Esas No: 2022/1766
Karar No: 2022/3645
Karar Tarihi: 18.04.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/1766 Esas 2022/3645 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/1766 E. , 2022/3645 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 46. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde alacak davasının yapılan yargılaması neticesinde davanın kısmen kabulüne, dair verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf yoluna başvurulması üzerine davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 353/1-b-2 maddesi gereği, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/10/2020 tarihli ve 2018/467 Esas 2020/438 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, Sakarya Barosuna kayıtlı avukat olduğunu, davalı ile arasında son olarak 04.05.2016 tarihli “Vekalet Sözleşmesinin” imzalandığını, taraflar arasındaki sözleşme ve vekalet ilişkisi kapsamında Beyoğlu 24. Noterliğinden onaylı 12.06.2012 tarih ve 32053 yevmiye sayılı vekaletnamenin verildiğini, davalının Beyoğlu 24. Noterliğinin 14.03.2017 tarih ve 9220 yevmiye nolu azilnamesi ile basın yayın organlarında çıkan .../PDY terör örgütü ile bağlantılı olduğu yönünde çıkan haberleri gerekçe göstererek azlettiğini, azilname sonrasında Sakarya 3. noterliğinden 25.08.2018 tarih ve 17866 sayılı ihtarnamesi ile azil tarihine kadar davalı bankaya verilen hukuki yardımlar karşılığı karşı yan vekalet ücretinin ödenmesi talebinde bulunduğunu, karşı yan vekalet ücretinin talep edildiğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50.000,00-TL vekalet ücreti alacağının azil tarihi olan 14.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 20/01/2020 tarihli dilekçesi ile davaya konu alacak değerinin 886.069,26 TL olarak ıslah etmiş, ancak ıslah dilekçesinden sonra 14.10.2020 tarihli duruşmada 72.001,98-TL lik kısmından feragat etmiştir.
Davalı, davacı tarafından sözleşme uyarınca banka dosyalarının takip edilmekte iken 19.01.2017 tarihinde basından ... bağlantısı iddiası ile tutuklandığı bilgisini aldıklarını, davalı bankanın iyiniyetli olarak ilk duruşma gününe kadar beklediğini, ilk duruşmada tutukluluk halinin devamına karar verilmesi üzerine 14.03.2017 tarihli ihtarname ile azledildiğini, avukatlığın bizzat ifa edilen meslek olduğunu, o tarihlerdeki ülkenin içinde olduğu durumun gözönünde bulundurulması gerektiğini, banka adına takip edilen dosyalardaki hukuki işlemlerin süreye tabi olduğunu, tutukluluk halinin ne kadar devam edileceğinin öngörülebilir olmadığını, davalı dosyalarının bilinmeze bırakılmasının beklenmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı tarafın azil sebebi olarak davacı vekilin terör örgütü ile bağlantılı olduğu yönünde haberlerin çıkmasını gerekçe gösterdiği, davacı avukatın Sakarya 4.Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/31 Esas 2019/97 Karar sayılı dosyası ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı, üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü kuşkudan uzak mahkumiyete yeter derecede delil elde edilemediğinden beraatine karar verildiği, davacının bir süre tutuklu kaldığı, vekil vekalet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlü ise de vekile tevkil yetkisinin verildiği, zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekilin işi başkasına yaptırabilmesinin mümkün olduğu, davalının başkasının işi ifa etmesine açıkça rıza göstermiş olduğu, davacı avukatın tutuklu kaldığı dönemde davacı tarafından takip edilen işlerin gereği gibi yerine getirilmediğinin de azil sebebi yapılmadığı, buna dair delil de sunulmadığı, azlin haksız olduğu, haksız azil sebebiyle davacı avukatın hangi aşamada olursa olsun üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahip olduğu, davacı avukatın takip ettiği 121 adet icra dosyasında vekillik görevini gereği gibi yerine getirdiği gerekçesiyle ıslah ve 72.001,98-TLlik kısım yönünden feragat beyanı dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, 814.067,28-TL nin 14/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin feragat nedeniyle reddine, karar verilmiş, hüküm davalı tarafından istinaf edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi ise, tahliye ihtimaline binaen ceza davası ilk duruşmasına kadar vekalet ilişkisinin iyiniyetle sürdürülmüş olduğu, tutukluluk halinin devamı sebebiyle sözleşmeye dayalı hizmetin ifa olağanın ortadan kalktığı, vekilin şahsi birikim ve tecrübesine dayanılarak kurulan ilişkide tevkil yetkisinin bulunmasının tek başına azli haksız hale getirmeyeceği, davacının haklı sebeple azledildiği, bilirkişi raporunda 22.,27.,41., 43., 53. , 54., 56., 68., 74., 76., 97., 100., 103., 108. ve 110. sırada yer alan işlerin tamamlandığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 353/1-b-2 maddesi gereği, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14/10/2020 tarihli ve 2018/467 Esas 2020/438 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile; 50.000,00-TL'nin dava tarihinden itibaren, 186.338,74 TL'nin 20/01/2020 ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine karar verilmiş ve hüküm davacı ile davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Avukatın, vekil olarak borçları (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 389.) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 505. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, aynı Kanun'un 506. ( Borçlar Kanunu 390.) maddesine göre, müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu'nun 34. maddesinde mevcut olan; “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu'nun 506. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu'nun 174. maddesinde; “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre; haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; bölge adliye mahkemesince tahliye ihtimaline binaen ceza davası ilk duruşmasına kadar vekalet ilişkisi iyiniyetle sürdürülmüş olduğu, tutukluluk halinin devamı sebebiyle sözleşmeye dayalı hizmetin ifa olağanın ortadan kalktığı, vekilin şahsi birikim ve tecrübesine dayanılarak kurulan ilişkide tevkil yetkisinin bulunmasının tek başına azli haksız hale getirmeyeceği, davacının haklı sebeple azledildiği gerekçesi usul ve yasaya uygun olmakla birlikte davacının vekalet ücret alacağı hesabında bilirkişi raporuna atıfta bulunularak 22.,27.,41., 43., 53. , 54., 56., 68., 74., 76., 97., 100., 103., 108. ve 110. sırada yer alan işlerin tamamlandığı belirlenip davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava dosyasını incelenmesinde, davacı avukatın takip ettiği icra dosyalarının yer almadığı, bilirkişi raporunda da söz konusu icra dosyalarının azil tarihi itibariyle tahsil edilip sonuçlanıp sonuçlanmadığı hususunda değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; davacının haklı azil nedeniyle vekalet ücret alacağına ilişkin olarak; azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen ve tahsil edilen işlerden dolayı hak ettiği vekalet ücretlerinin hesaplanması için, azil tarihine kadar takip ettiği ve vekalet ücreti alamadığı ve davaya konu etmiş olduğu icra dosyalarının getirtilmesi, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık bilirkişi raporu alınıp hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davalıya iadesine, HMK'nın 373/2.maddesi uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 18/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.