14. Hukuk Dairesi 2013/5251 E. , 2013/6833 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.12.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.02.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi tarafından düzenlenen krokide birinci alternatif olarak belirtilen kısımdan davacılar lehine ve davalı tapu malikleri aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, somut olaya gelince;
Dava 185 ada 15, 16, 17,18 ve 19 sayılı parsellerin geçit ihtiyacı ileri sürülerek 178 ada 2, 3, 4, 7, 8 ve 9 sayılı parseller üzerinden geçit irtifakı kurulması amacıyla birden çok malikler tarafından açılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun 57.maddesi uyarınca, birden çok kişinin birlikte dava açabilmeleri veya aleyhlerine birlikte dava açılabilmesi için ya davacılar veya davalılar arasında dava konusu hak veya borcun elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması veya ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri ya da davaların temelini oluşturan vakıaları ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer bulunması gerekir. Somut olayda ise, ihtiyaç sahibi olarak bildirilen her parsel ayrı ayrı kişilere aittir. Kurulacak bir tek hükümle, her parselin ayrı ayrı geçit ihtiyacının karşılanması olanağı yoktur.
Diğer taraftan 6100 sayılı HMK’nun 167. maddesine göre, mahkeme yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış ya da sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Eldeki davada, tarafların birlikte dava açmaları için HMK’nun 57. maddesindeki koşullardan herhangi birisi bulunmadığı gibi, bu şekilde açılan davanın yargılamasının iyi bir şekilde yürütüldüğünden de söz edilemez.
Bu durumda mahkemece aralarında dava arkadaşlığı bulunmayan davacılar tarafından birlikte açılan davaların HMK’nun 167. maddesi uyarınca ayrılmasına ve her bir parselin geçit ihtiyacı için yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda ayrı ayrı inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Değinilen yönün gözardı edilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcın istek halinde yatırana iadesine, 06.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.