14. Hukuk Dairesi 2013/4074 E. , 2013/6834 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.05.2011 gününde verilen dilekçe ile su yolu mecra irtifakı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 04.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili, davalı ... vekili davalı ... Bankası A.Ş. vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 744. maddesi uyarınca mecra hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 141, 142, 148 ve 1242 sayılı parselleri yararına davalılara ait taşınmazlardan su yolu mecra hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ile davalılardan ..., ... Bankası ve Hazine vekilleri temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 744. maddesi uyarınca “Her taşınmaz maliki, uğrayacağı zararın tamamının önceden ödenmesi koşuluyla su yolu, kurutma kanalı, gaz ve benzerlerine ait boruların, elektrik hat ve kablolarının, başka yerden geçirilmesi olanaksız veya aşırı ölçüde masraflı olduğu takdirde, kendi arazisinin altından veya üstünden geçirilmesine katlanmakla yükümlüdür.”
Mecra irtifakı kurulması istemine ilişkin davalarda, irtifak hakkı taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine irtifak hakkı kurulması istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına mecra irtifakı kurulacak taşınmaz müşterek mülkiyete konu ise, dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkin davalar, özünü komşuluk hukuku ilkelerinden alması nedeniyle yapılacak araştırma ve incelemede, öncelikle davacının mecra ihtiyacının bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. İhtiyacın saptanması halinde de, çevre taşınmazların tamamının üzerinde irtifak hakkı kurmaya elverişli olup olmadığı incelenip, hukukun genel bir ilkesi olan “fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi” uyarınca taraf yararları da gözetilerek en az masrafı gerektiren ve bundan da en az zarar görecek kişi taşınmazı üzerinden mecra irtifakının bağlanacağı su, elektrik, gaz ve benzerine ait yol ya da kaynak ile yararına mecra hakkı kurulan taşınmaz arasında kesintisiz bağlantı sağlayacak şekilde kurulmalıdır. Ayrıca mecranın niteliği, nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği ayrıca belirlenerek kararda gösterilmelidir.
İrtifak hakkının bedeli, taşınmazların niteliğine göre uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak saptanmalı ve bedel hükümden önce mahkeme veznesine depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Davanın niteliği gereği, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Anılan maddenin son fıkrası uyarınca, istem halinde gideri davacı tarafından karşılandığında mecra hakkının tapu siciline kaydına da karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı, maliki olduğu tarla niteliğindeki 141, 142, 148 ve 1242 parsel sayılı taşınmazlarının su ihtiyacını karşılamak amacıyla, davalılara ait tarla niteliğindeki taşınmazlardan mecra irtifakı kurulmasını istemiş ise de; zorunlu su mecra hakkı kurulmasına ilişkin istemlerde, isteği öne süren kişinin zorunlu su mecra hakkı kurulmasına ihtiyacı olup olmadığının saptanması, taşınmazının bu ihtiyacını kendi içinde (örneğin sondaj kuyusu vurulmak suretiyle) karşılama olanağı olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması, ayrıca taşınmazın suya ihtiyaç duyup duymadığının da duraksamasız belirlenmesi, belirtildiği gibi su ihtiyacı varsa bunu kendisinin aşırı zahmet ve gidere katlanarak başka yoldan sağlayıp sağlamayacağının tespiti hususları üzerinde değerlendirme yapılması gerekir. Mahkemece bütün bu yönler üzerinde durulmamıştır.
Ayrıca, davacı tarafından su yolu mecra hakkı ihtiyaç sahibi olarak bildirilen her parsel için mecra hakkının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Hüküm fıkrası da infazda tereddüt yaratmayacak şekilde ihtiyaç sahibi her bir parsel için ayrı ayrı olmak üzere, hangi parselden ne kadar miktarda ve genişlikte su yolu geçit hakkı kurulduğu belirtilmek suretiyle oluşturulmalıdır.
Diğer taraftan su yolu mecranın bağlandığı taşınmaz bölümünün DSİ idaresine ait olduğu anlaşıldığına göre davacının su almasına idare tarafından izin verilip verilmediği de ilgili merciden sorulmalıdır.
Kabule göre de; kurulan su yolu mecra irtifakı üzerinden davacının su ihtiyacının nasıl karşılanacağı (örneğin beton veya doğal su arkı ya da toprak üstünden veya toprak altından büz döşenerek) hükümde açıklanmamıştır.
Bununla birlikte, kendisini vekille temsil ettiren ve aleyhine su yolu mecra hakkı kurulmayan taşınmaz malikleri lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi isabetli olmadığı gibi, tespit harici bırakılan yol ve bilirkişice "azmak" olarak nitelendirilen ve yine tespit harici bırakılan taşınmaz, hazinenin özel mülkiyetinde olmadığından hazinenin davada pasif dava ehliyeti bulunmadığı halde; yol ve azmaktan su yolu mecra hakkı kurulduğu gerekçesiyle hazinenin yükümlü taşınmaz maliki olarak kabulü ile yararına geçit bedeline hükmedilmesi de hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 06.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.