10. Hukuk Dairesi 2014/21225 E. , 2015/21580 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 20.05.2001 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle sürekli iş göremez hale gelen sigortalıya bağlanan gelirler ve yapılan tedavi ve masraflar nedeniyle uğranılan Kurum zararının bakiye kısmının rücuan ödetilmesi istemine ilişkindir.
Mahkeme, bozmaya uyularak yapılan yargılamada ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı ... avukatınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen ilk hüküm, davalı ...’in zamanaşımı defi bakımından inceleme yapılmak üzere Dairemizce bozulmuştur.
Mahkemece, davalı hakkında ilk rücu davasının kesinleşme tarihi dikkate alınarak zamanaşımı süresinin geçmediği kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesinin ikinci fıkrasında, üçüncü bir kişinin kastı veya kusuru yüzünden iş kazası veya meslek hastalığı olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla birlikte zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edileceği belirtilmiş, 818 sayılı Borçlar Kanununun 60’ıncı maddesinde ise, zarar ve ziyan veya manevi zarar olarak nakdi bir tutar ödenmesine ilişkin davanın, zarar gören tarafın zararı ve zararı gerçekleştireni öğrendiği tarihten başlayarak (1) yıl ve herhalde zararı doğuran eylemden itibaren (10) yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı hüküm altına alınmıştır. Kurumun üçüncü kişiler hakkında açtığı bu tür rücu davaları, 506 sayılı Kanunda herhangi bir düzenleme bulunmadığından, anılan 60’ıncı maddede öngörülen zamanaşımı sürelerine tabi olup, zamanaşımının başlangıcı, zararın ve zarar verenin Kurumun yetkili organınca öğrenildiği tarihtir. Zararı öğrenme olgusu, gelirler yönünden Kurumun yetkili organının onay günü, giderler için sarf ve ödeme tarihleri itibarıyla gerçekleşmekte, zararı gerçekleştirenin öğrenilmesi olgusunun ise her somut olayın özelliğine göre saptanması gerekmektedir.
Kurum ceza davasına müdahil olarak katılmadığından rücu davalarında Borçlar Kanunu"nun 60. maddesindeki ceza zamanaşımı ise uygulanmamaktadır.
Zamanaşımının başlangıcı konusuna gelince; 506 sayılı Kanunda zamanaşımının (özel olarak) düzenlenmediği düşünüldüğünde; genel hükümler çerçevesinde çözüm arama gereği vardır.818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 128. (6098 Sayılı Kanunun 146–149.) maddesinde: “Zaman aşımı, alacağın muaccel olduğu zamanda başlar” denilmektedir. Kurum açısından alacak hakkı, bağladığı gelirin yetkili organ tarafından onaylandığı tarihte ödenebilir hale geleceğinden, muacceliyet’in onay tarihi olacağı açıktır.
O halde, masraflar için sarf ve ödeme, gelirler için ilk peşin sermaye değerinin başlangıçtaki gelir bağlama onay tarihinde zararın öğrenmiş olacağının ve zamanaşımının bu tarihte başlayacağının kabulü gerekir.
Zamanaşımı süresi, zararın ve eylemi gerçekleştirenin (failin) öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup, Kurumca zararın öğrenilme tarihinin, yapılan sosyal sigorta yardımına göre, onay, sarf ve ödeme günü olduğu açıktır. Tazminat yükümlüsünün öğrenilme tarihine ilişkin olarak ise, Kurumun yetkili organının faili öğrendiği tarih esas alınmalıdır. Bu kapsamda; 506 Sayılı Yasanın 26’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı olarak açılan rücuan tazminat davalarında, ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişiler yönünden, ceza kararının kesinleştiği tarih, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise Kurum müfettiş raporunun ilgili birime sunulduğu tarihtir. Özellikle belirtilmelidir ki, zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu davada, kurumca 10.10.2002 tarihli müfettiş raporu içeriği dikkate alınmalı ve yukarıdaki düzenleme ve açıklamalar ışığı altında araştırma ve irdeleme yapılarak elde edilecek sonuca göre infazda tereddüt uyandırmayacak biçimde karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ..."a iadesine, 07.12.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.