Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2020/2422
Karar No: 2020/3204
Karar Tarihi: 01.07.2020

Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek - Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek - Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek - Kasten öldürme - Silahlı terör örgütüne üye olmak - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2020/2422 Esas 2020/3204 Karar Sayılı İlamı

 

 

16. Ceza Dairesi         2020/2422 E.  ,  2020/3204 K.

  •  


"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek, Kasten öldürme, Silahlı terör örgütüne üye olmak
Hüküm : Sanıklar ..., ’nun atılı tüm suçlardan CMK"nın 223/2-e maddesi gereğince beraatlerine ilişkin hükme yönelik... vekilinin istinaf başvurusunun katılan sıfatı bulunmadığından CMK"nın 279/1-b. maddesi gereğince reddine, diğerbaşvuruların ise esastan reddine, Sanıklar ... ve ’nun TCK"nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK"nın 53/1-2-3, 58/9, 63. maddeleri gereğince mahkumiyetlerine ilişkin kurulan hükme yönelik ... vekilinin istinaf başvurusunun katılan sıfatı bulunmadığından CMK"nın 279/1-b. maddesi gereğince reddine, diğer başvuruların ise esastan reddine,
Sanık ...’in TCK"nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK"nın 53/1-2-3, 58/9, 63.maddeleri gereğince mahkumiyetine ilişkin kurulan hükme yönelik ... vekilinin istinaf başvurusunun katılan sıfatı bulunmadığından CMK"nın 279/1-b. maddesi gereğince reddine, diğerbaşvurulara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile CMK"nın 280/2. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak sanığın beraatine

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı bakımından 477 sayılı Kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki 698 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Başbakanlık kurumuna yapılacak tüm atıfların Cumhurbaşkanlığı kurumuna yapılacağı göz önünde bulundurularak, sanıklar ..., ... ve ... bakımından duruşmalı olarak dosya incelendi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre;
I- Katılan ... Bakanlığının atılı suçlardan doğrudan doğruya zarar görmediği ve davaya katılma hakkı bulunmadığı cihetle, istinaf başvurusunun CMK"nın 279/1-b. maddesi gereğince reddine ilişkin kararlar usul ve yasaya uygun bulunmakla, red kararlarının CMK"nın 298. maddesi uyarınca ONANMASINA,
II- Diğer temyiz talepleri yönünden;
Temyizin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih 2018/7103 Esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000"in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dâhil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74"ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000"e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4"ü asker, 63"ü polis ve 183"ü sivil olmak üzere toplam 250"den fazla kişi şehit edilmiş, 23"ü asker, 154"ü polis ve 2.558"i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK"nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi içinde yer alarak iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK"nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
Hukuk normları, ya yasaklayıcı norm ya da emredici norm olarak ortaya çıkarlar. Yasaklayıcı norm, belli bir hareketin yapılmasını yasaklar. Zira yasaklanan hareketin yapılması halinde bir hak ihlali söz konusu olacaktır. Ceza kanunlarındaki suçların çoğu yasaklayıcı normun ihlal edilmesiyle işlenen suçlardır. Yasaklayıcı normun ihlali ancak icrai bir hareketle gerçekleştirilebilir. Emredici norm ise, belli bir hareketin yapılmasını emreder. Bu hareket yapılmadığında bir hak ihlal edilmiş olacaktır. Bu nedenle ihmali suçlar cezayı gerektiren emredici normlara karşı gelmek suretiyle işlenebilir. Bu doğrultuda Ceza Kanunumuzun özel kısımda suçlar çeşitli şekillerde tasnif edilirken, ayrımlardan birisi de gerçekleştirilen hareketin şekline göredir. Bunlar icrai suç ve ihmali suç olarak ayrıma tabi tutulmuştur.
"İhmali ifade etmek üzere; olumsuz, menfi, negatif, hareket; icrai ifade etmek üzere de olumlu, müspet, pozitif hareket terimlerine rastlanmaktadır" (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, 2006 baskı, syf.69).
Hukuksal yararlara saygı gösterilmesi gereği iki şekilde ihlal edilebilir. İlki, bir hukuki yarara tecavüz teşkil edilen bir hareketin yapılması, ikinci olarak da hukuki yararı koruyan hareketin yapılmaması suretiyle (Gössel, 323). Bununla beraber garantörsel ihmali suçları da bu ayrıma dahil ederek üçüncü bir ayrım yapılabilir. Nitekim icra ve ihmal ile işlenebilen suçların yanısıra hem icrai hem de ihmali hareketlerle işlenebilen suçlar da söz konusu olabilir (Hakeri, Age, syf. 70).
İhmal, Türkçe sözlükte; “gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, savsama, önem vermeme” olarak, Osmanlıca-Türkçe büyük lügatta da “ehemmiyet vermemek, yapılması lazım işi sonraya bırakma, dikkatsizlik, başlayıp bırakmak, terk etmek” şeklinde açıklanmaktadır.
İhmali suçlar iki gruba ayrılmaktadır. Birinci grup gerçek ihmali suçlar olup “ihmali hareketin bizzat suç tipinde gösterildiği suçlardır.” Bu suçlarda tipiklik, kanunda tarif edilen belli bir emredici normun kasten yerine getirilmemesiyle gerçekleşir. İhmali davranışın sonucunda ayrıca bir neticenin meydana gelmesi bu suçların oluşması için zorunlu değildir. Geçek olmayan ihmali suçlar ise, “tipe uygun bir neticenin engellenmemesi suretiyle gerçekleştirilen suçlardır.” Fakat bunun için failin özel bir hukuki yükümlülük (garantörlük) altında bulunması gerekir. Ancak garantör olan bir kimse gerçek olmayan ihmali suçun faili olabileceğinden, bu suçlar gerçek özgü suçlardır. Ceza kanununda düzenlenen her suç hem icrai hem de ihmali hareketle işlenebilir. Kural olarak icrai hareketle işlenebilen bir suçun ihmali hareketle de işlenebilmesine gerçek olmayan ihmali suç denmektedir. Keza bir suçun kanuni tanımında belli bir davranışta bulunma veya belli bir neticeye sebebiyet verme cezalandırılmaktadır. Gerçek olmayan ihmali suçlar neticeli suçlardır. Bu suçlarda, mutlaka neticeyi önleme yönünden hukuki yükümlülük bulunması gereklidir.
Öğretide icrai hareketle işlenebilen bir suçun ihmali davranışla da işlenebildiğinin kabulü için, görünüşte ihmali suçlara ilişkin bir düzenlemenin genel hükümlere konulmasında zorunluluk olduğu görüşü şu gerekçe ile ileri sürülmüştür; "...icrai hareketle işlenen suçların hangi koşullarda ihmali hareketle de işlenebileceğinin, yani ihmalin icraya eşdeğerlik koşulunun kanunun genel hükümler kısmında yapılacak bir düzenleme ile belirlenmesi gerekirdi. Ancak yeni TCK"da ihmali hareketin icrai harekete eşdeğer sayılacağı haller belirli bazı suçlarda sınırlı olarak öngörülmüştür. Bunlar, kasten öldürme, kasten yaralama ve işkence suçlarıdır. Bunların dışında kalan suçların ihmali bir hareketle işlenmesi durumunda failin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı hususu tartışmalı hale gelmiştir. Kanaatimizce kanunilik ilkesi açısından, görünüşte ihmali suçlara ilişkin bir düzenlemenin genel hükümlere konulmasında zorunluluk vardır. Mevcut düzenlemeye göre, ihmali hareketle işlenebileceği açıkça belirlenemeyen suçların ihmali hareketle işlenmesi mümkün değildir. Kanun koyucu sadece bu suçların kanuni tanımında açıkça ihmali hareketi icrai harekete eşdeğer gördüğünü belirtilmiştir. Dolayısıyla bunların dışında kalan suçların ihmali hareketle işlenebileceğini kabul etmek kanunilik ilkesine aykırı olabileceği gibi, kanun koyucunun iradesiyle de çelişecektir." (-Üzülmez TCK. Genel Hükümler 9. baskı, syf. 381-382, atfen, Öztürk/Erdem, kn. 171, 5237 sayılı TCK. syf. 180, Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler 12. basım, syf 145)
Gerçek olmayan ihmali suçların tamamlanabilmesi için tipe uygun neticenin meydana gelmesi gerekir. Ancak, netice de faile objektif olarak isnat edilebilmelidir. İcrai suçlarda objektif isnadiyet, failin neticeye sebebiyet vermesini gerektirmektedir. İhmali suçlarda da nedensellik bağı ve objektif isnadiyet sorumluluk için şarttır. Ancak, icrai suçlarda olduğu gibi netice hareketin fiziki bir sonucu olmasından ziyade, hukuken beklenen hareket yapılmış olsaydı tipe uygun neticenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bakılmalıdır. Başka bir deyişle, ihmali hareket olmasaydı, yani icrai bir hareket yapılsaydı netice meydana gelmeyecekti denilebiliyorsa, ihmali hareketle netice arasında nedensellik bağı vardır. Aksi taktirde ihmali hareketten doğan sorumluluğun sınırlarının aşırı şekilde genişletilmesi söz konusu olacaktır. Neticenin önlenmesi hususundaki yükümlülük “koruma yükümlülüğü” veya “gözetim yükümlülüğü” olarak adlandırılmaktadır. Garantörlük kavramı olarak ifade edilen bu durum; kanundan, sözleşmeden ve kendisinin yaratmış olduğu tehlikeli durumdan kaynaklanabilir.
Ayrıca sorumluluk için nedensellik bağının da bulunması gereklidir. Yani fail, yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen neticeyi önleyemeyecek idiyse ihmali davranış sonrası gerçekleşen neticeden sorumlu tutulamayacaktır.
15 Temmuz 2016 günü Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla gerçekleştirilen darbe teşebbüsüne doğrudan icra hareketleri ile katılmasalar da, gerek Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan, gerekse bu örgütsel faaliyeti destekleyen askeri personelini, TSK İç Hizmet Kanunun 24 ve 75. maddeleri ile Askeri Ceza Kanununun 139. maddesinin, zarar tehlikesini/neticeyi önleme yönünden hukuki yükümlülük altına soktuğunun kabulü gerekir.
TCK"nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Bu kalkışmaya iştirak edenlerin eylemlerinin, 5237 sayılı TCK"nın 309, 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturacağında kuşku yok ise de, aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun (TCK"nın 309. md.) tüm unsurlarıyla gerçekleştiği somut olayda sanıkların ayrıca, Türk Ceza Kanununun 311. ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılmaları imkanı bulunmamaktadır.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
Fakat Anayasasının 137/3, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/4 ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B maddeleri, TCK"nın 30. maddesi bağlamında birlikte değerlendirildiğinde, askeri bir hizmete ilişkin olmak kaydıyla mutlak itaat kuralı gereğince konusu suç teşkil eden emrin yerine getirilmesi halinde de hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında hata kurumunun olaysal olarak değerlendirilmesi ve şartları oluştuğunda uygulanması mümkündür.
III-İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen somut olay ve hukuki açıklamalar çerçevesinde sanıklar hakkında kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Eğitim Doktrin Komutanlığında, suç tarihi itibariyle Orgeneral ..."na bağlı olmak üzere sanık Korgeneral ... Muharebe ve Muharebe Eğitim Destek Komutanı, sanık korgeneral ... Okullar Komutanı, sanık ... EDOK Kurmay Başkanı, Tuğgeneral ... ise ona bağlı olarak Harekat Eğitim Öğretim Başkanı olarak görev yapmaktadır. EDOK komutanlığı Türk Silahlı Kuvvetlerinde değişik sınıflardan askeri personelin eğitiminden sorumlu olup muharip sınıfların okulları sanık Korgeneral ...’e bağlıdır. Korgeneral ... ise dört askeri lise ve üç meslek yüksek okulundan sorumlu bulunmaktadır. Darbe girişiminde bulunan kişilerce hazırlandığı anlaşılan sözde sıkıyönetim direktifi ekinde yer alan atama listesinde EDOK Komutanı Orgeneral ..., Korgeneral ... ve Tümgeneral ... KKK Emrine alınmışlardır. Bu listeye göre EDOK Komutanlığına ..., Kurmay Başkanlığına ise ... atanmıştır.
1-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında kurulan hükümlerin incelenmesinde;
EDOK karargahında Binbaşı rütbesiyle görev yapan ve darbe sabahı 05.00 sıralarında evinden çıkarak kaldığı lojmanlara yakın Zırhlı Birlikler Komutanlığına darbenin bastırılmasına yardımcı olmak maksadıyla giden ve bu amaçla faaliyette bulunduğunun aksine delil bulunmayan sanık ... ile her ne kadar sözde sıkıyönetim atama emrinde Eğitim Kolordu Komutanı olarak atanmış ise de örgütsel bağı ortaya konamadığı gibi darbe sırasında girişime karşı emirler verdiği anlaşılan sanık ...’nun beraatine dair kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından;
15.07.2016 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Harekat Eğitim ve Öğretim Başkanı (Tuğgeneral) olarak görev yaparken, Yurtta Sulh Konseyi tarafından hazırlanan Sıkıyönetim Atama Listelerinde K.K Eğitim Ve Doktrin Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak atanan,Yurtta Sulh Konseyi tarafından hazırlanan ve darbe gecesi aralarında iletişim amacıyla kullanılacak olan "Birlik, Telsiz çağrı kodları, İrtibat personeli başlıkların yer aldığı liste"de 13. sırada (B5) Koduyla yer alan ve bu listede gerçekleştirilmesi planlanan kalkışmada başkent Ankara"da Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık ve Bakanlıkların, Askeri Kuvvet Komutanlıklarının bulunduğu Devlet Mahallesindeki general tutuklamaları ile görevlendirilen, bu doğrultuda darbenin başladığı ilk anlardan itibaren üniformalı olarak bağlı bulunduğu Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Kurmay Başkanlığına giderek, burada kendi savunmalarından da anlaşılacağı üzere çevre güvenliğiyle ilgili gerekli faaliyetlerde bulunan, ancak darbenin başarısız olduğu anlaşılmaya başlandığı gece yarısı saatlerinden sonra karargahından ayrılan, darbenin tamamen bastırıldığı ve suça aktif olarak katıldığı belirlenen askeri karargahta ve şehirlerin kritik noktalarına inmiş bulunan subayların yakalanma işlemleri tamamlanmasından sonra karargahına geri dönen, karargahına geri döndükten sonra da takip eden saatlerde Genelkurmay Karargahında darbeye katıldıklarından bahisle haklarında; cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs suçundan dolayı yargılamalar bulunan generaller ... Dişli ve ..."la darbe günü olan 15 Temmuz 2016 günü ihtilalden saatler öncesinde gerçekleştirdiği gibi, yine irtibata geçen, gözaltına alınmasından sonra yapılan aramalarda, darbeye aktif olarak yer alan diğer subaylarda ele geçirildiği gibi üzerinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarına özel olarak dağıtıldığı anlaşılan 1 Amerikan Dolarları ele geçirilen, emir eri Ulaştırma Onbaşı ... "ın beyanlarından da anlaşılacağı üzere sabah saatlerinde saat tornavidası isteyip makam odasının arkasında bulunan dinlenme odasına geçerek beraberinde çalışanlar tarafından daha önceden hiç görülmediği anlaşılan bir cep telefonunu parçalara ayırarak imha eden sanık ..."nun, örgütsel faaliyet kapsamında işlenen anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren, görev paylaşımı bağlamında ve icra hareketleri kapsamında gerekli hazırlıkları yapan sanığın suçun icrasında üstlendiği rolü, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel katkısı da göz önünde bulundurulduğunda fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduğunun kabulü ile “müşterek fail” olarak TCK"nın 37. maddesi delaletiyle 309. maddesinden mahkumiyetlerine dair kabul ve uygulamada, özellikle sanığın sübutu kabul edilen eylemlerinin, Anayasayı ihlal suçunu teşkil ettiğinde kuşku bulunmamasına, suçun icra hareketlerini müşterek fail olarak gerçekleştiren sanıklarla birlikte, hükumeti düşürüp yönetime el koymayı amaçlayan suç organizasyonu içinde yer aldığının anlaşılmasına nazaran eylemlerinin suç teşkil etmediği ve/veya suç teşkil ettiğini bilmediklerine dair savunmalarının reddedilmesinde ve TCK 24/1-4, 30. maddelerinin tatbik şartlarının bulunmadığının kabulünde konumu, rütbesi ve mesleki tecrübeleri itibariyle hukuki isabetsizlik görülmediğinden;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, sanık ...’nun silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz 2016 günü ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden, özellikle Tük Silahlı Kuvvetlerinde oluşturduğu "mahrem" yapılanmanın kullandığı kamu gücü, silah, vasıta ve mühimmattan istifade ederek planlayıp icra ettiği Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs suçuna, sübutu kabul olunan, iştirak iradesi kapsamında ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve konumuna uygun, amaca hizmet eden ve neticeye katkı sunan eylemlerinin, amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenmiş, sanığın Anayasayı ihlal, suçunun sübutu kabul ve vasfı tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, yine sanıklar ... ve ..."nun üzerine yüklenen suçları işlediğinin sabit olmaması nedeniyle gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, sanık ve müdafileri ile katılanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi ve T.C. Başbakanlık (Cumhurbaşkanlığı) vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmemekle CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davalarının esastan reddiyle, mahkumiyet ve beraate ilişkin hükümlerin ONANMASINA,
2-Sanıklar ..., ..., ... haklarında kurulan hükümlere gelince;
A- Sanık ... hakkında usul yönünden yapılan incelemede;
a-Tutuklama kararı yönünden:
Sanık ..."in Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin
incelemeye konu kararı ile beraatine ve salıverilmesine karar verilmesinden sonra itirazen aynı mahkemenin 21. Ceza Dairesinin 16.01.2020 tarih, 2020/15 D.iş sayılı kararı ile tutuklandığı anlaşıldığından temyiz kapsamında kalan iş bu kararın da tartışılması gerekmektedir.
Konuyla ilgili yasal düzenlemeler şöyledir:
Hükümden önceki kararların temyizi
Madde 287 –  (1) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir. 
Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri
Madde 104 – (1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir. (2)
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re"sen de verilebilir.
Usul Madde 105 – (Değişik: 25/5/2005 – 5353/13 md.)
(1) 103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/23 md.) 103 üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca yapılan istemler hariç olmak üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından bu süre yedi gün olarak uygulanır. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/15 md.) Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir.
İtiraz olunabilecek kararlar
Madde 267 –   (1) Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
İtiraz usulü ve inceleme mercileri
Madde 268 –   (1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla  tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir.
e) Bölge Adliye Mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler. 
Karar
Madde 271 – (1) Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.
(2) İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.
(3) Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.
(4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
Duruşmanın sona ermesi ve hüküm
Madde 223 –  (1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.
(2) Beraat kararı;
a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,
Hallerinde verilir.
Şüpheli veya sanığın salıverilme istemlerini düzenleyen 5271 sayılı CMK"nın 104/2. maddesi, “Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Red kararına itiraz edilebilir.” şeklinde iken, 20.11.2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nın 93 üncü maddesiyle bu fıkrada yer alan “Ret kararına” ibaresi “Bu kararlara” şeklinde değiştirilmiş, daha sonra bu hüküm 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 88 inci maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır. Böylece gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında verilen tutukluluğun devamı veya salıverilme/tahliye kararlarına itirazın önü açılmıştır. Keza bu istemlerle ilgili usule ilişkin anılan yasanın 105. maddesi de paralel bir düzenleme içermektedir.
Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.(5271 sy.CMK madde 267/1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie yapılır.(5271 sy.CMK madde 268/1) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.(5271 sy.CMK madde 268/2) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler. (5271 sy.CMK madde 268/3) İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.(5271 sy.CMK madde 271/2) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.(5271 sy.CMK madde 271/4)
Yukarıda yer verilen yasal düzenleme ve değişiklikler nazara alındığında, kovuşturma evresinde de mahkemenin verdiği salıverilme kararlarına karşı itirazın mümkün olduğu ve itiraz üzerine kararı veren mahkemenin kararını düzeltmemesi halinde, itiraz merciinin itirazı yerinde görürse, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar vereceği söylenmelidir. Bu cümleden olarak, kovuşturma evresinde mahkemenin verdiği salıverilme kararlarına karşı vaki itirazı inceleyen merciin, itirazı yerinde görürse ve şartları oluşmuşsa salıverilen sanığın tutuklanmasına karar vermesi durumunda usulen geçerli bir tutuklama kararından bahsetmek mümkündür. Ne var ki, derece mahkemelerince yapılan yargılama sonunda verilen beraat hükmüyle beraber salıverilen sanığın, itiraz üzerine yeniden tutuklanmasına ilişkin mercii kararının; yasal olarak geçerli/usule uygun ve fakat duruşmanın sona ermesi üzerine ulaşılan sonuç olarak verilen beraat hükmünün usulünce temyiz mercii tarafından kaldırılmadıkça, özgürlük ve güvenlik hakkına en ağır müdahale olması itibariyle en son çare olarak başvurulabilecek bir koruma tedbiri olarak uygulanabilen tutuklama kurumunun; “geçici olma”,“araç olma” özellikleri ile “görünüşte haklılık” şartı yönünden ve CMK 104/2. maddede yapılan değişikliğin amacına uygunluk bakımından içerik itibariyle sorunlu olduğu her türlü tartışmadan vareste ise de, Dairenin denetim ve değerlendirmesi sonucunda, sübut bulan suçun nitelik ve mahiyeti ile mevcut delil durumu itibariyle tutuklu yargılanma şartlarının gerçekleştiği görülmekle tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
b- İlk Derece Mahkemesince verilen mahkumiyet kararının, istinaf edilmesi üzerine Bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın beraat kararı olarak düzeltilmek suretiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilip verilemeyeceği yönünden;
Olayla ilgili yasal düzenlemeler şöyledir:
Bölge Adliye Mahkemesinde inceleme ve kovuşturma
Madde 280 – (1) Bölge Adliye Mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,….
g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir. 
(2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda Bölge Adliye Mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya İlk Derece Mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar....Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi
Madde 303 – (1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:
Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.…. Hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi, özü itibariyle uyuşmazlık hakkında maddi ve hukuki yönleri tekrar ele alınarak yeni bir karar verilmesi anlamına geldiğinden bir tür “ıslah”tır.(Yenisey İstinaf ve tekrar Kabulü sh.189,Centel/Zafer Ceza Muhakemesi Hukuku sh 359) Esas itibariyle istinaf kanun yolunda aslolan bozma yerine ıslahtır.Bu şekilde ıslah olunan karar, bir bütün olarak yeni bir karar olmayıp ilk derece mahkemesi kararında tespit olunan maddi ve/veya hukuki meseleye ilişkin hataların düzeltilmesi sonucunda ortaya çıkan ve ilk derece mahkemesi kararı üzerine bina edilen kısmi bir hükümdür.(Birtek Fatih Ceza Muhakemesinde İstinaf sh.235)
Hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi kararı, kural olarak İlk Derece Mahkemesi kararı üzerine bina edilen, incelenen kararda kısmi değişiklik yapılarak veya yeni bir hüküm fıkrası eklenerek verilen bir karardır.
Ancak İlk Derece Mahkemesinin hükmü mahkumiyet iken, İstinaf mahkemesi duruşma açılmasına ihtiyaç duymaksızın CMK 303/1-a maddesi gereğince beraat kararı verip hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine kararı vermiş ise bu kararın hüküm niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Bu itibarla CMK 280/1-a,b,c maddesi kapsamında duruşma açılmaksızın verilen istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine ilişkin kararın, maddi vakıanın belirlenmesi bakımından yeni delil ikamesini veya mevcut delillerin yeniden takdir edilmesini gerektirmeyen hallerle sınırlı olduğunun kabulü gerekmektedir. Doktrinde de, CMK m. 280/1-a (CMK m. 303/1-a) hükmü uyarınca “olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması” gerekçesiyle hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı, bu türden durumlarda duruşma açılması ve bir öğrenme yargılaması yapılması gerekeceği görüşü savunulmaktadır.(Kaymaz Seydi Ceza Muhakemesinde İstinaf sh.132, Balcı/Öztürk Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz sh 165) Yargıtayın CMK m. 193/2 (ve CMK m. 223/9) hükmünün uygulanmasında derhal beraat kararı verilmesi) bakımından dahi “delil takdiri gereken hallerde” savunma alınmaksızın ve sanık sorguya çekilmeksizin beraat kararı verilemeyeceğini kabul ettiği nazara alındığında CMK m. 280/1-a hükmü kapsamında duruşma açılmaksızın ve delil takdiri yapılmaksızın sadece dosya üzerinden inceleme yapılarak sanığın savunması alınmaksızın mahkumiyet kararı verilebileceğini kabul etmenin ceza muhakemesinin temel ilkelerine aykırı olacağı izahtan varestedir.(Birtek Fatih Ceza Muhakemesinde İstinaf sh.235)
Şu hale göre İstinaf Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesince verilen mahkumiyet hükmünü maddi vakıanın sübutu yönünden isabetli bulmakla birlikte, sübutu kabul edilen maddi vakıaya bağlanan hukuki neticenin hatalı olduğunu düşünmekte, mesela eylemin kanunda suç olarak düzenlenmediği ya da suç olmaktan çıkarıldığı kanaatinde ise incelenen hükmün bütünü kaldırılmaksızın sadece hukuki meselenin çözümüne ilişkin mahkumiyet yerine beraat kararı verebilecektir. Yerleşik Yargıtay uygulaması da böyledir.
Bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen mahkumiyet kararının istinaf edilmesi üzerine, delillerin hatalı değerlendirildiği mülahazasına istinaden 5271 sayılı CMK"nın 223/2-e maddesi gereğince yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması gerekçesiyle duruşma açılmaksızın “sanığın beraatine karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi usule ve yasaya aykırı olduğundan,
B- Sanıklar ..., ..., ... hakkında esas yönünden yapılan incelemede;
a-Suç tarihinde Eğitim Doktrin Komutanlığında, Orgeneral ...’nun vekili pozisyonunda korgeneral rütbesiyle Muharebe Eğitim Destek Komutanı olarak görev yapmakta iken, sözde Sıkıyönetim Atama Listelerinde ""K.K.K Emrine" alınan, FETÖ/PDY ile irtibatı bağlamında,
-... ..."ün kasasında bulunan belgeler arasında yer alan ve sanık ... hakkında Paralel Devlet Yapılanması (PDY-PÖ) mensubu olduğuna dair iddiaların bulunduğunu belirten MİT Müsteşarlığından 23.06.2015 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına gönderilen Çok Gizli Kişiye Özel ibareli 004141 nolu yazı;
-EGM"den gelen ve 2015 yılında güvenilir kaynaklardan elde edilen bilgilerde sanığın PDY (Paralel Devlet Yapılanması)"ye müzahir olduğu şeklinde istihbari bilgilerin olduğuna dair yazı,
-Sanığa ait dokümanlar üzerinde yapılan incelemeye ilişkin Ankara İl Emniyet Müdürlüğünün 07.12.2018 tarihli 50679 sayılı inceleme ve tespit tutanağı,
-Yarbay ..."ün, Diyarbakır"da görevli iken Ankara"ya tekrar atamasının yapıldığını, dönemin 4. Kolordu Komutanı ..."in referansı ve FETÖ"cü tayin subayı Binbaşı ... HANÖNÜ tarafından atamasının yapılıp ..."in personeli kendi emrine aldığına dair BİMER"e yapılan 02.04.2018 tarihli ihbar,
-Naci SEFEROĞLU"nun, ..."in de FETÖ yapılanması içerisinde yer aldığına dair savunması,
-Tuncay KALENDER isimli bir şahsın gönderdiği ve TSK"da paralel yapının başının ... olduğuna ve Üsteğmenliğinden beri bu örgüt için çalıştığına dair bir e-posta,

-Akın TÜRKOĞLU isimli (ancak ihbarı yapan kişinin gerçek isminin olmadığı) şahıs tarafından BİMER"e gönderilen 25.05.2015 tarihli ve Genelkurmay Personel Başkanı ..."in Fethullahçı yapının TSK içindeki üst düzey isimlerinden olduğuna dair ihbar,
-Oğuzhan KÖKSAL isimli şahıs tarafından, ..."in paralelci yapı içerisinde yer aldığı, ... ve paralelciler tarafından bir kısım askerlerin tasfiye edildiği, kripto paralelcileri ön plana çıkardığı, kritik görevlere gelmelerini sağladığı şeklindeki Genelkurmay iletişim mail adresine gönderilen ihbar,
-Emekli Tankçı Bnb. Saim OYGUCU"nun, Tümg. Salih SEVİL ve ..."in Fethullah Gülen cemaatinden olduğuna dair BİMER müracaatı,
-Selçuk ... "in, ..."in teşkilatta Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı ile tanındığı, bunun genel bir dedikodu olduğuna dair Polatlı CBS"deki 20.07.2016 tarihli savunması,
- ..."ın, FETÖ uygulamaları nedeniyle mağdur olunca yaptığı araştırmalarda ... ile alakalı örgüt bağlantısının olduğuna ilişkin iddialar olduğu, kendisi askeriyenin personel atamaları ile ilgili önemli birimlerde görev yaptığı için FETÖ"cü askerlerin TSK"da yuvalanmasında fonksiyonunun olabileceğini değerlendirdiğine dair Ankara CBS"nin 2016/103577 Sor. sayılı dosyasında vermiş olduğu 25.05.2017 tarihli ifade,
-... ... tarafından, 2014 yılında Per. Daire Başkanının ... olduğu ve astsubaylıktan subaylığa geçiş sınavlarında o sene mülakatın kamera kaydına alınması gerekirken bunun yapılmadığı ve kendilerine mülakatta aldığınız puanın hiçbir önemi yok, biz istediğimizi alırız şeklinde beyanda bulunulduğuna dair BİMER"e gönderilen 03.08.2016 başvuru tarihli ve 904241 başvuru sayılı ihbar,
-... ... isimli şahsın, kendisinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından TSK"dan emekli olmaya zorlandığı, kendisi ile ilgili soruşturmayı yapanlar arasında Korg. ..."in de bulunduğuna dair 09.08.2016 başvuru tarihli, 950063 başvuru sayılı dilekçe,
-..."ın, eşinin Kara Kuvvetleri Komutanlığında 2014 yılında astsubaylıktan subaylığa geçiş sınavına müracaat ettiği ve yazılı sınavı kazandığı, ancak mülakatı geçemediği, o dönemde Personel Başkanının ... olduğu, bu şahısların FETÖ ile bağlantılı olduklarını beyan ettiği 15.08.2016 tarihli, 965300 sayılı BİMER başvurusu,
-..."in, Tank Taburunda görevliyken 29.08.2015 tarihinde sözleşmesinin yenilenmediğini, sicil amirleri arasında yer alan ..."in FETÖ terör örgütüne mensup kişilerden olduğunu ve bu konuda diğer amirleri gibi ..."den de şikayetçi olduğunu beyan ettiği Kara Kuvvetleri Komutanlığına hitaben el yazısı ile yazılmış dilekçe,
-... ..."ın, Korg. ..."in daha öncesinden FETÖ"cü olduğunu duyduğu, kolayca terfilerini alıp kritik görevlere getirildiği, darbe gecesi kendi komutasındaki unsurların darbeye katılmasına rağmen telefonla TV"lere bağlanarak kendisine bağlı EDOK Komutanlığında çok az bir unsurun darbeye katıldığını ve sabaha kadar bu isyanı bastıracaklarını anlattığı, bu açıklamalarından arkadaşlarına zaman kazandırmayı amaçladığına dair, Burdur CBS"nin 2016/6493 sayılı soruşturma dosyasında vermiş olduğu savunması gibi çeşitli dilekçe, ifade, ihbar ve e-postalar bulunan,
-Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunun 2016/103566 sayılı soruşturma kapsamında Adli Emanetin 2017/3576 sırasında kayıtlı ... ..."ün kasasında el konulan belgeler arasında 13 Temmuz 2015 tarihli emeklilik dilekçesine rastlanan;
-Darbeye teşebbüs tarihi olan 15 Temmuz 2016 tarihinde çok kısa süre önce 13 Temmuz 2016 tarihinde haklarında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/1 Esas sayılı dosyasında Anayasayı ihlal suçundan dolayı kamu davası devam etmekte bulunan ve EDOK Komutanlığına bağlı Ankara iline 70 kilometre mesafede bulunan ve suç tarihinde kalkışma eyleminde bulunan birlikler içerisinde yer alan Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ve Topçu ve Füze Okul Komutanlığına giderek Yurtta Sulh Konseyi tarafından hazırlanan atama listesinde; ihtilale teşebbüs gecesi ihtilali gerçekleştirme amaçlı olarak Ankara şehir merkezine 60"ın üzerinde tankı çıkmış bulunan Ankara ili Merkez Mamak ilçesinde bulunan 4. Kolordu Komutanlığına sözde ataması yapılan ve ihtilale teşebbüs gecesi de bu atama emrine uyarak Polatlı"daki birliğinden ayrılıp, Mamak"taki 4. Kolordu Karargahına gelip, darbeye teşebbüs girişimiyle ilgili bizzat icrai faaliyetler yürütmekten yargılanan o tarih itibariyle general rütbesindeki ... ve yine ... ile içeriği belirlenemeyen bir görüşme yapan ancak sanık savunmalarında 13.07.2016 tarihinde Polatlı Topçu ve Füze Okuluna ilgili resmi yazışmalarının da tam olarak yapılarak gerçekleştirildiğini bildirdiği ziyaretinde ... ve darbe gecesi Ankara Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığına atanan ve darbeye fiilen iştirak ettiği iddia olunan 58. Topçu Tugay Komutanı ... tarafından karşılandığını, burada seyir binasının gezildiğini, atış yapıldığını ve öğlen yemeği yediklerini, ziyaretin gizli değil resmi olduğunu ve açık alanlarda, çevrelerinde çok sayıda tanıkla gerçekleştirildiğini ifade eden,
- 15.07.2016 günü akşam saatlerinden öncesinde saat 14:30 sıralarında Genelkurmay Başkanlığına giderek o tarihte Genelkurmay Başkanlığı Personel Plan Yönetim Daire Başkanı olarak görev yapan ve sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu, sözde Yurtta Sulh Konseyi adına sıkıyönetim emir ve talimatlarını bizzat imzalayarak basına ve askeri birliklere gönderdiği iddiasıyla Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 Esas sayılı dosyasında cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzenin yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etme suçundan dolayı kamu davası devam etmekte bulunan ... ..."le yüzyüze içeriği belirlenemeyen görüşme yapan ancak 15.07.2016 günü ... müsteşarı ..."yla görüşme yapmak üzere geldiği Genelkurmay karargahında karşılaştığı sözde sıkıyönetim direktifinin altında imzası bulunan ve başka dosyada yapılan yargılamada darbe girişiminin planlayıcısı ve yöneticisi konumunda olduğu iddia olunan suç tarihinde Genelkurmay Personel ve Plan Yönetim Daire Başkanı olarak görev yapan Tuğgeneral ... ..."le bir görüşme yapmıştır. Sanık bu görüşmede kendisine yurtdışı gezisi için izin verdiklerinden dolayı ... ..."e teşekkür ettiğini, o sırada gündeme gelen albayların emekli edilmesiyle ilgili tasarıyı eleştirdiğini, sıradan ve mesleki konuları konuştuklarını ifade etmiştir. Samimi havada geçtiği anlaşılan görüşmeden sonra sanık ... Müsteşarı ..."yla seyir binası hakkında görüşmüştür. İlk Derece Mahkemesi kararında darbenin planlanması aşamasıyla ilgili olarak yapıldığı ifade edilen görüşmelerin içeriğinin belirlenemediği ve sanık savunmasının aksine delil bulunmadığı anlaşılan,
-15.07.2016 günü akşam saatlerinde başlayan kalkışma sırasında görevde bulunduğu halde komutanlığını yaptığı birliğe gitmeyen,
-Ankara şehir merkezine darbeye teşebbüs amacıyla tankların çıkarılmış bulunduğu Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığına gelerek darbe nedeniyle faaliyete başlayan general ve subayların etkisiz hale getirildiklerini ve gözaltına alınıp ayrı ayrı bölmelere konulduklarını öğrendikten sonra, burada ihtilale teşebbüsün bastırılması ile ilgili hiçbir faaliyet gerekmeyecek bir zamana gelindiğinde, saat 07:00 sıralarında belirtilen birliğe gelerek bu birlikteki gözaltına alınmış bulunan sözde Sıkıyönetim Atama Listelerinde komutan olarak görevlendirilmiş bulunan General ... ... ve diğer subayların ayrı ayrı tutulduğu bölmelerin olduğu koridora çıkıp, kalkışmada bulunan subayların, darbeye kalkışanların asker olmaları nedeniyle teslim edildiklerinde serbest bırakılma ihtimalinin yüksek olmasına rağmen polis kuvvetlerine teslim yerine, askeri birliklere teslimini isteyen sanıkla ilgili olarak olay günü yaşananlar şöyledir:
-Sanık 15.07.2016 akşamı İzmir"den dönen Orgeneral ..."nu kendisi birlik dışındayken yaptığı faaliyetler hakkında bilgi verdiği sırada;
Saat 19:00"da Zırhlı Birlikler Okul komutanı Tümgeneral ... sanığı arayarak Ankara Garnizon komutanı ve 4. Kolordu komutanı olan korgeneral ..."ın okula gelerek rutin dışı bir tank hareketliliği olup olmadığını sorduğunu söylediği, kendisine rutin dışı bir hareketlilik olmadığını ifade ettiğini söylemiştir. Sanık ... bu durumu huzurunda bulunduğu orgeneral ..."na iletmiştir. ... da ..."yla görüşmüş, rutin dışı bir tank hareketliliği olup olmadığını öğrenen komutanlar konunun üzerinde durmamıştır.
Saat 20:00"da sanık ... birliğinden ayrılarak evine gitmiştir.
Saat 21:00"da orgenaral ... birliğinden ayrılarak evine gitmiştir.
Saat 22:17"de sanığı arayan ... isimli tanıdığı sanığa İstanbul"da köprünün askerlerce kapatıldığını ifade etmiştir. Sanık, akabinde bir tank hareketliliği olduğunu öğrenmiştir.
Saat 22:44"te sanık durumu haberdar ettiği ve durum hakkında mesajla bilgi alışverişinde bulunduğu orgeneral ..."nun evinden zorla götürüldüğünü kendisini arayan eşi ..."ndan öğrenmiştir.
Saat 22:57"de sanık kendisinin de alıkonulacağı endişesiyle evini terk etmiştir. Yakın arkadaşı ..."yla evinin dışında buluşmuştur.
Saat 23:01"de sanık EDOK"a bağlı korgeneral ... Daysal"la görüşmüştür.
Saat 23:07"de sanık eski Genelkurmay başkanı emekli orgeneral ..."le darbe girişimi hakkında görüşmüştür.
Saat 23:08"de sanık akşam öğrendiği ihbar ve mevcut tank hareketliliği nedeniyle kendisine bağlı olan Zırhlı Birlikler Okul komutanı tümgeneral ..."u aramış ve durumunu öğrenmek istemiştir. Tümgeneral ..., sanığa gelen yeni bir emirle görevden alındığını, yerine tuğgeneral ... ..."in atandığını söylemiş, sanık kısık sesle emrin sahte olabileceğini iletmiştir. Bunun üzerine tümgeneral ... sanığa emrin MEDAH sisteminden geldiğini ve sahte olmadığını ifade etmiştir. Tümgeneral ..."un beyanına göre sanık yine kısık sesle kendisine peki demiştir.
Saat 23:15"te kendisine bağlı MEBS Okul komutanı tümgeneral ..."u aramış ve durumunu sormuştur. ..."un darbe girişimiyle ilgili bir bilgisi olmadığını öğrenmiştir.
Saat 23:30"da sanık arka arkaya Genelkurmay ve Kara Kuvvetlerini aramış, ancak kimseye ulaşamamıştır.
Saat 23:45"te sanık EDOK Eğitim Kolordu komutanı ... ..."le dışarıda buluşmuştur. Emekli Albay ... da yanlarındadır. Dışarıda bir parkta durum değerlendirmesi yapmışlardır.
Saat 00:20"de sanık emir astsubayından kendisine bağlı birlik komutanlarının telefon numaralarını almıştır.
Saat 00:24"te sanık yine tümgeneral ..."u aramış ve MEBS Okulunda görevli kursiyer teğmenlerin Akıncı Üssüne darbe girişimine katılmak üzere götürüldüklerini öğrenmiştir.
Saat 00:27"de sanık Isparta Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez komutanı tuğgeneral ..."yla görüşmüş, yapılan görüşmede Metin Arkaya kendisine Burdur ve Isparta sıkıyönetim komutanı olarak atandığını, ayrıca okulda komando eğitimi alan Kara Harp Okulu öğrencilerinin Ankara"ya sevk edileceğini ifade etmiştir. Bu görüşmede ayrıca sanığa Ankara Sıkıyönetim Komutanlığına sanığın emrinde görev yapan Polatlı Topçu ve Füze Okulu komutanı tümgeneral ... "nün atandığı bilgisi verilmiştir. Sanığın ..."yla yaptığı konuşma toplan 386 saniyedir.
Saat 00:35"te sanık emrinde görev yapan tümgeneral ... "yü aramış, konuşma 44 saniye sürmüş, sanık savunmalarında ... "ye sıkıyönetim komutanı olarak atanmasının rütbesi gereği mümkün olmadığını söylediğini ifade etmiştir. Sanık bu esnada halen dışarıda bulunmaktadır. Sanık Zırhlı Birlikler Okul Komutanlığının Kara Kuvvetleri Komutanlığının ve EDOK Komutanlığının önünden geçse de içeri girmek için bir teşebbüste bulunmamıştır.
Saat 02:00"da sanık Zırhlı Birlikler Okulunda albay rütbesiyle görev yapan ..."yle görüşmüş ve darbecilerin derdest edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ancak, ... sanığa bunun mümkün olmadığını ifade etmiştir.
Saat 02:01"de sanık aynı okulda albay olarak görev yapan ..."u aramış, darbecilerin emrine girmemeleri gerektiğini ifade etmiştir. Sanık aynı okulda alay komutanı olarak görev yapan albay ..."a mütakip aramalarına rağmen ulaşamamıştır.
Saat 02:30"da sanık korgeneral ..."la görüşmüş ve darbeciler tarafından yayınlanan sözde sıkıyönetim atama emrinde emre alındığını öğrenmiştir.
Saat 03:30"da dışarıda bulunan sanık bazı komutanların televizyonlara bağlanarak darbe karşıtı açıklamalar yaptığını öğrenmiş, bu saatten sonra albay ..."nun evine geçerek saat 03:30"dan itibaren birtakım televizyon kanallarına ulaşmaya çalışmıştır. Nihayet saat 04:47 ve 04:49"da televizyon kanallarına bağlanarak darbe karşıtı açıklamalarda bulunmuştur.
-Saat 05:10"da sanık Zırhlı Birlikler Okulunda alay komutanı olan albay ..."la konuşmuş ve darbe karşıtı emirler verdiğini ifade etmiştir.
-Saat 05:30"da sanık kendisinin televizyondaki açıklamalarını gören ve korgeneral ..."ü arayan ve Ankara"da en kıdemli korgeneral olan ..."in Lojistik Komutanlığında harekat merkezi kurarak darbe girişimine karşı mücadele ettiğini öğrenmiş, akabinde Lojistik Komutanlığına gitmiştir.
-Saat 06:30"da ... tarafından sanık ve ..."e darbecilerin teslim alındığı bilgisi verilmiştir. Korgeneral ..., sanıktan zırhlı birlikler okuluna giderek darbecilerin tutuklanmasına nezaret etmesini istemiştir.
-Korgeneral ..."in başka dosyada yer alan beyanlarına göre sanığa ayrıca Ankara"da darbecilerin elinde bulunan karargahlar ve komutanların kurtarılmasında kullanılmak üzere birlik bulması emri verilmiştir. Sanık bu bağlamda Bolu, Kayseri ve Isparta"daki birlik komutanlarıyla görüşmeler yapmış tek olumlu yanıt Isparta"da darbe girişiminde sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirilen Tuğgeneral ..."dan gelmiştir.
Saat 06:57"de sanıkla görüşen tuğgeneral ..., Isparta valisine dışarıya birlik sevk etmeyeceğine dair söz verdiğini, kendisinin izin vermesi halinde dışarıya birlik gönderebileceğini ifade etmiştir.
Saat 07:09"da Zırhlı Birlikler Okulunda darbecilerin derdest edilmesiyle ilgili bulunan sanık ... Isparta valisini aramış ve Ankara"da darbe girişimine karşı kullanılmak üzere birlik intikali için izin istemiş, ancak Isparta valisi tuğgeneral ..."nın darbe girişiminde yer alması ve gece Ankara"ya birlik sevk etmeye çalışması nedeniyle inandırıcı bulmadığını ifade ettiği talebi kabul etmemiştir.
Sanık aynı saatlerde Zırhlı Birlikler Okulundaki darbecilerin Merkez Komutanlığına teslim edilmesini istemiş, okulu gece vakti darbeciler tarafından evine gönderilen kurmay başkanı ..."a teslim ettikten sonra okuldan ayrılmıştır.
Bu durumda; sanık ... henüz akşam saatlerinde görüştüğü Zırhlı Birlikler Komutanı Tümgeneral ..."dan bir kalkışma ihtimali bulunduğunu öğrenmesi üzerine girişiminin başlangıcında önce onu aradığı, Başkent Ankara"nın kontrolünün sağlanmasında ve girişimin seyrinde hayati öneme sahip birliğin darbecilerin eline geçtiğini öğrendiği halde sivil yönetici ve kurumlarla temas kurarak birliğini kurtarmak ve darbe girişiminde kullanılmasını engellemek yerine tereddüt geçirerek Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri Karargahlarını aradığı, darbe girişiminin akamete uğrayacağını değerlendirdiği ana kadar darbe karşıtı emirler vermediği, aynı şekilde darbe girişimine karşı faaliyette bulunabileceği EDOK Karargahına gitmediği ve karargahla temas kurmadığı, bu eylemleri sonucu Başkent Ankara"nın büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığı, bununla birlikte KKK"lığı emrine alındığı anlaşılan sanığa darbecilerce eylem kurgusu içerisinde yer verilmediği ve sanığın ilerleyen saatlerden itibaren darbe karşıtı tutum içine girdiğinin anlaşılması karşısında, suç tarihi itibariyle Eğitim Doktrin Komutanlığında orgeneral rütbesiyle Muharebe ve Muharebe Eğitim Destek Komutanı olarak görev yapmakta iken, komutanın darbeciler tarafından derdest edilmesine, doğrudan kendisine bağlı muharip eğitim birliklerinden Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanının görevden alınarak genel planlama doğrultusunda Ankara"nın batısında hakimiyeti sağlamak üzere görevlendirilen birliğin yurtta sulh konseyince atanan ... ... ve diğer darbeciler tarafından aktif olarak kullanılması, Ankara"nın doğusunda hakimiyeti/işgali sağlamak üzere görevlendirilen Mamak 4. Kolordu Karargahında konuşlu birliğinin yine kendisine bağlı, asıl görev yeri Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ve Topçu ve Füze Okul Komutanlığı olan ... tarafından komuta edilmesine, Polatlı ve Eğirdir"deki birliklerinde de icra hareketleri başlamış olmasına rağmen etkin ve fiili bir karşı duruş ve faaliyet içinde olmadığı anlaşılan sanık ..."in,
b- FETÖ/PDY ile irtibatı bağlamında, yapıdan 2006 yılında koptuğunu, 1992-1993 yıllarında GATA’da öğretim görevlisi olan eniştesinin evinde sanığın cemaatçi olduğunu ismini hatırlamadığı bir kurmay yüzbaşıdan duyduğunu, kendisinin görevlendirildiği Malatya Kara Havacılık Alay Komutanı ... hakkında 2012 yılında yapılan bir soruşturmayla ilgili görüştüğü cemaat abisinin soruşturmanın kapatılmasını istemesi üzerine kendisinin o tarihte Kara Havacılık Komutanı olan sanık ...’i kast ederek o neden kapatmıyor o da cemaatçi değil mi dediğinde, örgüt sorumlusu olan abinin sustuğunu, bunun da söylediğinin doğru olduğu anlamına geldiğini, böylece ...’in örgüt üyesi olduğunu iyice anladığı şeklinde, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığında ifade veren gizli tanık Abdullah"ın beyanı bulunan sanıkla ilgili olay günü yaşananlar şöyledir;
Saat 22:10"da oğlu tarafından bulunduğu düğündeyken aranarak hareketlilikten haberdar edilmiştir. Akabinde karargahı tarafından aranarak anlaşılması güç emirlerin geldiği bilgisi kendisine verilmiştir.
Saat 22:52"de eşiyle birlikte EDOK Komutanlığına gelmiştir.
Saat 22:56"da damadı üsteğmen ..."la şahsi telefonundan görüşmüştür.
Saat 23:00"da Antalya"da bulunan Eğitim Tugay komutanı ... tarafından aranarak ülkede sıkıyönetim ilan edildiği kendisine bildirilmiş, tanık ..."nın beyanına göre sanık kendisine emrin gereğini yerine getirin demiştir.
Saat 23:01"de şahsi telefonundan üsteğmen ..."la yeniden görüşmüştür. Bu esnada Karargah nöbetçi subayı yarbay ... tarafından kendisine hazırlık ikazı ve birlik intikali, katılışlar, karargah sorumluluklarının belirlenmesi başlığını taşıyan emirler arz edilmiştir. Sanık, izinden dönen personellerle alakalı emrin çekilmesini isterken diğer emirlerin bekletilmesini istemiştir.
Saat 23:15"te sanığa sıkıyönetim direktifi arz edilmiştir. Emri inceleyen sanık,
kendisinin görevden alındığını görmüştür.
Saat 23:20"de tuğgeneral ... karargaha gelmiş, heyecan içerisinde darbe oldu demiştir. Sanık tuğgeneral ..."ya Eğitim Kolordu komutanı olarak atandığını, kendisinin ise emre alındığını ifade etmiştir. ... emri tanımadığını sanığa iletmiştir.
Saat 23:30"da eşine kendisinin de alınabileceğini ifade eden sanık eşinden evine gitmesini istemiş, emrin hukuksuz olduğunu beyan eden tuğgeneral ..."nun beyanı üzerine kendisine emirle alakalı nasıl bir işlem yapılması gerektiğini soran ..."e işlem yapılmaması emrini vermiş, gönderilen katılışlar belgesinin de geri çekilmesini istemiştir.
Muhtelif görüşmeleri yapan sanık kızının büyük panik yaşadığını belirterek kendisini arayan eşinin talebi üzerine 00:29"da karargahı terk etmiş, öncesinde bağlı birliklerden gelen telefonlarda nasıl bir işlem yapmaları gerektiğini soran birliklere ne cevap vereceklerini kendisine soran binbaşı ..."a bu şartlar altında bir emir veremem demiştir.
Saat 04:43"te kızının bir ziyarette bulunduğu, sıkıyönetim atama emrinde askeri mahkemelere atandıkları anlaşılan üstteğmenler ... ve ... çiftinin evinden ayrılarak karargaha geri dönmüştür.
Saat 05:20"de kendisini arayan korgeneral ..."le görüşmüştür.
Sabah saatlerinde orgeneral ... emriyle Kara Kuvvetlerinden ast birliklere çekilen darbe karşıtı emri aynı şekilde EDOK komutan vekili sıfatıyla ..."in isminin yazılı bulunduğu darbe karşıtı emri hazırlayarak ast birliklere çeken sanık saat 09:00"dan sonra Lojistik komutanı ..."in emriyle helikopter arayışına girmiş, 12:00"da kendisinden Genelkurmay"da esir kalan arkadaşları için pide yaptıracağı bahanesiyle araç talep eden üsteğmen ..."ya araç vermesini albay ..."ten talep etmiş, ancak talebi inandırıcı bulmayan ve sakıncalı bulan ... talebi kabul etmemiş, sanık da talebi inandırıcı bulmadığını, sorguladığını ve yerine getirmediğini beyan etmiştir.
Buna göre; sanık ..."in karargaha geldikten sonra darbeciler tarafından görevden alındığını öğrendiği, bu bilgi üzerine girişime karşı teslimiyetçi bir tutum aldığı, eşine kendisinin de alıkonulacağını söylediği, darbe karşıtı emir bekleyen astlarına bu yönde emir vermekten kaçındığı ve kişisel güvenliğini ön plana alarak karargahı terk ettiği, girişimin başarısız olacağını değerlendirdiği ana kadar da dönmediği, sanık ..."le aynı şekilde KKK"lığı emrine alındığı anlaşılan sanığa darbecilerce eylem kurgusu içerisinde yer verilmediğinin anlaşıldığı ve sabah saatlerinden itibaren darbe karşıtı tutum içerisine girdiği anlaşılan sanık ..."in,
c- Suç tarihi itibariyle K.K. Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Okullar Komutanı olarak görev yapmakta iken FETÖ/PDY ile irtibatı kesin olarak ortaya konulmamakla birlikte, Yurtta Sulh Konseyince gönderilen Sıkıyönetim direktifine ekli listede, görevine devam ettirilip ayrıca sıkıyönetim komutanı olarak atanan, kendisine bağlı askeri okul öğrencilerinin doğrudan darbenin icrai hareketlerine katıldığı halde anılan personelin konusu suç teşkil eden emre uymamaları hususunda sözlü ya da fiili herhangi bir aktif rol üstlenmeyen, darbe gecesi Merasim sokaktaki askeri lojmanlarında bodrum katındaki kapıcı dairesinde sabah saatlerine kadar bekleyen,
Buna göre; sanığın darbeciler tarafından Orgeneral rütbesiyle yönetilen EDOK Komutanlığına atandığı, darbe akşamı girişim kendisine bildirildiği halde Okullar Komutanı olduğundan bahisle durumun kendisini ilgilendirmediğini ifade ettiği ancak önceki darbe girişimlerinde olduğu gibi 15 Temmuz darbe girişiminde de bir bölümü kendi sorumluluğunda olan askeri öğrencilerin yoğun olarak kullanıldığı, kişisel güvenliğini ön plana alarak saklamayı tercih ettiği, girişime karşı çıkan asker ve sivil yöneticilerle irtibat kurmadığı, ilk irtibat girişimlerinin ise kalkışmanın başarısız olduğunun anlaşıldığı sabah saatlerinde olduğu anlaşılan sanık ... Barutçu"nun,
15 Temmuz 2016 günü işlenen somut darbe teşebbüsünün, TCK"nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmış olmakla, örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulunduğu mahal ve konumuna uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai ya da garantör olunan hallerde ihmali harekette bulunarak bu suça iştirakin her halinin mümkün olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla gerçekleştirilen darbe teşebbüsüne doğrudan icra hareketleri ile katılmasalar da, gerek Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan, gerekse bu örgütsel faaliyeti destekleyen askeri personelini, TSK İç Hizmet Kanunun 24 ve 75. maddeleri ile Askeri Ceza Kanununun 139. maddesinin, zarar tehlikesini/neticeyi önleme yönünden hukuki yükümlülük altına soktuğu da gözetilerek;
Hüküm tarihi itibariyle örgütsel bağları kesin olarak ortaya konamayan, icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olmak suretiyle suç işleme karar ve iradesine iştirak ettikleri ve/veya suçların işlenişine icrai bir hareketle katıldıkları ikame olunup tartışılan delillerle ispat edilemeyen sanıkların, işgal ettikleri askeri pozisyonların yüklediği yasal yükümlülüklerin zorunlu sonucu olan ve devlete sadakat borçlarının, rütbelerinin muktezası cümlesinden olarak, gerek verecekleri emirlerle gerekse fiilen icraya koymak suretiyle, suç olduğu açıkça ortada olan anayasal düzene karşı gerçekleşen kalkışmanın engellenmesi şeklinde gerçekleştirilmesi beklenen sorumluluklarını yerine getirmemekten ibaret, zarar tehlikesi bakımından illi bir değer taşıdığında kuşku bulunmayan ihtimali eylemlerin, mevcut deliller itibariyle elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sundukları katkı tek başına vahamet arz etmediği gibi, fiilin işlenişi üzerinde müşterek hâkimiyet kurduklarından da bahsedilemeyeceğinden, suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan hareketlerin, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olup, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi,
aa- Sanık ... yönünden iştirak nev"inin belirlenmesi bakımından ayrıca;
Sanığın darbe girişiminden önceden haberinin olup darbe plan ve organizasyonu içinde olup olmadığının tespiti bakımından cezaevinde kaldığı dönemde darbe girişiminden önce yaptığı görüşmelerle ilgili tuttuğu notlar ve dosyaya sonradan gelen delillerin CMK"nın 217. maddesi gereğince okunup tartışılarak sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması;
bb- Sanık ... yönünden iştirak nev"inin belirlenmesi bakımından ayrıca; 15 Temmuz askeri darbe girişimine icrai anlamda doğrudan katıldığına ilişkin tek delilin Antalya Eğitim tugay komutanı tuğgeneral ..."yla yaptığı konuşma içeriği olduğu anlaşılmakla, sanığın hiç yapmadığını ifade ettiği bu görüşmeyle ilgili olarak görüşmenin sanığın kullandığı makam telefonundan 23:00"da 34 saniye olarak gerçekleştirdiğinin anlaşılması, görüşmenin sanığın damadıyla yaptığı 2 görüşmenin arasında yer alması, yine savunmalarında o esnada sıkıyönetim ilan edildiğini bilmediğini, başka hiçbir birlik komutanının ..."nın ifadesine benzer bir ifadesinin bulunmadığını ifade etmesi karşısında tanık ... ve tanık ..."in beyanlarında da yer ve zaman anlamında çelişkili olarak açıklanan konuşmanın sıkıyönetim direktifinin öncesinde gelen ve ilk bakışta darbe girişimiyle ilgili olup olmadığı anlaşılmayan emirlerle mi ilgili yoksa doğrudan sıkıyönetim emriyle mi ilgili olduğu ve ayrıca sanığın tanık ..."nın hiyerarşik amiri durumunda olup olmadığı, tanığın komuta ettiği askeri birliğin darbe girişimine müessir bir katılıma elverişli olup olmadığının gerekirse ilgili birimlerden de sorulmak suretiyle tespit edilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun saptanmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmekle sanıklar müdafileri ve katılan vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükümlerin BOZULMASINA, bozma sebebine, mevcut delil durumuna, sübutu ve vasfı kabul edilen suçların niteliğine göre sanıklar ..., ...’in tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
TEFHİM ŞERHİ:
01.07.2020 tarihinde verilen iş bu karar, Yargıtay Cumhuriyet savcısı ... Köseoğlu"nun huzurunda, duruşmada savunma yapmış bulunan sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafii Av. ..., sanık ... müdafileri Av. ... ve Av. ... ile katılanlar Cumhurbaşkanlığı vekili Av. ... ve ... vekili Av. ... "nın yüzlerine karşı, sanık ... müdafii Av. ... ve TBMM vekili Av. ..."ın yokluklarında, 01.07.2020 tarihinde usulen ve açık olarak tefhim olundu.





 

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi