14. Hukuk Dairesi 2016/19213 E. , 2019/4273 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.02.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptalinden kaynaklanan kadastral parselin ihyası isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerine miras kalan .... İlçesi, 212 parsel sayılı taşınmazda Karataş Belediye Encümeninin 16.09.2008 gün 140 sayılı kararı ile imar uygulaması yapıldığını, imar uygulamasının ..... İdare Mahkemesinin 2009/1362 E., 2010/1734 K. sayılı kararı ile iptal edildiğini ileri sürerek 511 ada 3 parsel, 513 ada 1 parsel ve 514 ada 2 parsel sayılı taşınmazların tapularının iptali ile kadastral duruma dönülerek tescili isteklerinde bulunmuştur.
Davalı şirket vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
Tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve Türk Medeni Kanununun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanaksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Öte yandan, imar işleminin iptali sebebiyle kadastral mülkiyet durumunun ihyası isteğine ilişkin bu davalarda, taraflar arasında mülkiyet ihtilafının bulunmadığı; davacının talebinin kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin olduğu gözetilerek, hüküm altına alınması gerekli karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu olması ve ayrıca yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden iptal edilen idari işlemi yapan davalı ..."nin sorumlu tutulması gerekir.
6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesi gereğince; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir (HMK m. 26/1).
Somut olaya gelince; mahkemece, sicil kaydının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kaydın dayanaksız hale geldiği ve yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle hüküm kurulmuş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Dosya içeriğine göre, 212 parsel sayılı taşınmazın dava konusu 511 ada 3 parsel, 513 ada 1 parsel ve 514 ada 2 parsel nolu imar parselleri dışında dava konusu olmayan 514 ada 1 parsel ve 515 ada 1 parsel sayılı imar parselleri ile ayrıca imar planında yol olarak gösterilen kısımları da kısmen kapsadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle ihyası istenen 212 parselin imar uygulama sonucu gittiği 514 ada 1 parsel ile 515 ada 1 parsel ve yolda kalan kısım hakkında dava açılmadığı görülmektedir.
Bilindiği üzere, bir taşınmazın imar uygulaması görerek bazı imar parsellerine gitmesi durumunda sadece dava açılan imar parsellerinin iptali ile eski kadastral parselin ihyasına karar verilmesi, diğer dava açılmayan imar parselleri ve yolda kalan kısımlar bakımından bir karar verilmemesi ve bu nedenle de bir kısım imar parsellerinin varlığını sürdürmesi dolu pafta sistemi ve doğru sicil oluşturma ilkeleriyle bağdaşmaz.
Bu durumda dava konusu imar öncesi kadastral parselin gittiği tüm imar parselleri ve imar parselleri malikleri ile kök parselin imar uygulamaları sonucu üzerinde oluşturulan yolda kalan kısımları bakımından da kadastral parselin ihyasına yönelik dava açması için davacıya usulüne uygun olarak süre verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirip sonucuna göre karar verilmesi, açılmadığı takdirde ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de; kadastral parsel sınırları üzerinde, iptal edilen imar uygulamaları ile oluşturulan alanlar ile miktarları açıkça belirlenerek, bu kısımlara ilişkin imar sicil kayıtlarının iptali ile 212 sayılı kök parselin sınırları içinde kalan yol ve park vb. olarak ayrılan alanlarıyla birlikte kök parselin ihyası ve davacılar adına tesciline karar verilmemesi doğru olmadığı gibi taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.