10. Hukuk Dairesi 2015/9912 E. , 2015/21554 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, asıl ve birleşen dava yönünden, trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımların davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesi olup, davalının rücu alacağından sorumluluğu, ancak maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür. Bu maddeye dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Davaya konu somut olayda, sigortalı, davalı işveren ... İnş. Tic. Ltd. Şti’ye ait olan ve davalı ...’nun kullandığı araç ile seyir halinde iken tek taraflı kaza sonucu vefat etmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan üç kişilik makine ve Trafik işletme Mühendisi bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda davalı işverenin kusursuz, davalı ...’nun %100 oranında kusurlu bulunduğu bildirilmiş ise de, işverenin kusurunun irdelemesinin yetersiz olduğu anlaşılmakla, anılan rapor hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Bilindiği üzere, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.
Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, işverenin sorumluluğunun belirlenmesi için, öncelikle ceza davasının sonucu araştırılarak, kesinleşmesi beklenerek, sonrasında, kusurun varlığına ilişkin maddi olgunun hukuk
hakimini bağlayacağından, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile mahkum olanlara da herhalde bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilerek, trafik-iş kazasının ne şekilde olduğu, davalı ...’nun yola çıkmadan önce yeterli dinlenme imkanına sahip olup olmadığı, yolun mesafesi ve kullanılan aracın niteliğine göre yardımcı şoförle seyir zorunluluğunun bulunup bulunmadığı, aracın yolcu taşımaya elverişli olup olmadığı, yapılan yolculuk esnasında yeterli dinlenme molasının verilmesinin sağlanıp sağlanmadığı hususları tespit edilerek, İşçi sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatı ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi veya bilirkişilerden, iş güvenliği mevzuatına göre işverence hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı irdelenecek şekilde, kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınarak, varılacak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması;
2-Mahkemece, 506 sayılı Yasanın 26. maddesinin “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasa Mahkemesinin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonucu oluşan hukuki durum dikkate alınarak karar verilmiş ise de, Kurumun rücu alacağının, hak sahiplerine yapılan yardımların ilk peşin sermaye değeri ve gelirden çıkanlar yönünden ise fiili ödemenin ilk peşin sermaye değerinden düşük olması şartı ile fiili ödeme tutarı ile sınırlı olup mahkemece, sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımların ilk peşin sermaye değeri ile gelirden çıkanlara yapılan fiili ödeme tutarı Kurumdan sorularak, davacının talebi de gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması;
3-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüş olup, anılan hükme aykırı olarak, davacının birleşen davada açıkça ... Sigorta A.Ş. hakkında da talepte bulunduğu gözönünde bulundurularak, bu davalı yönünden aleyhe veya lehe bir hüküm kurulmaması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.