14. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/4950 Karar No: 2013/7150 Karar Tarihi: 10.05.2013
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/4950 Esas 2013/7150 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2013/4950 E. , 2013/7150 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.12.2009 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.01.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. Türk Medeni Kanununun 756. Maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyetinin ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir. Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir. Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir. Uygulamada kaynak; “ yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/2). Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20 nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6. madde). Somut olayda, davacı maliki olduğu 1054 parsel sayılı taşınmazı içerisinden çıkan suyun bütün köyün kullanımı ve okul bahçesinin sulanması için götürülmek üzere davalı köy muhtarlığına izin verdiğini ancak suyun davalı köy muhtarının yakın akrabalarının bahçesine sulama amaçlı götürüldüğünü belirterek suya elatmanın önlenmesini istemiştir. Dosya içerisindeki 14.11.2012 tarihli jeoloji bilirkişi raporunda dava konusu suyun genel su olduğu belirtilmiş, 10.10.2012 tarihli fen bilirkişi raporunda ise Şekerhacılı Köyü içerisinde bulunan su kaynakları sayılmış, ancak keşfi izlemeye ve denetime elverişli kroki düzenlenmemiştir. Bu durumda mahkemece mahallinde keşif yapılarak, davacıya ait taşınmazdan çıkan suyun köy içerisindeki hangi çeşmelere götürüldüğü, suyun kimler tarafından kullanıldığı hususunda keşfi izlemeye ve denetime elverişli bilirkişi rapor ve krokisi düzenlenerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 10.05.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.