7. Hukuk Dairesi 2015/6817 E. , 2016/7297 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı davalı ... nezdinde çalışırken 6111 sayılı Yasanın 166. maddesi gereği ....na nakledildiğini, Toplu İş Sözleşmesine göre hak ettiği ikramiyelerinin, sosyal ve sendikal hakları olan giyecek, yemek, yakacak, evlenme, doğum, ölüm, öğrenim, aile ve çocuk yardımı, harcırah ve sorumluluk zamlarının ödenmediğini bildirerek belirtilen alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacıya işçiye yapılan " ek tazminat’’ adı altındaki ödemelerin hesaplanan alacaklardan düşülüp düşülmeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Borçlar Kanununun mahsubu düzenleyen 101. ve 102. maddeleri çerçevesinde öncelikle muacceliyet ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir.
Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu olmaz.
Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir. Kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer (BK. m. 101/1). Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır: Örneğin, ifa gününün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (BK. m.101/2), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği (BK. m.107/1) durumlarda, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.
Tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda, borçlu para borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı kısmi ödemeyi anapara borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak, para borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse, yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda, kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu gerekir. Borçlu, faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir. Hukuk Genel Kurulunun 27.9.2000 tarih ve 2000/12-1148 Esas, 2000/1193 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, Borçlar Kanununun 84 üncü maddesi gereğince, ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve alacaklının iradesini açıklaması halinde, ödenen kısmın öncelikle faizden düşülmesi gerekir. İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır.
Birden fazla borcu bulunan borçlunun yaptığı ödeme, ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilir. Borçlu, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup edilmelidir.
Birden fazla para borcunun bulunduğu bir borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının da ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu makbuzda göstermemesi durumunda, kısmi ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu Borçlar Kanununun 102.maddesine göre çözümlenmelidir. Bu gibi durumlarda, kısmi ödeme öncelikle muaccel olan borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale gelmişse, ödeme ilk takibe konulan borca mahsup edilir. Muaccel olan borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları (vadeleri) aynı günde gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır.
İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında, mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili 4857 sayılı İş Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Kanununun genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumlarda, kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi Borçlar Kanununun 100.maddesi çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre, temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir.
Dosyaya sunulan ücret bordrolarında davacıya ek tazminat adı altında her ay değişik miktarlarda ödemeler yapıldığı görülmektedir. Davacı bu ödemelerin ne için yapıldığına dair beyanda bulunmamış, davalı ise bu ödemelerin davacının ikramiye alacaklarının karşılığı olarak ödendiğini savunmuştur.
Mahkemece davalı tarafından yapılan ek tazminat adı altındaki ödemelerin akdi ikramiye veyayasal ilave tediye olduğu hususunda netlik olmadığı değerlendirilerek akdi ikramiye veyayasal ilave tediye alacağından mahsup edilmemiştir.
Somut olayda mahkemece davacıya yapılan ‘’ek tazminat‘’ adı altındaki ödemelerin hangi alacağa karşılık olarak ödendiği anlaşılmadığından mahsup edilmeyeceği kabul edilmişse de ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2014/115-2014/678 E.K. nolu dosyasında mahkemece "Ek Taz." sütünun ne kadarının akdi ikramiye, ne kadarının yasal ilave tediyeye ilişkin ödeme olduğu hususu net olmadığından, tahakkuk toplamının, ilk olarak TİS gereğince ilk ödenmesi zorunlu olan yasal ilave tediye alacağından mahsup edilmesi suretiyle davacının alacaklarının kabulüne karar verilmiş olup bu karar Dairemiz"in 2015/7914 E. - 2015/9280 K. nolu kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Mahkemece davalı tarafından ‘ek tazminat’’ adı altında yapılan ödemelerin hangi alacağa karşılık olarak yapıldığı belirlendikten sonra yapılan ödemelerin o alacaktan mahsubu suretiyle taleplerin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir.
3-Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2007 ve 2008 yılına ait sosyal yardım alacakları belirlenirken bu alacakların o dönemde geçerli olan ... Sendikası ile imzalanan Toplu İş Sözleşmesinde bildirilen miktarlara göre belirlenmesi gerektiği halde yanılgılı değerlendirmeyle 2009-2011 yılları arasında geçerli olan Toplu İş Sözleşmesi hükümlerine göre hesaplanması hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 29/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.