14. Hukuk Dairesi 2012/7868 E. , 2012/8601 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.12.2010 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, maliki bulunduğu 47 parsel sayılı taşınmazının genel yola bağlantısı bulunmadığını ileri sürerek, davalılara ait 45 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalıların kayyumu davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıya ait 45 parsel sayılı taşınmazın geçit hakkı için uygun alternatif olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu
olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Somut olayda, davacının maliki olduğu 47 parsel sayılı taşınmazın genel yola çıkışının bulunmadığı, mutlak geçit ihtiyacı içinde olduğu sabittir. Mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ve ekindeki krokide sarı renkle gösterilen 1 numaralı seçenekten geçit kurulmasının uygun olduğu belirtilmiştir. Mahkemece her ne kadar 2 numaralı seçenekteki geçit bedelinin az olduğu gerekçesiyle bu seçenekten geçit kurulmasının uygun olduğu ve davacının da buradan geçit kurulmasını istememesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de aleyhine geçit hakkı talep edilen 45 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümü 46 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümünden daha büyüktür. Bu sebeple geçit hakkı tesisi davalarında uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi de gözetilerek bilirkişi raporu ve krokisinde sarı renkle gösterilen 1 numaralı seçenekten geçit kurulması gerekirken dairemizin yukarıda belirtilen ilkelerine aykırı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 18.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.