3. Hukuk Dairesi 2020/1212 E. , 2020/7920 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; Sayıştay Başkanlığı’nca MEDULA kayıtlarının incelenmesi neticesi tıbbi malzemelerin ödenmesinde KDV hesaplanmaması gerektiği, 01.01.2013-31.12.2013 tarihleri arasında MEDULA"ya gönderilen faturalarda yer alan malzemelere ait kurumun KDV ödemeleri nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi"nden kesilen 633.851,65TL ile Kardiyoloji Enstitüsü Müdürlüğü"nden kesilen 108.849,21TL olmak üzere toplam 742.700,86 TL"nin mahsup tarihlerinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, 01.08.2014 tarihinden önce kurumları tarafından yayınlanan SUT"a göre tıbbi malzemelerin ödenmesinde KDV hesaplanarak ödeme yapılması gerektiği hükmünün yer aldığını ancak Sayıştay"ca yapılan denetimler sonucunda 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 1/3-g maddesi gereği Sağlık Bakanlığı ile Vakıf Üniversiteleri dahil üniversitelere bağlı sağlık hizmet sunucularının kuruluş amaçlarına uygun mal ve hizmet teslimlerinden KDV hesaplanmaması gerektiği tespiti yapıldığından, Sayıştay Denetim Raporu uyarınca 01.01.2013 tarihinden itibaren bahse konu sağlık hizmeti sunucularına, tıbbi malzeme ödemelerine ilişkin olarak yapılan KDV ödemelerinin kuruma iadesi için mahsup işleminin yapılacağının bildirildiğini, bu nedenle haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; Sayıştay Başkanlığı"nın davalı kurumun zikredilen KDV ödemesi nedeniyle tespit ve talep ettiği herhangi bir kamu zararı bulunmadığı, davalı kurumun toplam 866.724,03 TL KDV alacağının haksız olarak mahsuben tahsil ettiğinin sabit olduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile; taleple bağlı kalınarak 742.700,86 TL alacağın davalının temerrüt tarihi olan dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin hakkının saklı tutulmasına karar verilmiş; hüküm süresi içinde taraflarca istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince; davalının istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf talebinin kabulüne, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19/09/2017 tarih, 2016/197 Esas, 2017/296 Karar sayılı kararının hüküm fıkrasının 4. numaralı bendindeki "AAÜT gereğince takdiren 39.304,07 TL vekalet ücretinin davalıdan alınmasına davacıya verilmesine" şeklindeki ifadenin hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine ""AAÜT gereğince takdiren 43.658,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınmasına, davacıya verilmesine"" yazılmak suretiyle kararın düzeltilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafça temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Duruşma yapmadan verilecek kararlar” başlıklı 353 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) nolu alt bendi; “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, (...) duruşma yapılmadan karar verilir”;
Aynı kanunun 359 uncu maddesinin (2) nolu fıkrası ise; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.
Açıklanan bu kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesince kanunun olaya uygulanmasında hata edilmesi ve bu hatanın düzeltilmesi için yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda; bölge adliye mahkemesince, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabul edilmesi nedeniyle, ilk derece mahkemesi kararı tamamen kaldırılarak, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde; sadece ilk derece mahkemesince verilen kararın 4. fıkrasında yer alan "AAÜT gereğince takdiren 39.304,07 TL vekalet ücretinin davalıdan alınmasına davacıya verilmesine" şeklindeki ifadenin hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine ""AAÜT gereğince takdiren 43.658,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınmasına davacıya verilmesine"" yazılmak suretiyle kararın düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi, ilk derece mahkemesi kararın diğer kısımlarının ise aynen muhafaza edilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK"nın 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, HMK"nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 17/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.