7. Hukuk Dairesi 2015/748 E. , 2016/7243 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı, davalı şirkette çalışmakta iken iş akdinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini bunun üzerine açmış olduğu işe iade davasının lehine sonuçlandığını ve kesinleştiğini ancak davalı tarafından işe başlatılmadığını ve davalının bir kısım ödemeler yaptığını ancak bu ödemelerin eksik olduğunu iddia ederek bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının hak etmiş olduğu alacaklarının kendisine ödendiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, İş Mahkemesinin 2011/357 Esas 2013/771 Karar sayılı kesinleşen dosyası ile davacı yönünden 1.982,94 TL alacağa hükmedildiği, söz konusu dosyada bilirkişiden alınan rapora göre davacının alacağının 7.578,20 TL olarak belirlendiği, bu kararın taraflar için kesin hüküm niteliğinde olduğu, hüküm altına alınan miktarın talep edilebilir miktardan mahsubu ile geriye 5.595,26 TL işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti alacağı kaldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işveren tarafından yapılan kısmi ödemenin işçinin hangi alacağına mahsup edileceği noktasında toplanmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 102.maddesinde mahsup; “ Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında, mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili 4857 sayılı İş Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumlarda, kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi Borçlar Kanununun 84"üncü maddesi çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre, temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir.
Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse, kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde, işçinin faizle ilgili feragati geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin işçinin serbest iradesi ile meydana gelmesi gerekir.
İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması halinde, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise, mahsup işlemi Borçlar Kanununun 86"ncı maddesine göre yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanununa göre ücret en geç ayda bir ödenir (m.32/5). İş Hukuku Mevzuatımızda Basın İş Kanunu"nun 14"üncü maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret, çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.
1475 sayılı İş Kanununun 14 ve 4857 sayılı İş Kanunun 120"nci maddesi uyarınca, işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise, tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir.
Somut olayda, davacı bu dava ile işe başlatmama tazminatı farkı ve boşta geçen süre ücreti farkı istemiştir. Dörtyol İcra Müdürlüğünün 2007/542 sayılı takip dosyası ve İş Mahkemesinin 2011/ 357 Esas ve 2013/ 771 Karar sayılı dava dosyasında hesaplanan net 7578,20 TL miktar, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı farkını da içermektedir. Böyle olunca Türk Borçlar Kanunu 102. maddesine göre ödemelerin bu mahsuba göre yapıldığı kabul edilerek davacının ödenmeyen fark işe başlatmama ve boşta geçen süre farkı alacağının hesaplattırılıp hüküm altına alınması gerekirken daha önceki İş Mahkemesinin 2011/ 357 Esas ve 2013/ 771 Karar sayılı dosyasındaki kıdem-ihbar tazminatı farkını da içeren bilirkişi raporuna itibarla karar verilmesi hatalıdır.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 28.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.