Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/2298
Karar No: 2017/130
Karar Tarihi: 25.01.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/2298 Esas 2017/130 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/2298 E.  ,  2017/130 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “İşçilik Alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 10. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.02.2013 gün ve 2011/728 E., 2013/66 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin 28/05/2014 gün ve 2013/13018 E.,2014/14942 K. sayılı kararı ile;
    (…Davacı vekili, müvekkilinin 30.09.2010-30.05.2011 tarihleri arasında davalı kurumun okuma yazma, ingilizce ve bilgisayar kurslarında mesai saatleri dışında çalıştığını, bu görevlendirmenin Şişli İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Halk eğitim merkezi müdürününün oluru ile okul müdürü ve diğer öğretmenlerin bilgisi dahilinde olduğunu, aylık 400,00 TL ücret ödeneceğinin söylendiğini, ücretinin ödenmediğini belirterek ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı bakanlık vekili, davacının İstanbul İlköğretim okulunda hizmetli olarak çalışmasına rağmen halk eğitim merkezi bünyesinde okulundan izin almaksızın çalıştığını, ücret olgusunun yazılı delille ispatlanması gerektiğini, istenen alacağa dair yapılan işin davacının işinin parçası olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Kararı davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının talep ettiği ücret alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasındadır. Davacı davalı kurumun kurslarında mesai saatleri dışında çalıştığını, bu görevlendirmenin Şişli İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Halk Eğitim Merkezi müdürününün oluru ve İstanbul İlköğretim okul müdürü"nün ve diğer öğretmenlerin bilgisi dahilinde olduğunu, aylık 400,00 TL ücret ödeneceğinin belirtildiğini ancak ödenmediğini belirtmiştir. Her ne kadar mahkemece davacının mesai saatleri dışında kurs için verdiği hizmet sebebi ile ücrete hak kazandığı kabul edilerek ücret alacağına hükmedilmiş ise de; dosyada davacının belirtilen kurslarda görevlendirildiğine dair resmi yazılı bir belge bulunmadığı gibi davacının bu kurslarla resmi bağlantısının bulunmadığına dair yazının bulunduğu, davacı şahit beyanları dışında davacıya ücret ödeneceğine ilişkin herhangi bir delilin bulunmadığı anlaşılmakta olup, tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde davacının talep ettiği ücret alacağını ispatlayamadığı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca mahkemece davacının talep ettiği ücret alacağının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekli iken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir,...)
    gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.





    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, ücret alacağının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkilinin 30.09.2010-30.05.2011 tarihleri arasında ve hafta içi mesai saatleri dışında kalan 18:00-21:00 saatleri ile hafta sonu 08:00-17:00 saatleri arasında, davalı kurum tarafından düzenlenen kurslarda görev aldığını, bu görevlendirme için aylık 400,00 TL ücret ödeneceğinin taahhüt edilmesine karşın herhangi bir ödemenin yapılmadığını ileri sürerek toplam 3.200,00 TL ücret alacağının davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı İstanbul Muhakemat Müdürlüğü vekili; davacı ile aralarında hizmet akdinin bulunmadığını, Halk Eğitim Merkezi bünyesinde açılan kursların Şişli Kaymakamlığı tarafından düzenlendiğini, dolayısıyla davanın husumetten reddinin doğru olacağını, ayrıca davacının yaptığı işe ilişkin ödenecek ücretin yazılı olarak belirlenmediğini, yani taraflar arasında bir sözleşmenin bulunmadığını, davacının yaptığı işin normal işinin bir parçası olduğunu ve açılan davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Davalı Şişli Halk Eğitim Merkezi temsilcisi; tüm ilkokullarda 2010-2011 eğitim-öğretim döneminde birçok okuma yazma kursu açıldığını, ancak sadece davacının çalıştığı okulda 7 ay olarak hafta içi 3 gün mesai bitiminden sonra 2 veya 3 saat, hafta sonu cumartesi günü 5 saat ve pazar günü 5 saat öğrencilere kurs verildiğini, belirtilen saatlerde okul müstahdemi olan davacının da okulda bulunduğunu ve davacının çalıştığı okulun, alacağı ödemesi gerektiğini ifade etmiştir.
    Mahkemece davanın davacının ücret alacağının varlığının tespiti ve tahsili istemine ilişkin olduğu, davalı tarafından açılan kursun davacının çalıştığı okulda verildiği, kursu düzenleyen kurumun davacının çalıştığı okul olmayıp Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü olduğu, yine kurs faaliyetinin davacının okuldaki görevinden kaynaklanan normal eğitimden farklı olduğu, Halk Eğitim Merkez Müdürlüğü tarafından düzenlenen kurs için davacının çalıştığı okul binasının mesai saatleri dışında kullanıldığı, dolayısıyla davacının okul için verdiği hizmet ile kurs için verdiği hizmetin farklı olduğu, yani davacının normal mesaisi bittikten sonra kurs nedeniyle ayrıca çalıştığı, kaldı ki davacı tanıklarının beyanlarının da bu yönde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı ... vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, 25.02.2015 tarihli celsede Özel Dairenin bozma kararına uyulmuş, sonrasında ise davacının, İstanbul İlköğretim Okulu"nda Okul Aile Birliği bünyesinde 23.10.2009 ile 30.11.2011 tarihleri arasında asgari ücretle hizmetli olarak çalıştığı, davacının görev yaptığı okulda, ... denetiminde Şişli Kaymakamlığı Halk Eğitim Merkezi tarafından yaygın eğitim faaliyetleri kapsamında okuma-yazma, İngilizce ve bilgisayar kursları açıldığı, kursların genelde hafta sonu ve hafta içi akşam saatleri için planlandığı, planlama yapılırken malzemelerin taşınması ve yerleştirilmesi, sınıfların bakımı, temizliği gibi hizmetli sınıfına ait görevlerin yerine getirilmesi konusunda görevlendirme yapılmadığı, ancak sözkonusu bu işlerin yerine getirilmesinin gerektiği ve davacının bu hizmetlerin gerçekleştirilmesinde görev aldığı, bu hususun davalı taraflarca da kabul edildiği, yine tanıkların da aynı yönde beyanda bulundukları, bu durumda davacının mesai saatleri içerisinde hizmet sözleşmesi ile çalıştığı, aynı okulda mesai saatleri dışında ve hafta sonları yaptığı fiili çalışmanın da davalı kurum yararına gerçekleştirildiği, İş Kanunu hükümleri uyarınca ücretin, bir kimseye bir iş karşılığında sağlanan ve para olarak ödenen tutar olarak tanımlandığı, iş görmenin ise, fiili bir olgu olup, hukuki işlem olmadığı, bu yönüyle usul hukukunun öngördüğü her türlü delille ispatlanabileceği, somut olayda davacının çalıştığının davalı idare tarafından kabul edildiği, karşı çıkılan hususun ise, iş görme konusunda resmi bir anlaşmanın bulunmadığına ilişkin olduğu, ancak muhatabın kamu kurumu olması dikkate alındığında fiili istihdamın resmi belge bulunmaması nedeniyle görmezden gelmenin doğru olamayacağı, kaldı ki aldırılan bilirkişi raporunun da denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olduğu, ancak her ne kadar, mahkemece bozmaya uyulduğu açıklanmış ise de; bozma kapsamının önceki hükme ve aynı zamanda gerekçeye ilişkin olması nedeniyle hüküm ve gerekçe bütünlüğü içerisinde bozma kararının yeniden değerlendirildiği ve farklı bir gerekçeyle yeniden hüküm kurulduğu, bu yönüyle bozma ilamına uyulmasının usuli müktesep hak oluşturmayacağı belirtilerek önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlık; davacı işçinin hizmetli olarak çalıştığı okulda başlatılan eğitim kurslarında mesai saatleri dışında da çalışması nedeniyle ücret alacağına hak kazandığına yönelik iddiasının ispatlanıp ispatlanmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, Mahkemenin ilk kararında davacının, davalı kurum tarafından açılan kurslarda hizmet verdiği ve ücrete hak kazandığı belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği; davalı ... vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından, davacının talep ettiği ücret alacağının ispatlanamadığı gerekçesiyle kararın bozulduğu; bozma sonrası Yerel Mahkemece 25.02.2015 tarihli celsede “…Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 22. Hukuk dairesinin 28/05/2014 tarihli bozma ilamına uyulmasına,…” karar verildikten sonra; mahkeme gerekçesinde, bozmaya uyulduğu açıklanmış ise de, bozma kapsamının önceki hükme ve gerekçesine ilişkin olduğu, dolayısıyla hüküm ve gerekçe bütünlüğü dikkate alınarak bozma kararının yeniden ele alındığı ve farklı gerekçeyle hüküm kurulduğu, dolayısıyla hatalı olduğu kabul edilen bozma ilamına uyulmasının usuli müktesep hak oluşturmayacağının belirtildiği dikkate alındığında,
    1)Mahkemece 25.02.2015 tarihli celsede“…Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 22. Hukuk dairesinin 28/05/2014 tarihli bozma ilamına uyulması…” yönündeki ara kararının davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturup oluşturmayacağı,
    2)Mahkemece kurulan yeni kararın, ilk hükmün gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği,
    3) Özel daire bozma ilamından önce verilen ilk kararda “…Ücret alacağı olan 3.200,00 TL"nin …davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Bu dava sebebi ile 219,00 TL harç alınması gerektiğinden peşin alınan 47,55 TL"den mahsubu ile bakiye 171,00 TL harcın davalıdan alınarak (Milli Eğitim Bakanlığına İzafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü harçtan ayrı tutularak) hazineye gelir kaydına, Tarife gereğince 384,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,…”karar verildiği halde; bozmadan sonra yapılan yargılama sonunda direnmeye yönelik kararda bu kez “…3.200,00 TL ücret alacağının dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Davalılar harçtan muaf olduklarından harç alınmasına yer olmadığına, AAÜT gereğince davacı vekili için takdir edilen 384,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa ödenmesine,…”şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmakla, yerel mahkemece usulüne uygun direnme kararı oluşturulup oluşturulmadığı hususları ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
    Bilindiği üzere, bir davada, mahkemenin veya yanların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilir.
    Örneğin, mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan yan bakımından kazanılmış hak doğar.
    Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir.
    Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Daha sonra bu uyma kararından dönerek, direnme kararı veremez, bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
    Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
    Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır: Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK., 21.01.2004 gün ve 2004/10-44 E, 19 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-40 E., 2010/54 K.).
    Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, s,4738 vd).
    Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
    Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda, yerel mahkemece 25.02.2015 tarihli celsede bozma ilamına uyulması yönünde ara karar verildiği halde sonrasında mahkemece direnme hükmü kurularak davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa, 25.02.2015 tarihli oturumda bozma kararına uyulması ile davalı ... yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğmuştur. Bu karar sonrası mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar, bunun istisnalarındandır. Diğer bir anlatımla, bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır. İster aynı oturumda, ister daha sonraki oturumlarda olsun, bundan dönerek eski hükümde direnemez. Verilen karar direnme kararı değil yeni bir karar niteliğindedir. Usuli kazanılmış hak kurumunun yukarıda açıklanan istisnaları da somut olayda söz konusu değildir.
    O halde, yerel mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılması gerekirken, doğan usulü kazınılmış hakka aykırı biçimde verilen karar usul ve yasaya aykırıdır.
    Öte yandan; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
    Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda yerel mahkemece yapılan ilk yargılamada, davacının davalı kurum tarafından açılan kurslarda hizmet verdiği ve ücrete hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş iken; direnme olarak adlandırılan kararda bu kez 25.02.2015 tarihli celsede “…Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 22. Hukuk dairesinin 28/05/2014 tarihli bozma ilamına uyulmasına,…” karar verildikten sonra; mahkeme gerekçesinde bozmaya uyulduğu açıklanmış ise de, bozma kapsamının önceki hükme ve gerekçesine ilişkin olduğu, dolayısıyla hüküm ve gerekçe bütünlüğü dikkate alınarak bozma kararının yeniden ele alındığı ve farklı gerekçeyle hüküm kurulduğu, bu itibarla hatalı olduğu kabul edilen bozma ilamına uyulmasının usuli müktesep hak oluşturmayacağı gerekçesiyle direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir.
    Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
    Diğer taraftan; yerel mahkemece bozma kararından önce verilen ilk kararda “…Ücret alacağı olan 3.200,00 TL"nin …davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Bu dava sebebi ile 219,00 TL harç alınması gerektiğinden peşin alınan 47,55 TL"den mahsubu ile bakiye 171,00 TL harcın davalıdan alınarak (Milli Eğitim Bakanlığına İzafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü harçtan ayrı tutularak) hazineye gelir kaydına, Tarife gereğince 384,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,…” şeklinde hüküm kurulduğu halde; bozmadan sonra yapılan yargılama sonunda aynı mahkemece 24.03.2015 tarihli kararda “…3.200,00 TL ücret alacağının dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Davalılar harçtan muaf olduklarından harç alınmasına yer olmadığına, AAÜT gereğince davacı vekili için takdir edilen 384,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa ödenmesine,…”yazılmak suretiyle hüküm oluşturulmuştur.
    Yerel Mahkeme tarafından verilen 24.03.2015 gün, 2014/771 E., 2015/90 K. sayılı ikinci hükmün bu haliyle, hukuken ve usulüne uygun bir direnme hükmü niteliğinde olmadığı açıktır.
    Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre davalı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi