15. Hukuk Dairesi 2017/1622 E. , 2017/3997 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, ön sözleşme ile yapımı davalı tarafından yüklenilen yeraltı suyundan sulama suyu temini ve sisteminin kurulması işinin sözleşmede gösterilen bedelden fazla istenen miktarda davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti; ön sözleşmede davalının yapımını üstlendiği işin teslimi için gereken makul sürenin tespiti ile belirlenen makul süreye göre maliyet hesabının çıkarılarak muarazanın giderilmesi; devir sözleşmesinin, ön sözleşmede belirlenen tahmini 488.281,95 TL geri ödeme bedeli üzerinden yapılması için davalının icbarına karar verilmesi istemiyle açılmış; mahkemece ıslahla arttırılan tutar da gözetilerek davanın kabulüne dair verilen hüküm, taraf vekillerince temyiz olunmuştur.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı yüklenici vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalı yüklenicinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yanlar arasında 03.05.2006 tarihli ve adi yazılı “ön sözleşme” yapılmıştır. Bu sözleşme, özel hukuk hükümlerine göre kurulmuştur. Davalı, bu sözleşme ile yeraltı suyundan sulama suyu temini maksadıyla projeleri hazırlanarak sondaj kuyuları inşaası, motopomplarla techizi, motopomp barakaları, sulama ve elektrik tesislerinin inşaası işlerinin yapımını yüklenmiştir. Yanlar arasındaki sözleşme, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 355. maddesinde tanımlandığı üzere; niteliğince bir “eser” sözleşmesidir. Davacı iş sahibi; davalı ise yüklenicidir.
Sözleşmenin 3. maddesinde; işin bedeli yaklaşık olarak 488.281,95 TL olarak kararlaştırılmış; tesislerin ikmâlini müteakip yapılacak kat"i hesaplara göre tespit edilecek olan kat"i bedellerin geri ödemeye esas olacağı açıklanmıştır. Sözleşmenin 4. maddesi, "Kooperatif, idarece inşaası yapılan yeraltı suyu pompa tesislerini sonradan tanzim edilecek “Devir Sözleşmesi” esasları dahilinde devralmayı, bu tesisleri “167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun”, “Yeraltı Suları Tüzüğü”, “Yeraltı Suları Teknik Talimatnamesi” ile ekteki “Yeraltı Suyundan Sulama Tesislerine Ait İşletme, Bakım ve Onarım Talimatı” hüküm ve esaslarına göre işletmeyi peşinen kabul eder." hükmünü içermektedir. Sözleşmenin bu hükmü gereğince, taraflar, yapılan tesislerin davacıya devri için ayrıca bir “devir sözleşmesi” yapılmasını yüklenmişlerdir. Devir sözleşmesinin de, yapılması yüklenilen eserin, tamamlanmış olmasıyla
birlikte yapılacağı kuşkusuzdur. Borçlar Kanunu"nun 22. maddesi gereğince, taraflardan her biri ön sözleşme ile diğer taraftan asıl sözleşmenin yapılmasını istemek hakkını elde eder. Taraflardan biri, ön sözleşme ile yüklendiği edimi yerine getirmediği takdirde diğer taraf, Borçlar Kanunu"nun 106. maddesinde belirtilen seçimlik haklardan birini kullanmak durumundadır.
Yanlar arasındaki uyuşmazlık, esasen ön sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Davacı, geri ödenmesi gereken iş bedelinin, ön sözleşmede yazılı olması gereken miktar olması ve devir sözleşmesinin bu miktar esas alınarak yapılmasını iddia eder iken; davalı taraf ise, ön sözleşmenin 3. maddesi uyarınca kat"i hesaplara göre ödenmesi gereken bedelin devir sözleşmesinde düzenlenen 874.584,53 TL olduğunu savunmaktadır. Sözleşmenin 3. maddesinde, tesislerin ikmâlini müteakip yapılacak kat"i hesaplara göre tespit edilecek olan kat"i bedellerin geri ödemeye esas alınacağı açıklanmış ise de; iş bedelinin hesap şekli ve yöntemi sözleşmede düzenlenmediği gibi; buna ilişkin bir hukuksal dayanak da sözleşme eki olarak gösterilmemiştir. Sözleşme konusu iş bedelinde uyuşmazlık bulunduğuna ve davalının da daha fazla iş bedelini kendisinden talep ettiğini ileri sürdüğüne göre; davacının, bedele ilişkin uyuşmazlığın giderilmesini mahkemeden dava yoluyla istemesinde hukuksal yararı vardır. Buna hukuki himaye ihtiyacı da denir (YHGK"nın 24.06.1992 T. E:1992/1-347 ve K:1992/394 sayılı kararı). O halde, sözleşme konusu iş-eser, kabulü reddedilemeyecek derecede tamamlanmış olarak, yüklenici tarafından eser sahibine teslim edilmiş ise, teslim tarihi itibarıyla iş bedelinin saptanması gerekir. Bir eserin tamamlanmış olması, eserin objektif ölçüler içinde amaca uygun olarak kullanılabilir durumda olduğunun saptanmasıyla mümkündür.
Sözleşmenin 1. maddesinde; sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren yüklenilen işin idarece uygun görülecek sürede inşaa edilerek devredileceği kararlaştırılmıştır. Başka bir anlatımla, sözleşmede eserin teslim süresi kararlaştırılmamış, teslim süresini belirleme yetkisi davalıya tanınmıştır. Ancak; davalı, bu yetkisini kullanırken, objektif iyiniyet kurallarına uygun davranmalı ve haklı nedenlere dayalı gecikmeler hariç, eserin niteliğinin ve büyüklüğünün gerektirdiği imalât süresi içinde eseri tamamlamalıdır. Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu ve gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesi uygulama alanı bulur ve hakime olağanüstü bir imkân sağlar; haksızlığı düzeltici, yasa ve sözleşmedeki kuralları tamamlayıcı işlevini yerine getirir. O halde, sözleşme konusu iş-eserin teslimi gereken uygun sürenin belirlenmesi, eser bu süreden önce tamamlanmış olarak teslim olunmuş ise o teslim tarihinin saptanması zorunludur.
Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nın 75 ve 76. maddeleri hükmü ile 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davada maddi olayları açıklamak taraflara; ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tespit edip, uygulamak görevi hakime aittir. Davada ileri sürülen ve niteliği yukarıda açıklanan maddi olaylar değerlendirilip nitelendirildiğinde, dava İcra ve İflas Kanunu"nun 72. maddesine dayalı olarak açılmış menfi tespit davasıdır. Anılan Yasa hükmü gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Davacı da, davalının talep ettiği miktarda borçlu olmadığının tespitini istemektedir.
Sözleşmede, iş bedelinin belirlenmesi yöntemini gösteren bir hüküm veya sözleşmenin yollama yaptığı bir düzenleme bulunmadığına göre iş bedeli, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 366. maddesinde öngörülen yasal yönteme göre belirlenmelidir. Anılan Yasa hükmüne göre, yanlarca önceden kararlaştırılmamış veya yaklaşık olarak kararlaştırılmış olan işin bedeli, yapıldığı somut olayda ikmâl edilip teslim edildiği zamandaki serbest piyasa fiyatlarına göre, bilirkişi ya da bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak inceleme sonucu mahkemece belirlenir.
Tüm bu sebeplerle, mahkemece yapılacak iş; yerinde keşif yapılmak suretiyle yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek, uzman bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak sözleşme konusu işin, haklı gecikmeler hariç tamamlanmış olarak davacıya teslimi gereken uygun teslim süresinin belirlenmesi; iş uygun teslim süresinden önce davacıya teslim edilmiş ise teslim tarihine; aksi halde teslimi gereken tarihe göre ve sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 366. maddesindeki yasal yöntemle davalının hakettiği iş bedelinin, ön sözleşmedeki miktardan az olmamak üzere saptanması ve uyuşmazlığın karara bağlanmasından ibaret olmalıdır.
Mahkemece, yanlış değerlendirme ve nitelendirme sonucu davalı yüklenicinin iş bedeli alacağının ön sözleşmede kararlaştırılan 488.281,95 TL"den aşağı olamayacağı hususu gözetilmeksizin, ön sözleşme bedelinden daha az olan 358.896,86 TL"nin davalının hakettiği iş bedeli olarak kabul edilmesi ve bu tutara göre davacı iş sahibinin borçlu olmadığı miktar saptanarak karar verilmesi doğru olmamış, kararın davalı yüklenici yararına bozulması gerekmiştir.
3-Bozma sebebine göre davacı iş sahibi vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı yüklenicinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalının diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenlerle bozma sebebine göre davacı iş sahibinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin ve yargıtay başvurma harçlarının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 16.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.