17. Hukuk Dairesi 2014/4174 E. , 2014/3311 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Acıpayam Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2013
NUMARASI : 2010/19-2013/413
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili müvekkiline trafik sigortalı, davalının maliki olduğu aracın dava dışı üçüncü kişinin aracıyla çarpışması sonucu anılan araçta yaralanan kişiler için tedavi gideri ve işgücü kaybından dolayı yaptığı ödemelerin kaza sırasında sigortalı araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle davalıdan rücuen tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin aracın işleteni olmadığını, aracın 10.01.2006 tarihinde harici olarak satıldığını ve teslim edildiğini, kaza yapan kişinin aracı satın alan kişinin eşi olduğunu, aracın resmi satışının kazadan 11 gün sonra yapıldığını, sigorta poliçesinin müvekkili tarafından yapılmadığını, kazaya karışan diğer araç sürücüsü ve yolcusunun da alkollü olduğunu belirterek, kusur oranı, tazminat tutarı ve inkar tazminatına itiraz ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulü ile Acıpayam İcra Müdürlüğü’nün 2009/1446 sayılı takip dosyasındaki borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile icra takibinin 25.730,25 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dava zorunlu mali mesuliyet sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkin alacağın sigortalıdan tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK."nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK."nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK."nun 1281. maddesi (6102 sayılı TTK 1409. md) hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilâmları)
Somut olayda ; davanın, davalıya ait aracın dava konusu trafik kazasında % 75, karşı araç sürücüsünün de % 25 kusurlu olduğu kabul edilerek açıldığı, mahkemece davalı sigortalıya ait araç sürücüsünün % 75 kusurlu olduğu kabul edilerek tazminata hükmedildiği ve davacı tarafça sunulan temyiz dilekçesinde dava % 75 kusura göre açıldığı halde, mahkemece bu kusur oranına göre talep edilen tazminat tutarında % 75 oranına göre 2. defa indirim yapıldığının ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Kaza tespit tutanağında davalı araç sürücüsünün davaya konu trafik kazasında asıl, karşı araç sürücüsünün tali, aynı olay ile ilgili ceza davası dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu bilirkişi raporunda davalıya ait araç sürücüsünün aslı, karşı araç sürücüsünün tali olduğu belirtilmiş ve ceza yargılamasında bu kusur oranına göre karar verilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da davalıya ait araç sürücüsünün % 75, karşı araç sürücüsünün de % 25 olduğu kabul edilmiştir.
Bu durumda davaya konu kazanın oluşumunda her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğu davacı tarafın ve mahkemenin kabulünde olup, kaza tespit tutanağı ile ceza mahkemesince alınan ve ceza hükmüne dayanak alınan bilirkişi raporlarının da aynı yönde bulunmasına ve kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediğinin anlaşılmasına göre davacının, davalı sigortalı R.. Ö..’tan rücu hakkının bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2.Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazları ile davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz nedenleri ile davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı"ya geri verilmesine 10.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.