10. Hukuk Dairesi 2020/10594 E. , 2021/9899 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İzmir 12. İş Mahkemesi
Dava, davacının Kuruma bildirilmeyen hizmet sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının davalı ...’ ın sahibi olduğu ... Mimarlık adlı işyerinde 15/09/2014 tarihinde teknik çizim elemanı olarak aylık 1.750.-TL maaş ile çalışmaya başladığını, 15/09/2014 tarihinden 2015/12. ayına kadar bilfiil kesintisiz olarak çalışmış olmasına rağmen yalnızca 5 ay çalışmış olarak gösterildiğini, bu 5 aylık süre içinde de sadece 2 aylık primin ödendiğini ileri sürerek, davacının 15/09/2014 ile 31/05/2015 tarihleri arasındaki çalışmasının tespitini ve eksik yatırılan primlerinin tamamlatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı işveren vekili, davacı ile davalı arasında hiçbir şekilde hizmet akdine dayalı bir iş ilişkisinin bulunmadığını, işyerinin Haziran 2015 döneminde faaliyete başladığını, davacının davalının işyerini açmasından önce yanına gelerek kuracağı şirkete sermaye koyarak ortak olmayı teklif ettiğini ve davalının da bu teklifi kabul ettiğini, ancak davacının hiçbir şekilde işyerinde çalışmadığını, işçi işveren ilişkisinin yaşanmadığını, işyerini davalının tek başına 01/06/2015 tarihinde açtığını, bu taraihten sonra taraflar arasında sözlü olarak 2 aylık bir deneme süreci belirlendiğini bu süre zarfında da davacının mağduriyet yaşamaması adına davacının sigortalı girişinin yapıldığını, bu sürenin sonunda da davacıyla anlaşılarak sigorta çıkışının yapıldığını, davacının hizmet dökümü incelendiğinde 30/09/2014 tarihine kadar başka bir işyerinde çalışmakta olduğunu, 2015/8. ve 2015/9. aylarda çalışmasının olmadığını, 01/10/2015 tarihinde başka bir işyerinde çalıştığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Fer’i müdahil vekili, davacının Kurum kayıtları dışındaki çalışma iddialarını kabul etmediklerini, Kurum kayıtlarının tetkikinde ... sicilli davalı ...–... Mimarlık işyerinin 01/06/2015 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığını, dava konusu döneme ait işyeri dönem bordrolarının mevcut olduğunu, davacının adının yer almıyor olmasının çalışmanın fiili ve gerçek olmadığını gösterdiğini, bu tür hizmet tespitine yönelik davalar kamu düzenini ilgilendirdiğinden özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiğini, hizmet tespiti sürelerinin ve bu sürelerdeki ücretlerin yazılı belgelere dayandırılmasının gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davacının 15/09/2014-31/05/2015 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak davalı işyerinde sürekli çalıştığına dair iddiasını kanıtlayacak somut bir delil bulunamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, davalıya ait Mimarlık ve Mimar Danışmanlık faaliyetleri işyerinin 01/06/2015 tarihinde Kanun kapsamına alındığı, 02/10/2014 tarihinde mimarlık faaliyeti nedeniyle işe başladığına dair vergi dairesi yazısının bulunduğu, davacının 15/09/2014-30/09/2014 tarihleri arasında 15 günlük dönemde 1181161.35 sicil sayılı dava dışı işyerinden bildirimlerinin bulunduğu, dinlenen davacı tanık anlatımlarının çalışma olgusunu kanıtlar mahiyette ve net olmadığı belirtilerek; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı vekili, davacının 15/09/2014 tarihinde 1.750-TL. maaş karşılığında davalı yanında çalışmaya başladığını, bu tarihten 2015 yılı 12. ayına kadar bilfiil çalıştığını, dinlenen tanık beyanları ile davanın haklılığının ortaya konulduğunu, ayrıca dosyaya sunulan banka kayıtları, makbuzlar, faturalar ve vergi ödemelerine ilişkin evrakların işverenin 01/06/2015 tarihinde faaliyet göstermeye başladığı yönündeki beyanlarının gerçekçi olmadığını ortaya koyduğunu, işten çıkış belgelerinde davacının imzasının bulunmadığını, davacı ile davalı arasındaki ödemelere ilişkin kayıtların özel hukuk ilişkisi olarak nitelendirilmesinin hatalı olduğunu belirterek beyanla kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri olup, anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Eldeki davada, davacı 15/09/2014 ila 31/05/2015 tarihleri arasında davalı işyeri nezdinde geçen çalışmalarının tespitini istemiştir. Dosya içinde yer alan davacının hizmet döküm cetvelinde; davalıya ait ... sicil nolu işyerinden 01/06/2015 tarihinde işe girişinin, 31/07/2015 tarihinde ise işten çıkışının bildirildiği, belirtilen dönemler arasında davacının hizmetlerinin kuruma tam olarak bildirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının bildirim yapılan sürelerden öncesine ilişkin 15/09/2014-31/05/2015 tarihleri arasındaki talebi yönünden somut bir delilin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre; her ne kadar davalı işyeri 01/06/2015 tarihinde kanun kapsamına alınmış ise de, davalı ...’ın 02/10/2014 tarihinden itibaren vergi kaydının faal olduğu, davacı tarafça dosyaya ibraz olunan banka kayıtlarına göre davalı tarafından davacıya 23/02/2015 tarihinde 650,00-TL. tutarında ödeme yapılmış olduğu, yine davacı tarafından sunulan 26/12/2014, 26/01/2015, 16/02/2015, 26/02/2015, 26/03/2015, 27/03/2015, 27/04/2015, 26/05/2015 tarihli Yapı Kredi Bankası Vergi Tahsil makbuzlarında vergi mükellefi olarak davalı ...’ın isminin yer aldığı hususları ile davalı tarafından davacının 2 ay süreyle Kuruma bildiriminin yapılmış olduğu da gözetildiğinde, verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davalı işyerinin vergi kaydı göz önüne alındığında, davacının hangi tarihte işe başladığının net olarak ortaya konulabilmesi için, yargılama sırasında dinlenen tanık ifadelerinin yetersiz kaldığı anlaşılmakla dosyada mevcut 15/03/2017 tarihli kolluk tutanağında bildirilen kamu tanıklarının ifadelerine ve uyuşmazlık konusu dönemde davalı işyerinin kurulu olduğu binada görevli ve varsa yöneticilerinin tespit olunarak bunların da yeteri kadarının bilgi ve görgüsüne başvurulmalı, tanık ifadeleri arasındaki çelişkiler giderilmeli ve elde edilecek sonuca göre taraflar arasındaki hukuki ilişki tam olarak ortaya konulmak suretiyle hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08/07/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi