Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/8675
Karar No: 2018/909

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/8675 Esas 2018/909 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/8675 E.  ,  2018/909 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı Orman Yönetimi vekili 31/12/2006 tarihli dava dilekçesi ile, tapuda davalılar adına kayıtlı ... ilçesi,...mahallesi...mevkii 372 ada 1 parsel sayılı 31800 m² yüzölçümlü taşınmazın kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığı ve orman içi açıklık olduğu iddiasıyla tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
    Yörede, 3402 sayılı Kadastro Kanununun uygulamalarında esas olmak üzere, 6831 sayılı Orman Kanununa göre, orman sınırlarının tespiti ve aynı Kanunun 2/B maddesi uygulama çalışmaları yapılmış, arazi kadastrosunun sonuçları 07/02/1996-08/03/1996 tarihleri arasında ilan edilmiştir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmişse de; kurulan hüküm usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; dava konusu taşınmazın olduğu yerde yapılan orman kadastrosu 3402 sayılı Kanun uygulamalarına esas olmak üzere yapılmış ancak yapılan bu çalışmanın ilanı 6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre değil de, 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapıldığı anlaşılmıştır. Dairemizin iade kararı ile taşınmazın bulunduğu yerde yapıldığı iddia edilen orman tahdidine ilişkin evraklar istenmiş gelen belgelerde bu çalışmanın sonuçlarının 6831 sayılı Kanun uyarınca ilan edilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda, bu çalışmayı teknik anlamda usulüne uygun olarak yapılıp ilan edilmiş orman kadastrosu kabul etmeye olanak yoktur. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede yapılan orman kadastro çalışmasının 3402 sayılı Kanuna göre ilan edildiği tespit edilse dahi, bu çalışma orman tahdidi olarak kabul edilemez. Çünkü, 3402 sayılı Kanuna göre yapılan çalışmada orman alanlarının kadastral sınırları belirlenmediği için, sözü edilen askı ilanı gerçek veya tüzel kişilerin özel mülkiyete konu taşınmazlarının kadastro tespitlerine ilişkindir. Aksi görüş, orman alanları çapa bağlanarak ve parsel sayıları verilerek tespit edilmeden yapılacak böyle bir askı ilanında; tutanak ve haritalar da ilan edilmediğinden nerelerin orman alanı olduğu belli olamayacağından adlarına kadastro tespit tutanakları düzenlenen gerçek veya tüzel kişilerin, bu taşınmazlarının aynı zamanda ilan edilen orman kadastro çalışması ile orman alanı içinde tespit edildiğini fark etmeleri ve buna karşı süresi içinde tahdide itiraz davası açma olanaklarını yok etme sonucuna yol açacaktır.
    Bu nedenlerle, bu şekilde yapılan bir orman kadastro çalışması usulüne uygun ve geçerli bir orman kadastrosu olarak kabul edilemeyeceğinden, yörede bu şekilde yapılan bir orman kadastro çalışması bulunduğu ve bu şekildeki orman kadastro çalışmasının 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre ilan edildiği belirlense dahi, bu çalışma kesinleşmiş orman kadastro çalışması olarak kabul edilemeyeceğinden, davacı Orman Yönetiminin orman iddiasının, ilânı usûlüne uygun yapılmamış bu şekildeki çalışma ile hazırlanan tutanak ve haritaların uygulanması suretiyle değil eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması suretiyle çözülmesi gerekir.
    Bu cümleden olarak, mahkemece bu durumda yapılacak iş; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yöreye ait en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planında orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirlemek ve sonuca göre karar vermekten ibaret olacaktır.
    Mahkemece; dava konusu taşınmazın 1956 ve 1987 tarihli memleket haritalarına göre orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür. Şöyle ki; davacı Orman Yönetimi dava dilekçesinde taşınmazın orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğunu iddia etmesinin yanında orman içi açıklık olduğunu da iddia ettiğine ve çekişmeli yerin, orman parseli içerisinde, dört tarafı aynı çalışmada orman olarak tespit ve ilan edilen 372 ada 2 sayılı orman parseli ile çevrili olup, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklığı konumunda olduğu anlaşılmaktadır.
    6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra sayılı Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde ve 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin 16/1-i maddesinde "...6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı..." öngörülmüştür.
    6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
    6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2 ; “Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
    Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir” (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
    Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
    Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
    Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır. [YHGK’nın 10.12.1997 ve gün 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün 1997/20-808/1039, 08.02.1999 gün 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün 1999/8-689-822, 03.04.2002 gün 2002/8-230-261 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
    Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
    Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
    Mahkemece, değinilen yönler gözetilerek çekişmeli taşınmazın orman içi açıklık olması nedeni ile davanın kabulü yönünde hüküm kurulması gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 13/02/2018 günü oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi