Esas No: 2022/3232
Karar No: 2022/4374
Karar Tarihi: 10.05.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/3232 Esas 2022/4374 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, davalı ile herhangi bir ticari ilişkisi olmadığı halde aleyhine takibe girişilmiş olduğunu ve takip konusu faturalardaki işlem, mal veya hizmet tesliminin davalı ile aralarında yapılmadığını iddia ederek borçlu olmadığının tespiti ve kötü niyet tazminatı talep etmiştir. Davalı ise kendilerine ait iş yeri kamera kayıtlarına göre davacının malları teslim aldığını ve davanın reddedilmesini talep etmiştir. İlk olarak kabul edilen davanın davalı tarafından temyizi üzerine kamera kayıtları incelenmiş ve mağaza adının yazılı olmaması nedeniyle davacının borçlu olmadığına karar verilmiştir. Ancak davacının vekili tarafından verilen karar düzeltme dilekçesi ile davacının malı teslim almadığını kabul ettiği ancak borç altına girmediğini beyan ettiği ortaya çıkmış ve ispat yükü yer değiştirdiğinden davacının takibe konu malların bedelini ödediğini ispat etmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle, mahkemenin hüküm kurarken ispat yükünü yanlış değerlendirdiği ve bozulması gerektiği karara bağlanmıştır.
Kanun Maddeleri: Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi, HMK'nın 202. maddesi, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile hiçbir tanışıklık veya ticari ilişkisi olmadığı halde 01/11/2013 tarih 24.891,84 TL, 05/11/2013 tarih 10.610,00 TL bedelli faturalara dayanılarak aleyhine takibe girişilmiş olduğunu öğrendiğini, oysaki takip konusu faturadaki herhangi bir işlem, mal veya hizmet tesliminin davalı ile aralarında yapılmadığını, faturaların kendisine tebliğ edilmediği gibi, takipte belirtilen adreste herhangi bir ticari faaliyetinin de olmadığını ileri sürerek; aleyhine yapılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kendilerine ait iş yeri kamera kayıtlarına göre davacının bizzat 1.11.2013 ve 5.11.2013 tarihlerinde gelerek faturalara konu malları teslim aldığını, kamera kayıtlarına göre malları pazarlık sonucu paketleyerek, teslim alıp aracına yüklediğinin görüldüğünü bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
Mahkemece; davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafça temyiz üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 05/03/2019 tarihli ilamı ile davalı tarafından dosyaya sunulan kamera kayıtlarının üstünde değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak kamera kayıtlarında malların hangi mağazadan teslim alındığı tespiti edilemediğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm; davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı tarafından aleyhinde başlatılan icra takibine dayanak faturalarda belirtilen malları teslim almadığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece ilk olarak davalı tarafından akdi ilişki ispat edilemediğinden davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafça temyizi üzerine (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 05/03/2019 tarihli ilamı ile davalı tarafından dosyaya sunulan kamera kayıtlarının üstünde değerlendirme yapılmak ve gerekirse uyuşmazlık konusunda uzman bir bilirkişi marifeti ile yapılacak inceleme sonucu denetime elverişli rapor alınıp, kayıtların belge
niteliğinde olup olmadığı araştırılıp HMK'nın 202. maddesi gözetilerek, bu tür belgelerin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edileceği hususu da değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş,bozma ilamına uyularak kamera kayıtlarının incelenmesine ilişkin alınan bilirkişi raporunda davaya konu malların hangi mağazadan teslim alındığının belli olmadığı, mağaza adının yazılı olmadığı tespiti yapılmış, mahkemece de alınan rapor hükme esas alınarak sonuca gidilmiş, davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk dairesince yukarıda belirtilen gerekçe ile kararın bozulmasına karar verildikten sonra davacı vekili tarafından mahkemeye verilen 11/07/2019 tarihli karar düzletme dilekçesinde “Müvekkilin malı teslim almadığına dair herhangi bir savunmamız yoktur; ancak müvekkil, böyle bir borç altına girmemiştir, müvekkil bu olayda sadece aracıdır, malları teslim almakla görevlendirilmiştir ve bu sebeple de alacağın talep edilmesi gereken taraf müvekkilimiz değildir. Keza malların teslim alınmasıyla malların karşılığında para teslim etmek aynı şey değildir ve ilk derece mahkemesi de bu yönde karar vermiştir.” şeklinde beyanda bulunmuş olup davacı vekilinin bu beyanı ile ispat yükü yer değiştirmiştir. Bu beyan davacıyı bağlar. Her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyularak kamera kayıtlarına dair yapılan inceleme sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş ise de davacının malların teslim alındığına dair beyanı ile ispat yükü yer değiştirdiğinden davacının takibe konu malların bedelini ödediğini ispat etmesi gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece; ispat yükünün davacı tarafta olduğu gözetilerek, toplanan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve karar yerinde tartışılması suretiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle ispat yükünün davalıda olduğu ve akdi ilişkiyi ispat edemediği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.