(6831 s. OK m. 11)
(3402 s. Kadastro K. m. 20)
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacılar vekili 05.03.2010 tarihli dava dilekçesi ile; K… ili, D… ilçesi, T… köyü, 7199 parsel sayılı, 10200 m2 yüzölçümlü taşınmazın, davacıların miras bırakanı B.Sami ile Sedat adlarına tapuda kayıtlı iken, 1999 yılında Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) tarafından Orman Genel Müdürlüğü aleyhine açılan orman kadastrosuna itiraz davası sonucunda Kocaeli Kadastro Mahkemesi’nin 17.11.1999 tarih ve 1999/32 esas - 1999/19 sayılı kararı ile tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, dava konusu taşınmazın öncesinde tarla olup kayıt malikleri tarafından evin ihtiyacını karşılamak maksadıyla meşe ve palamut ağacı yetiştirilerek koru haline getirildiğini, bitişiğinde ve yakınında devlet ormanı olmadığını, 1970 yılında yapılan genel arazi kadastrosu öncesi müvekkillerinin miras bırakanı adına T.sani 1926 tarih 125 nolu tapu kaydı ile tapulu olduğunu, tapu kaydının iptal edildiği orman kadastrosuna itiraz davasında kayıt maliklerinin taraf olmadığını iddia ederek Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu kabulü yerinde değildir. Şöyle ki; taşınmaz yörede 1970 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında orman niteliği ile Hazine adına tespit edilmiş, davacıların mirasbırakanları B.Sami ile Sedat’ın T.sani 1926 tarih ve 125 nolu tapu kaydı ile yaptıkları itiraz üzerine tapulama komisyonunun 29.06.1978 tarih 985 sayılı komisyon kararı ile tespitin iptaline, 766 sayılı Yasa’nın 32. maddesi uyarınca 12 teşrini sani 1926 tarih ve 125 nolu tapu kaydına istinaden koru vasfı ile Halit, Bekir, Ahmet adlarına tapuya tesciline karar verilmiş ve taşınmaz tapuya tescil edilmiştir. Daha sonra 1999 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında taşınmazın tahdit dışında bırakılması üzerine davacı Orman Bakanlığı’nın (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) Orman Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı orman kadastrosuna itiraz davasında Kocaeli Kadastro Mahkemesi’nin 17.11.1999 tarih ve 1999/32 esas - 1999/19 sayılı kararı ile orman niteliği ile tesciline karar verilmiş, karar kesinleştirilerek infaz edilmiştir. Ancak, orman kadastrosuna itiraz davasında taşınmazın tapu malikleri davada yer almadıkları için orman kadastrosunun davacılar yönünden kesinleştiğinden söz edilemez. Bu nedenle, 6831 sayılı Yasa’nın 11. maddesinin bu davada uygulanması mümkün değildir. Diğer taraftan, taşınmaz eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında ve eylemli orman ise de, taşınmazın devlet ormanına sınırının bulunmadığı, dört taraftan kişi parselleri ile çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Taşınmazın revizyon tapu kaydı olan T.sani 1926 tarih ve 125 sayılı tapu kaydı kapsamında kaldığının belirlenmesi halinde, 6831 sayılı Yasa’nın 1/G maddesine göre; “Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler orman sayılmaz.” hükmü gereğince davanın kabulü gerekecektir. Bu nedenle;
Mahkemece, davacıların dayandığı T.sani 1926 tarih ve 125 sayılı tapu kaydı, ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte tapu sicil müdürlüğünden getirtilmeli, tapu kaydının dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, tapu sicil müdürlüğü ve kadastro müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz ya da taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da birarada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita kadastro müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde, dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kayıtların revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, taşınmazlar dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı belirlenirse 6831 sayılı Yasa’nın 1/G maddesi gereğince dava kabul edilmeli, aksi halde dava reddedilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 11.10.2012 günü oybirliği ile karar verildi.