14. Hukuk Dairesi 2013/2424 E. , 2013/6933 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26.08.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 08.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 07.05.2013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av....e karşı taraftan davalı vekili Av.... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, birikimleriyle edindiği 2 numaralı bağımsız bölümü karıştığı trafik kazası sonucunda ödemek zorunda kalacağı tazminat nedeniyle icra takiplerine karşı korumak amacıyla dava dışı eşinin kardeşi olan davalı adına tescilini sağladığını, taşınmazın tapu kaydının davalı tarafından devre yanaşılmadığını ileri sürerek, taşınmazın adına tescilini istemiştir.
Davalı, taşınmazı birikimleriyle edinip davacının bir katkısı bulunmadığını, davanın yazılı delil ile kanıtlanabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, inançlı işlemin yazılı delil ile kanıtlanabileceğini ve taraflar arasında yazılı bir belge bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil,
tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının ileri sürdüğü iddialar 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi ne yazılı bir belge ile ne de bir delil başlangıcı ile kanıtlanamamıştır. Ancak, davacı kanıtlarını sunduğu dilekçesinde yemin deliline de dayandığından, davacıya yemin teklifi hakkını kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak ve kullanmak istediği takdirde HMK’nun 225 ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken bu husus yerine getirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 990TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 07.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.