaliyetine devam eden ...İletişim (Süper Online) isimli şubeyi açtım. İş yerinin kirasıda o tarihte 38 Milyar olarak .... AKSOY ödedi. Kira dışındaki iş yerinin içerisinde bulunan tüm malzemeleri ben kendim Banka kredisi çekerek ve eşimden dostumdan para temin ederek aldım. Bu iş yeri Süper Online olarak iş yapmayınca zarara girdik. Bu arada .... AKSOY"lar 2005 yılı içerinde Cezaevine girdiler. 2005 yılının 6. ayında tekrar mağazanın tekrar kirası geldi, kendileri cezaevinde bulunuyorlardı. Ben kendisine kirayı ödeyemeyeceğimi ve iş yerini kapatmak istediğimi söyledim. Bunun üzerine onlar bana haber göndererek iş yerini
    kapatmasın kendileri için kötü olur, ne yapıp edip kendisi kirayı ödesin diye Kardeşi ..... ile haber gönderdi. Ben yine korkumdan kredi çekerek iş yerinin kirasını ödedim.” şeklinde beyanda bulunduğu, müştekinin davamızın konusu olan 01.03.2005 tarihinde meydana gelen yağma olayından bahsetmediği,

    Sanıkların ise, üzerine atılı suçu kabul etmedikleri olayda;

    01.03.2005 tarihinde katılana yönelik yaralama olayının meydana geldiği zamanda, katılanın sanıklar ... ve ... ile birlikte işyeri işlettikleri, bu nedenle sanıkları tanıdığı, olayın sıcağı sıcağına 01.03.2005 tarihli kolluk ifadesinde tanımadığı bir şahıs tarafından kendisine yönelik yaralama eyleminin meydana geldiğini belirttiği halde olaydan 4 yıl kadar sonra 25.06.2009 günü Cumhuriyet Savcılığına başvurarak, söz konusu yaralama eyleminin sanıklar tarafından kendisine yönelik yağmaya kalkışma suçu nedeniyle gerçekleştiğini belirterek şikayetçi olduğu, katılanın 14.03.2011 tarihli duruşmadaki ifadesinde ise bu sefer olayı farklı anlatarak yağma suçunun tamamlanmış biçimde ifade ettiği, aynı duruşmada, katılana soruşturma aşamasındaki ifadesi okunup, çelişki sebebiyle sorulduğunda, “sanıklardan korktuğum için o şekilde beyanda bulunduğunu” belirttiği, ancak katılana yönelik 2007 yılında meydana gelen başka bir yağmaya kalkışma olayı nedeniyle sanık ... hakkında 19.02.2007 günü kolluğa başvurarak şikayetçi olduğu, söz konusu şikayetinde dosyamıza konu 01.03.2005 yılında meydana gelen yağma olayından hiç bahsetmediği; göstermiş olduğu tanık ..."ün beyanlarının katılanın beyanlarını doğrulamadığı, sanıkların ise üzerine atılı suçu kabul etmedikleri de dikkate alındığında, mağdurun mahkeme aşamasında değişerek geliştiren ifadelerine hangi nedenlerle üstünlük tanındığı karar yerinde denetime olanak verecek şekilde açıklanıp tartışılmadan, varsayım ve şüphelere dayanılarak genel geçişli ifadeler kullanılıp, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle sanıklar ..., ... ve ... hakkında yağmaya kalkışma suçundan yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

    Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve sanıklar ..., ... ve ... savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, Daire Üyesi ..."un muhalefetiyle 27.02.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    (Muhalif)
    ./..


    KARŞI OY

    6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay"ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.

    Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay"a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir. Çünkü;

    5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi "kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi" ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeblerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay"da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.

    Şöyle ki;

    1- Özel Yetkili Mahkemeler, "Adil Yargılanma Hakkı" ve "Ağır Ceza Mahkemeleri" arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay"ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.

    Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.

    2- Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK"nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay"da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10; "Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36; "Kanunî Hâkim Güvencesi" başlıklı 37; "Suç ve Cezalar" başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.

    Görüldüğü üzere;

    Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hemde tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.


    Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.

    Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.

    Şöyle ki;

    Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.

    Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.

    Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.



    ...
    (Muhalif Üye)

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi