Esas No: 2019/10264
Karar No: 2022/2674
Karar Tarihi: 06.04.2022
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/10264 Esas 2022/2674 Karar Sayılı İlamı
12. Ceza Dairesi 2019/10264 E. , 2022/2674 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : 1- Özel hayatın gizliliğini ihlal, 2- Hakaret, 3- Tehdit
Hükümler : CMK’nın 231/11. maddesine göre açıklanan;
1- Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan TCK'nın 134/1, 62/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet
2- Hakaret suçundan TCK’nın 125/2, 62/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet
3- Tehdit suçundan TCK’nın 106/1-1. cümle, 62/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet
Özel hayatın gizliliğini ihlal, hakaret ve tehdit suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Özel hayatın gizliliğini ihlal, hakaret ve tehdit suçlarından sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, Türk Ceza Kanununun 134/1, 53/1. maddeleri gereğince 6 ay hapis, aynı Kanunun 125/2-1, 53/1. maddeleri gereğince 3 ay hapis ve aynı Kanunun 106/1-1, 53/1. maddeleri gereğince 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakmesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca 5 yıllık debetim süresine tâbi tutulmasına dair Bursa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.02.2013 tarihli, 2012/838 esas, 2013/51 karar sayılı kararının 13.02.2013 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanığın denetim süresin içerisinde 28.05.2014 tarihinde kasten yaralama suçunu işlediği ve Mudanya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin bu suçtan sanığın mahkumiyetine karar verdiği, hükmün 07.05.2015 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak önceki hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakmesi Kanununun 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına dair Bursa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.11.2015 tarihli, 2015/535 esas, 2015/684 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170. maddesi gereğince usulüne uygun olarak düzenlenen iddianamedeki sevk ve anlatıma göre, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dava açıldığı, Mahkemenin kabulüne ve hükmün gerekçesine göre sanık hakkında bu suçtan mahkumiyete karar verildiği, sanık hakkında aynı Kanununun 134. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan açılan bir davanın bulunmaması nedeniyle tebliğnamedeki sanığın sübut bulan eyleminin TCK’nın 134. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğuna ilişkin 1 numaralı bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiş olup;
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
1- Sanığa isnat edilen eylemlerin, 5237 sayılı TCK'nın 125. maddesinin 2. fıkrasınında düzenlenen hakaret, 106. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenen tehdit ve 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarına ilişkin olduğu, hakaret suçu için temel ceza miktarının TCK'nın 125. maddesinin 2. fıkrasının yollaması ile 1. fıkrasında “üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası” olarak, tehdit suçu için temel ceza miktarının TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde “altı aydan iki yıla kadar hapis cezası” olarak, görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu için temel ceza miktarının TCK'nın 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde “bir yıldan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 esas - 2020/33 karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 esas - 2021/4 karar sayılı iptal kararları ile “...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...” ibarelerinin, aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2- Sanığın dosya kapsamından anlaşılan bilinen en son adresine 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca tebliği yapılmışsa da, tebligatta sanığın adresinde bulunamama nedeninin geçici mi yoksa sürekli olduğunun anlaşılamaması nedeniyle usulsüz olan tebligat üzerine duruşmaya gelmeyen sanığın yokluğunda yargılama yapılarak savunma hakkının kısıtlanması,
3- CMK'nın 231. maddesinin 11. fıkrası uyarınca hakkında yükümlülük kararı belirlenmeyen ve yeniden suç işleyen sanık hakkında, daha önce verilen hükmün aynen açıklanmasına karar verilmesi gerekirken, sanık hakkında ilk hükümde uygulanmayan TCK’nın 62. maddesinin uygunlanması,
Bozmayı gerektirmiş olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 06.04.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.