11. Hukuk Dairesi 2020/3388 E. , 2020/5112 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 02.10.2018 tarih ve 2015/645 - 2018/209 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının personelinin davacı adına kredi çekip kullandığını, davalının icra takibi yaparak haksız şekilde davacıdan bu kredi alacağını tahsil ettiğini, davacının icra takibi sonucunda ödediği bu miktarı tahsil etmek için yaptığı icra takibinin, davalının haksız itirazı nedeniyle durduğunu ileri sürerek, itirazın iptalini, davalı aleyhine %40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kendi imzaladığı kredi sözleşmesi gereğince kredi kullandığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda sözleşmedeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği, davacının rızası ile ve usulüne uygun olarak kredi kullandığını davalının ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının icra takip dosyasında yaptığı itirazın iptaline karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Kapatılan 19. Hukuk Dairesinin 2013/12587 Esas, 2013/18989 Karar sayılı 27.11.2013 tarihli ilamıyla “Davacı, kredi sözleşmesinde imzanın kendisine ait olmadığını belirterek icra takibi sonucunda davalı bankaya ödediği bedelin iadesini istemiş ve kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya aidiyetinin belirlenemediğine dair rapora istinaden davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir. Davalı banka vekili, bu sözleşmeye istinaden davacıya ödemeler yapıldığını, ödemelerin bizzat davacı tarafından alındığını savunmuştur. Bankadan davacıya yapılan kredi ödemelerinin belgeleri getirtilerek kredi sözleşmesi ile birlikte bu ödemelere ilişkin evraklar üzerinde yeniden uzman bilirkişi kurulu tarafından inceleme yaptırılarak kredinin bizzat davacı tarafından alınıp alınmadığı tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyizi üzerine, Kapatılan 19. Hukuk Dairesinin 2015/4217 Esas, 2015/8049 Karar sayılı ve 01.06.2015 tarihli ilamında "Davacı, davalı banka personelinin kendisi adına kredi çekip kullandığını, davalı bankanın ise icra takibi yaparak haksız şekilde bu kredi alacağını tahsil ettiğini ileri sürerek fazladan ödediği bu tutarın istirdatını istemiştir. Yapılan bilirkişi incelemesinde davacı adına 15/01/2008 tarihinde yeni bir kredi sözleşmesi imzalanıp 9.000,00 TL limitle kredi açıldığı, bu krediden davacının 28/03/2007 tarihinde kullandığı 4.500,00 TL"lik kredi hesabındaki bakiye 3.252,00 TL asıl alacak ve ferilerine mahsup yapıldığı ve bu ilk hesabın kapatıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının ikinci kredi sözleşmesinde imzası bulunmasa dahi açılan yeni kredi hesabından kendi borcu kapatıldığı için kapatılan bu tutar nedeniyle sorumludur. Öte yandan 15/01/2008 tarihinde açılan hesaptan banka personeli dava dışı Burcu Biçer hesabına 5.300,00 TL"lik havale yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının anılan havale talimatında imzasının bulunduğu, ancak bu imzanın davacıya ait olup olmadığı yönünde incelemenin yapılmadığı, bu durumda bozma gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece; havale talimat belgesi aslı üzerinde imza incelemesi yaptırılarak imzanın davacıya ait çıkması halinde davacının ikinci krediyi de kullandığının kabulü, aksi halde ikinci kredinin 5.300,00 TL"lik bölümünden sorumlu tutulmaması gerekir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı banka vekiline dayandıkları havale talimatı aslının ibrazı için süre verildiği, ayrıca davalı bankaya yazı yazılarak imza incelemesi için belge aslının istenildiği, davalının talimat aslının bulunmadığını bildirdiği, belge aslı olmadan imza incelemesi yapılması mümkün olmadığından fotokopi belgeye delil olarak değer verilmeyerek, mahkemece benimsenen 09.01.2018 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre, davalı bankanın davacıdan yaptığı tahsilat haksız olduğundan davanın kabulüne, davacının başlattığı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın iptaline, alacak likit olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, havale talimat belgesi aslının davalı tarafından mahkemeye ibraz edilmemiş olması nedeniyle kabul edilmiş olup, temyiz aşamasında dilekçe ekinde mahkemesine sunulduğu görülmekle, belge üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olması halinde borcu söndüreceği anlaşılmakla, mahkemece havale talimat belgesi aslı üzerinde imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı yönünde inceleme yapılmasının temini için kararın usulen bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 17/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.