21. Hukuk Dairesi 2019/595 E. , 2019/7299 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 17/11/1980-23/10/2003 tarihleri arasında geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum ile ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
KARAR
Dava, davacının davalı okul idaresi nezdinde 17/11/1980-23/10/2003 tarihleri arasında geçen ve Kurum"a bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile “davacı ..."nın 17.11.1980-23.10.2003 tarihleri arasında 3616 gün süreyle tam gün esasına göre ... İlköğretim Okulu"nda hizmetli olarak çalıştığının tespitine” şeklinde kurulan hüküm davalı tarafın hükme karşı yönelttikleri temyiz itirazları üzerine Dairemiz denetiminden geçmek suretiyle eksik inceleme ve araştırma neticesi kurulduğuna kanaat edilerek bozulmuş, Dairemizin 15/06/2015 tarih ve 2015/10053- 2015/13786 Esas ve Karar sayılı bozma ilamına karşı “uyma” kararı verilmek suretiyle yapılan yargılama neticesi ise Mahkemece davanın kısmen kabulü ile “ davacının davalı ... Bakanlığına bağlı ... İlköğretim Okulu"nda 17/11/1980-30/04/2003 tarihleri arasında hizmet akdi ile 3928 gün sigorta primine esas kazançla çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine,” karar verilmiştir.
1- Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12/07/2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı). Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04/02/1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu’nun 21/01/2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.). Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
Somut olayda, Mahkemece verilen ilk karar davalılarca temyiz edilmiş olup Dairemizin 15/06/2015 tarih ve 2015/10053- 2015/13786 Esas ve Karar sayılı bozma ilamı ile davalılar yararına bozulmuş, Mahkemece de bozma ilamına uyulmuş olduğuna göre davalılar yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu kapsamda da davacının davalıya ait işyerinde çalıştığının tespitine karar verilen dönem bakımından ilk kararda hüküm altına alınandan ( 3616 gün ) daha fazlasına ( 3928 gün ) karar verilemeyeceği açıktır.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/son maddesindeki: “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmü uyarınca hüküm fıkrasının infaza elverişli ve açık olması gerekmektedir.
Hükümler davayı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır. Hüküm ile taraflar arasındaki uyuşmazlık sona erer ve hüküm kesinleşince artık o uyuşmazlık hakkında yeni bir dava açılamaz. HMK"nun 297/son maddesi gereğince hüküm fıkrasının açık olması taraflara bahşedilen vazife ve haklar, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde yazılmalı, hüküm infazı kabil olmalıdır. Dava açıldığı tarihteki şartlara göre karara bağlanmalı, şarta bağlı ve terditli hüküm kurulmamalı, hüküm fıkrasında asıl taleple birlikte yardımcı talepler hakkında da karar verilmelidir.
Somut olayda, Mahkemece davacının davalı okul idaresi nezdinde okul aile birliği kayıtları da esas alınmak suretiyle yılın Kasım ve Mayıs ayları arasında ve ayda 30 gün üzerinden çalıştığı kabul edilmekle birlikte hükmün sonuç kısmında davacının davalı idare nezdinde geçen hizmet süreleri içerisinde hangi aylarda çalıştığı belirtilmemiştir. Bu şekilde verilen kararın yeterince açık ve anlaşılır olmadığı, infaz kabiliyetinin bulunmadığı ortada olup bu durum bozma sebebidir.
3- Öte yandan sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde isteyebilir. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür. İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vd. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun kesintisiz olduğunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Kesintili çalışmanın varlığı halinde ise, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı hizmet tespitine ilişkin olgular dikkate alınarak belirlenecektir.
Somut olayda, davacının ihtilaf konusu dönem içerisinde dava dışı işyerlerinde 01/05/1985-30/04/1988 tarihleri arasında kesintili olarak geçen ve ihtilaf konusu olan eğitim hizmetlerinin görüldüğü dönem ile de çakışan hizmet sürelerinin bulunduğu anlaşılmakla davacının en son 02/04/1988-30/04/1988 tarihleri arasında 44980.07 sicil sayılı dava dışı işyerinde geçen hizmetleri öncesi davalı okul idaresi nezdinde geçen hizmetlerine ilişkin hizmet tespiti isteminin davanın açıldığı tarih olan 06/06/2008 tarih dikkate alındığında hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekmektedir.
Yapılacak iş, yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda hak düşürücü süreyi, davalılar yararına oluşan usuli kazanılmış hakları gözeten yeni bir bilirkişi hesap raporu almak ve davalı okul idaresi nezdinde geçen uyuşmazlık konusu dönem içerisinde Kuruma bildirimi yapılmayan hizmet sürelerini açık ve infaza elverişli şekilde belirten bir hüküm kurmaktan ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bu durum bozma nedenidir.
O halde, davalı ... ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.